şimdi efendim eğer bir başbakan bir vatandaşa ananıda al git derse ve herhangi bir ceza almassa bir vatandaşında başbakana birebir ananıda al git demesi gayet doğaldır ve cezai işlem uygulanmaması gerekir.
(bkz: kısasa kısas)
zalım ileride yapacak iş bulamazsa bizlere tazminat davası açar ve yolunu bulur. bunların aklı ancak bunlara çalışıyo zaten
amma hayırlı evlatmış...
iyi sövdürüyo kendine...
düşünce özgürlüğü ile hakareti ayırt edemeyen mahluklardır. bunlar daha çok aile çevresinden gördükleri hakaretlerle büyümüşler ve öyle de devam edegelen zevattır.
demokrasinin gerçekten olduğu bir ülkede tartışılması bile anlamsız durumdur. zira herkes düşünce özgürlüğüne sahiptir. ancak var mı böyle bir yer, varsa bile orası türkiye işte bu meçhul.
bu ara yaşam standartı düşen, açlık sınırında yaşamaya çalışan tüm insanlar için dürtü haline gelen eylem.
dıştan yapamıyoruz, suç! ama içinden durmadan saydıran %53, olmadı %50 gibi bir yüzde olsa gerek... hakaret etmesek de hakkımızı helal etmiyoruz; en azından biz ailecek etmiyoruz...
''hoca böyle yaparsa, cemaat neler yapar'' sözüne uygun düşen durum. bir ülkenin seçilmiş başbakanı kendisini seçen halkı küçük görüp, halkın ödediği vergiler ile finanse edilen kurumları, bu şirketlerin iki yılda kazandığı paralara yabancı şirketlere satarsa halkın vereceği tepkinin özüdür. adaletin kime göre uygulandığı ve kimlerin kalkındığı ortadadır.
türk ceza kanununa göre suç olan eylem.
yasasın 125. maddesinde şerefe karşı işlenen suçlar kapsamındadır.
kanunun çok güzel bir gerekçesi vardır. özellikle komunist ve faşist demenin bile bu kapsamda olduğunu öğreniyoruz. öyleyse vatan haini demek kesin suçtur.
gayet kısa ve öz gerekçe metni;
"Hakaret suçunun oluşabilmesi için, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. Örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda hakaret söz konusudur. Kişiye isnat olunan somut fiilin gerçek olup olmamasının, hakaret suçunun oluşması bakımından bir önemi yoktur. Ancak, iddia olunan hususun gerçek olduğunun ispat edildiği durumlarda, fail cezalandırılmayacaktır.
Keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Örneğin, bir kimseye serseri, alçak, hayvan denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak hırsız, rüşvetçi, sahtekâr, fahişe gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye kör, şaşı, topal, kambur, kel vs. demekle; kişiye psikopat, frengili veya AiDSli demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.
Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amacına yönelik olarak belli bir siyasî kanaatin isnat edilmesi hâlinde de hakaret suçu oluşur. Örneğin, bir kişiye faşist, komünist veya mürteci demekle, hakaret suçu işlenmiş olur. Bir kişiye izafeten söylenen sözün veya bulunulan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, toplumda hâkim olan telâkkileri, örf ve âdetleri göz önünde bulundurmak gerekir.
Hakaret suçu, kişi muhatap alınarak işlenebilir. Bu durumda huzurda hakaret söz konusudur.
Hakaret suçu, kişinin gıyabında da işlenebilir. Kişiye hazır bulunmadığı bir ortamda veya doğrudan muttali olamayacağı bir surette hakaret edilmesi durumunda, gıyapta hakaret söz konusudur. Ancak, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin mağdurun gıyabında ve fakat en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Bu kişilerin toplu veya dağınık olmalarının suçun oluşumu üzerinde bir etkisi yoktur. Bir veya iki kişiyle ihtilat ederek de mağdura hakaret edilebilir. Bu gibi durumlarda da esasında bir haksızlık gerçekleşmektedir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun gıyabında en az üç kişiyle ihtilat edilerek, yani en az üç kişi muhatap alınarak hakaretin yapılması şart olarak aranmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında, hakaretin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir mesajla yapılması hâlinde, birinci fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kişiyi muhatap alan mektup, telgraf, telefon ve benzerî araçlarla yapılan hakaret de, huzurda hakaret olarak cezalandırılmalıdır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi, bu suçun bir nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Keza, hakaret suçunun dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı ya da kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi hâlinde, verilecek cezanın bir yıldan az olamayacağı hüküm altına alınmıştır."
(bkz: cumhurbaskanina hakaret etmek)
(bkz: bir ulkenin basbakanina cumhurbaskanina hain demek)
Ne kadar sevmesen de yapılmaması gerekilen bir harekettir. Ayrıca hakaret meşru olmayan bir şeyi meşruymuş gibi göstermekten ileri gitmez. Halkımız genelde meyve veren ağaç taşlanır tarzında düşündüğü için de şanına şan katar hakaret etmek. Fakat öncelikle hangi hareketler, yazılar, eleştiriler hakaret özelliği taşır iyi kavramak lazım. Mesela bir derginin tayyiplar alemi diye yayınladığı bir karikatür vardı ki başbakan hakaret davası açtı fakat avucunu yaladığı ile kaldı. Unutmayın eleştiri farklı hakaret çok farklı...