Muhakkak vardır. türbanlı kadınlar aptal o nedenle başarısızlar diye de birşey yok. bir şekilde( inanç, baskı) takan kadın bir kabullenişin içine giriyor , bu kabulleniş basit bir bez parçasıyla saçını örtmek sonucunu doğuruyor yani başını örtmek bir düşüncenin başlangıcı değil, kabullenişin getirisi. kendisinin saçının telinin günah olduğunu düşünen veya düşündürülen kadının düşünce sistemi bu temel üzerine kurulunca kendiliğinden değişmeye başlıyor. mesela günah diye saçını göstermeyen kadın cerrah olarak erkek hastalarını ameliyat etmeyi de reddebilir, erkeklerle iş ortamında rekabet etmeyi de. Erkekler tahrik olacak diye erkeği ön plana alarak en temel özgürlüğünden vazgeçen kadınların hayatı da düşünce sistemi izin verse bile uğruna başını kapattığı erkeklerden daha başarılı olma düşüncesiyle çelişiyor.
Edit: first lady olmak başarılı olmak değildir. baba parasıyla yurt dışında okuyup sonra babasının şirketinde genel müdür olmak da.
At gözlüğü takıp ülkeye bakan insanların zihniyet yapısının göstergesidir. Zira tanıdığım o kadar çok başörtülü başarılı insan var ki sayısını bilmiyorum. Çapa tıp tan tutun da hacettepe tıp ve Bilkent bilgisayarı birincilikle bitiren çok tanıdığım vardır.
mükemmel tespit, öyle ki başarılı türbanlı kadın olmaması türbanın yasak olması için geçerli bir sebeptir. başarılı bir hamal var mı, yok. o zaman hamallar da yasak olsun, kamusal alana giremesin. hatta bundan böyle her vatandaşa bir karne versin devlet, başarılı olan belli yerlere girebilsin ya da giremesin, hakları da buna göre belirleyelim. örneğin ameliyat olma hakkı, okuma-eğitim görme hakkı gibi 10 üzerinden 5 alanlardan aşağısı alamasın bunları değil mi?
tespitte bulunmakla tespit sıçmak arasında ne fark var öğretmiş önermedir. ayrıca başarıdan kastın ne olduğuyla da değişebileceği açıktır.
söz konusu çalışmadaki başarılı kadınlara da bir baksak neler göreceğiz acaba? örneğin:
başarılı işkadınları: büyük holdinglerimiz, dev şirketlerimiz hiç bir başörtülü kadına hizmetçilik dışında iş vermiş mi, yükselme, iş yapma imkanı tanımış mı?
başarılı sanatçı kadınlar: konservatuarlara, tiyatro gruplarına kabul edilmiş mi hiçbir başörtülü?
başarılı siyasetçi kadınlar: merve kavakçı'ya olanları gördükten sonra bu konuda ahkam kesmeye yüzü olmasının bazılarının ilgi çekici, işkembesizlik mi diyorlardı buna?
hem kuralları kendin koyacaksın, hem kendin oynayacaksın, işine gelmeyeni oynatmayacaksın; sonra da oynatmadığına sen niye oynayamadın diyeceksin? aferin!
insanlar senin gibi yalan yanlış şeyler yazıp tabiri yerinde! sı.makla bir yerlere geleceğine hiç gündeme gelmesinler daha iyi diyebileceğim yazarın yazısıdır.
sorulabilecek soru:
yazar oldunda ne oldu?
"aa sedef kabaş koymamış türbanlı kadın o halde türbanlı basarılı bir kadın yoktur" tümcesini kurmak, hipotezini ortaya atmak kaç yaş aralığındaki insanın yapacagı iştir? yazarım diye geçinen bünyeler
başarı! kime göre, neye göre başarı? mesela israil'e karşı 60 küsür yıldır mücadele verenler, benim yanımda başarı mecmuasının müellifidirler. ama can ataklı'nın* zihniyetine göre "bir avuç bedevinin modern devlet israil'e karşı çırpınışları!" işte bacılarım, işte onların başarıları...
araştırmalar türbanın muhafazakarlar tarafından tercih edildiğini göstermektedir. bu cümleden muhafazakarlar kötüdür anlamı çıkmasın. muhafazakar kelime anlamıyla muhafaza eden, değişimi istemeyen kişidir. Değişime ve gelişime kapalı olan bir zihnin, başarılı olabilmesi ihtimali yoktur. Buradaki başarıdan kasıt, ulusal ve ya uluslararası bir başarıdır. çevremizde başarılı olmak/görülmek bu tanım içerisine sokulmamıştır. daha dar bir anlamda kullanılmıştır. yoksa kimseye muhtaç olmadan yaşamak da başlı başına bir başarıdır.
kişi çok zeki olabilir, evinde oturup, kitaplar okuyabilir, çok kültürlü olabilir, lakin bu başarılı olduğunu göstermez.
iyi bir anne, uyumlu bir eş, çevresinde sayılır bir kişi olmak tabiki iyidir. Lakin sizi bir bilim adamı, sanat duayeni, süper girişimci yapmaz.
bu yazdıklarımın türbana karşı bir hakaret içermediğini, sadece olamamasına bir nebze açıklama getirme amacı güttüğünü belirtmek isterim.
Ayrıca başörtüsüne karşı değilim. Başını kendi rızasıyla kapatan kişilere karşı büyük saygım var. kaldı ki, herkesinki gibi benim de ninem, haminnem başörtülü idiler.
avrupa insan hakları mahkemesine aykırılık iddiasıyla şikayet ettiği ülkeye,eşi dışişleri bakanı olunca ülkesinde var olduğunu iddia ettiği insan hakları ihlaline ilişkin başvuruyu geri çeken kadından yada Cafe Milano'da türkiye'nin cumhurbaşkanı'nin eşi olarak yediği istakozlu makarna'nin,bu istakozlu makarnanın faturasının ,bu faturanın %20 bahşişiyle beraber büyükelçiliğe gönderildiğinin ve bu önemli bilgilerin basına sızdırilması dolayısıyla aynı cafe'de çalışan türk garsonu işinden eden bir kadından hangi başarıyı bekleyebiliriz?
tüm bunlar bir yana üniversitelerde türban kavgasını başlatan hatta bir rivayete göre "bu baş bu vücuttan ayrılmadan başımı açamazsanız" gibi bir söz sarfeden Hatice Babacan,Ali Babacan'ın halasıymış. bu ve buna benzer kişilerin yeğenleri, eşleri; başarılarını ülke yönetiminde milletin açlık sınırındaki sabrını zorlayarak göstermeye çalışırken, eşlerinden,halalarından neden başarı beklesinler ki? Sorunsalını kanımca düşünmemiz gereken durumdur.
özellikle Elif Oyuk adlı öğrencinin haberini iyi okumak gerekir. 5 yıllık okulu 3 yılda bitirmiş ve 6 ayda yabancı dil öğrenmiştir. ve malesef bu kadar zeki ve başarılı biri türban nedeni ile yurtdışında okumak zorunda kalmıştır.