başbakana mektup

entry9 galeri0
    9.
  1. sayın başbakanım;

    hazır kansersiniz de bir an önce ölsenenize çok rica ediyoruz.
    1 ...
  2. 8.
  3. Sayın Başbakanım,

    Fatih Altaylı ile az önce yapmış olduğunuz söyleşide fikir özgürlüğünü elde etmenin yolunun kırıp dökmek olmadığını söylediniz. Metroda öpüşenlere yapılan uyarı anonsunu tebrik edip "kimsenin kızı kimsenin kucağında oturmasın, buna karşıyım" dediniz. "Kafası kıyak gençlik istemiyoruz" dediniz.

    Sarhoş olup sağa sola kusup hır gür çıkarmak, metroda sevgiliyle yiyişmek, kırıp dökmek kötü. Katılıyorum tüm samimiyetimle. Ama problem şu ki başkasına zarar vermedikçe kendimize kötü davranmak gibi bir hakkımız var. Margarinde kolestrol vardır sağlığa zararlıdır, ama o olmadan sahanda yumurta olmaz. Kimse yemez. Çekirdeğin kabuğunu yere atmak terbiyesizliktir ama yapmazsan ne anlamı kalır Kordon'da yürümenin. Kavga etmek kötüdür ama ne anlarım önünde hiç kavga çıkmamış bir lisede okumuş olmaktan.

    Güzel olan herşey ya sağlığa zararlıdır ya da yasalara aykırı. Kimse bozmayacaksa niye koyalım ki yasaları? Kimse hasta olmayacaksa neden doktorlar var?

    Koca bir milleti zorla cennete götürmek istiyorsunuz. Herkes günahsız yaşayacaksa cehennemin ne günahı var sayın başbakanım ?
    1 ...
  4. 7.
  5. sayın başbakanım.
    bu seçimde oyumu herzamanki gibi tarafsız bir şekilde kullanacağım
    ben mağduriyetimi bildirmek isterim.
    2007 yılında teyzemin oğlunun kullandığı araçta bir tırın altına girdik *
    ben marmara üniversitesi işletme bölümü son sınıf öğrencisiyken geldi başıma bu talihsiz kaza.yeni okul dönemi başlayana kadar evde bilgisayara mecbur bağlanmak istemiyorum.
    sizden isteğim rahat devam edebileceğim bir işe başlamak istiyorum
    sağlıklı insan zor iş buluyor
    okulum başladığında da okuluma devam etmek istiyorum.
    (bkz: mağdurum ben mağdurum)
    0 ...
  6. 6.
  7. 5.
  8. 4.
  9. eksik mektup, rte belediye başkanı iken trafik kazasında can alan küçük bey'in fren izlerini ve merhumenin kan izlerini silen itfaiye ekipleri de eklenmeliydi.
    15 ...
  10. 3.
  11. sayın recep bey;
    sayenizde üzüm piyasada deli para ediyor. allah sizden razı olsun. Ramazanda da bu sektör canlı olacak...
    0 ...
  12. 2.
  13. --spoiler--
    Sayın Başbakan,

    Birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. Oğlunuz Burak alnının
    teriyle genç yaşta gemi aldı. Diğer oğlunuz Bilal, Dünya
    Bankası'ndaki
    başarılarıyla stratejik ortağınız Amerikan başkanı Bush'un bile
    iltifatlarına mazhar oldu. ikisi de pırlanta gibi, Allah bağışlasın.

    Demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına baktığında
    nasıl içi titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever
    biliyorsunuz...

    Ama oğlu ertesi gün askerlik kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl
    geçirir, Güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay
    boyunca geceyi gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi
    içini yiyerek seyreder, telefonda konuştuğunda 'Operasyona gidiyoruz,
    hakkını helal et baba' diyen oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.
    Çünkü dediğim gibi oğullarınızdan biri armatör oldu. Güneydoğu'da
    deniz yok, Atatürk Barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır,
    yakışık almaz. Yani Burak güvende. Allah bağışlasın.

    E diğer oğlunuz Bilal de dediğim gibi Dünya bankası'ndaydı. Şimdi
    ise
    Dünya Bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için The Brooking
    Institution'da. işi düşünce üretmek olan bu kuruluş da geçenlerde
    Diyarbakır'ın belediye başkanı Sayın !!!! Osman Baydemir'i
    ağırlamıştı, hatırlatırım. Yani sözün kısası Bilal de
    Washington'da,
    güvende. Allah bağışlasın.

    O yüzden de 'Artık şehit cenazeleri görmek istemiyoruz' diyen bir
    vatandaşa gönül rahatlığıyla 'Askerlik yan gelip yatma yeri
    değildir,
    canım kardeşim' diyebiliyorsunuz.

    Ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben
    de sizin 'Canım kardeşim' diye hitap edebildiklerinizdenim. Can
    kardeşliğin verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak
    ediyorum.

    Sayın Başbakan, ayda verilen 50 şehidin ardından, 'Askerlik yan g
    elip yatma yeri değildir' dediğiniz için; şehitlere 'kelle'
    dediğiniz
    için hiç mi utanmıyorsunuz?

    Bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük laflar
    etmeyi; hala nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?

    Artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir
    ağızdan sizi ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? Yani
    mesela, 'Yan gelip değil, can verip yattılar' diye bağırırken
    binlerce
    kişi, 'Yer yarılsa da içine girsem' diyebiliyor musunuz?

    Orada, şehitlerin cenazesinde, Ajan Smith gözlüklerinizle gizlerken
    yüzünüzü, neye daha çok üzülüyorsunuz? Şehitlere mi, düştüğünüz
    hale
    mi?

    iktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın
    sonunda
    gelinen durum nedeniyle hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?

    Şimdi sürekli 'şehitlik üzerinden siyaset yapmayın' diyorsunuz ya
    meydanlarda. Peki, o zaman tam seçim arifesinde niye şehit aileleri
    ile gazilere TOKi aracılığıya kurasız ucuz konut veriyorsunuz? Bu
    durumda asıl siz şe hitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?

    Sayın Başbakan, bir baba olarak soruyorum size. Aynaya baktığınızda ne
    görüyorsunuz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor
    musunuz? Kelle deyip geçtiklerinizin ahından korkmuyor musunuz? O
    mağrur, çocuk bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların
    ağıtları, babaların 'Vatan Sağ olsun' derken titreyen dudakları
    hiç mi
    rüyanıza girmiyor?

    Bir 'canım kardeşiniz' olarak olanca samimiyetimle soruyorum. Bu
    kadar
    sevilmemek nasıl bir duygu Sayın Başbakan?

    Ha, bu arada. Bir oğlunuz, Bilal, hani stratejik ortağınız Bush'un
    iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. Diğeri, Burak, hani alnının
    teriyle gemi alan ise çürük raporu almış. Askerlik yapmayacakmış.

    Ne diyeyim. Bilal de, Burak da pırlanta gibi çocuklar. Allah
    bağışlasın.'
    --spoiler--
    65 ...
  14. 1.
© 2025 uludağ sözlük