başarı kavramı hep anonim insanlar tarafından belirlendiğinden insanın belki de boşu boşuna sahip olduğu duygudur . einstein idi sanırım '' bir balığı ağaca çıkmaya zorlarsanız , o da kendini başarısız hisseder. aslında herkesin bir alanı vardır. '' dediydi aşağı yukarı bu sözcüklerle.
iki, üç yıl evvel okula bir ingilizce hocası geldi. kendileri egosu, güveni gayet yerinde iyi bir hocaydı. samimi sevecen , babacan bir adamdı. herkese yerdim etmeyi severdi. saolsun banada büyük bir yardımı dokundu ya da ben öyle zannediyormuşum. bir gün bi anda, durduk yere ' çocuk sende Boğaziçili olacak potansiyel var yazık etme kendine dedi, şimdiden başla çalışmaya' dedi. o zamanlar Boğaziçi bilen yok ergenlik tabi. neyse o gazla araştırmalar yapıyorum sitelerde geziyorum neymiş bu Boğaziçi diye. sonra dedim bu gözler görmeli artık şu üniversiteyi. sınava 700 gün var hiç unutmuyorum çıktım gittim rumeli hisarına, üst kapıdan girdim yokuştan aşağı yavaş yavaş yürümeye başladım savaş kazanmış komutan edasıyla. yokuş bitti, güney kampüsünün tam ortasında yeşilliklere oturdum. hiç unutmuyorum allahım istanbulda var mı bundan güzel bir yer dedim içimden çevreyi izlemeye başladım yeşilliklerde takılanlar,ders çalışanlar, şakalaşanlar, herkes vardı burda herşey burada idi. bir ben gerekliydim. böyle düşünerek biraz daha okulu gezerek eve döndüm. bu arada da hayatımın aşkı dediğim hatunla tanıştım. köpek gibi aşık olduğum insandı kendini onunla da o zaman tanışmıştım ve sınava kadar olan 700 günde hep Boğaziçi yi hayal ettim,dualar ettim. aradan 2 yıl geçti 700 gün saydığım sınava girdim. sonuç, 106 bin yaptım ve güvenlik görevlisi olacak kadar puana sahip değilim. bununla birlikte hayatımın kadını da beni terk etti. başarısızlık işte budur. elinizde yapabilecek imkanlar varken yapamamak.
mesela bir örnek vereyim, ben.
ben adam akıllı konuşmasını bilmem, ilgi toplayan herhangi bir şeyde iyi de değilim, olamdım da hiçbir zaman.
şansım yaver gider de güzel bi iş çıkarırsam bile ortaya, elim ayağıma dolanır, kimseye ne yaptığımı neden yaptığımı anlatamam.
çok film izlerim kitap okurum, ama gel görün ki insanların çok konuştuğu filmler ve kitaplar hakkında hiçbir fikrim yok!
neden hayatımda hiç star wars veya yüzüklerin efendisi izlemediğimi sorarsanız, verecek düzgün bir cevabım da yok.
elimde bir tek bilim var kendimi adadığım, onun da burda bi boka yaradığı yok.
bu kelimeyi seviyorum; başarısız. insanın kaderi bu hep böyledir. başarısızlıktan başarısızlıga...
basit birer taslaktan öteye ilerleyemezsin.
hayat asla sahnelenemeyecek bir oyunun sonsuz tekrarindan ibaret...
Kiminin hevesini kırar ve vazgeçmesine sebep olur. kimini ise deyim yerindeyse kamçılar ve daha da hırs yapmasına sebep olur. Ama ne olursa olsun insanları daima korkutmuştur başarısızlık.
Peki başarısız olmak mı daha korkutucu, yoksa başarısız olma fırsatını bile eline geçirememek mi? Evet aslında başarısızlık da bir fırsattır. Neticede bir şeyi denemişsin, deneme imkanını bulmuşsun ve başaramamışsın. Belki hevesin kırılmadıysa eğer yine deneyebilirsin.
Ama diğeri öyle mi? Hayatının sonuna kadar hep aklının bir köşesinde; acaba deneyebilseydim ne olurdu, başarsaydım neler değişirdi ve başaramasaydım bir daha dener miydim Soruları yatacak. Bu sorular seninle birlikte yaşayacak ve ölene kadar kurtulamayacaksın. Evet bence de ikincisi daha korkunç.
Ne zaman bir şeye sahip olmak ya da hâlâ benim olmasını sağlamak için insanüstü mücadele versem ve sonucunda elim boş kalsa yaaaa diyorum civciv ne oldu yol çekiyordun cebrayıl'a!
Aslında o kadar zeki, o kadar güçlü, o kadar akıllı, düşündüğüm kadar çok şey olmadığımı görüp keyifleniyorum. insanın kendine çok güvenmiş şekilde koşarken bir anda düşmesi sahiden güzel bir durum. Ha belki ben marquis de sade gibi bir tipim, o yüzden öyle oluyor olabilir, emin değilim.