Ne tarım, ne orman arazisi bırakıldı. Dağ-taş AVM, rezinads. Tam bir yağma. Elde kalanlar da Rumlara, Emrenilere veriliyor. Yakında mezarlık yapacak arazi bile bulamayacağız.
Sanırsınız ki, AVMlere gömülecekler!..
Geçtik çağdaş çevre anlayışını, artık dini referanslarla yönetildiğimize göre, soralım:
Kuran-ı Kerim, başta sonra doğanın dengesinin korunmasını emretmiyor mu?
Hz. Muhammedin en önemli hadisleri doğayı korumaya dair değil mi? işte meşhur hadisi:
Sizden biriniz elinde bir hurma fidanı varken kıyametin kopma vakti gelirse ve o kıyamet kopmadan o fidanı dikme imkanı varsa , o kişi o fidanı hemen dikiversin!.."
Hz. Ebubekirin, Hurma ağaçlarını sökmeyin, yakmayın; diğer meyve ağaçlarını telef etmeyin. Koyun, sığır ve diğer hayvanları yemenin dışında bir amaçla kesmeyin sözü neyi anlatıyor?
Ya Hz. Ömerin yoksulların kullandığı koruluğu almak isteyen Hudey isimli kodamana verdiği şu ders?
Bu otlaklar benim için altın ve gümüşten daha kıymetlidir. Üstelik bu topraklar yoksul halkın öz mallarıdır. Eğer ben senin dediğini yaparsam, onlar benim kendilerine zulmettiğim kanaatine varacaklar. Eğer üzerinde kamu yararı için kullanılan hayvanlar otlamasaydı, hiçbir yerde bir karışlık toprağı dahi koruluk yapmazdım...
Ve Hz. Alinin şu sözleri:
Tarımla uğraşanlar, devletin servet kaynağıdır ve bir servet gibi korunmalıdır... Gözleri kör olan birisine doğanın ne kadar güzel olduğunu anlatamazsınız.
Ülkeyi bina mezarlığına çevirenler, sırtlarını sık sık ecdadımıza dayıyor. Ama demek Fatih Sultan Mehmetin şu bedduasından da bihaberler:
Fethettiğim yerleri ecnebilere satanlar Allah'ın gazabına uğrasınlar!..
TEYYÜP BEY
işte son olarak Taksim Gezi Parkında yaşananlar. Hizmetkârımız Tayyip Erdoğan, Karar verdim, olacak. O kadar!.. diye kestirdi, attı.
Bu buyruktan sonra anladım ki, Tayyip Bey kendi öz dedelerini dahi takmıyor.
Kurmaylarının kaleme aldığı R. Tayyip Erdoğan-BirLiderin Doğuşu adlı kitapta yer verildiğine göre, öz dedesi Teyyüpun mücadelesi ve başından geçenlerden muhakkak ki haberdardır.
O kitabın 21. sayfasında tarihçi Cezmi Yurtseverin, Osmanlı arşivlerinden Tayyip Erdoğanın 17inci yüzyıla kadar uzanan aile köklerini bulup, çıkardığı vurgulandıktan sonra, Dedelerinden Bakatoğlu Memiş, Rizenin Dumankaya Köyünde yaşamış, köyün kurucularından. Haksızlığa tahammülü olmayan, derebeyi ruhlu, isyankâr bir adam deniyor.
Hemen ardından bir diğer dedesi Teyyüp Beyden bahisle, şunlar anlatılıyor:
Nitekim, aile köklerinden tevarüs ettiği bu geleneğe bağlı kalmayı sürdüren öz dedesi Teyyüp, köye ait bir vakıf arazisinin yağmalanmasına karşı koyduğu için camide namaz kılarken öldürülüyor
Vakıf arazisinin yağmalanmasına karşı çıkan, bunun bedelini canıyla ödeyen bir dede Türkiyeyi AVM cumhuriyetine çeviren bir torun!..
Fazla söze ne hacet!.. En iyisi Hz. Aliyle bitirelim:
Şahsınıza fenalık eden bir düşmanı affediniz. Lâkin vatanınıza ve milletinize fenalık eden bir kimseyi asla affetmeyiniz.
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe,Sincan, Mamak ve Şirinyere kucak dolusu sevgiler