başarı

entry121 galeri8
    26.
  1. 27.
  2. hak edilen bir şeydir, kimseye ödül olarak verilmez.
    2 ...
  3. 28.
  4. 29.
  5. başarı size haklılığı da taşıyabilir, haksızlığı da. başarıyı kıvanca yahut zulme dönüştüren sizin seçimlerinizdir.
    0 ...
  6. 30.
  7. isteyerek ya da istemeyerek olması gerekeni iyi bir şekilde yapmış olma durumudur.
    0 ...
  8. 31.
  9. basari bir yolculuktur, bir varis noktasi degil.
    ben sweetland.
    2 ...
  10. 32.
  11. 4 yaşında başarı pantolonuna işememektir.
    12 yaşında başarı arkadaş bulabilmektir.
    16 yaşında başarı araba kullanabilmekir.
    20 yaşında başarı seks yapabilmektir.
    35 yaşında başarı para kazanabilmektir.
    50 yaşında başarı para kazanabilmektir.
    60 yaşında başarı seks yapabilmektir.
    70 yaşında başarı araba kullanabilmektir.
    75 yaşında başarı arkadaş bulabilmektir.
    80 yaşında başarı pantolonuna işememektir.
    (alıntıdır.)
    5 ...
  12. 33.
  13. --spoiler--
    hamilelik gibidir. herkes tebrik eder ama kimse ne kadar skildiğinizi bilmez.
    --spoiler--
    0 ...
  14. 34.
  15. 1 kez olursa kazadır.
    2 kez olursa tesadüftür.
    3 kez olursa istikrardır.
    1 ...
  16. 35.
  17. başkaları tarafından kıskanılması muhtemel olan birşeydir. bu yüzdendir ki başarılı insanların etrafında onların kuyusunu kazmaya çalışan pek çok insan da olabilir.
    1 ...
  18. 36.
  19. 37.
  20. hiç tatmadığım bir şey. bilmiyorum kokusunu. hiçbir fikrim yok nasıl bir haz olduğuna dair. haz olduğundan bile şüpheliyim belki. bir insan bu kadar mı uzak olur bir duyguya? oluyor işte öyle deme.

    kenar bir mahallede büyüdüm adana'da. evimiz kiraydı. babam biraz para yaptı taşındık ordan. ev aldık bir tane. ilk evimizdi. babam çalışkan adamdı. tüccardı. kafası her daim çalışırdı. neyse gittik yerleştik. yeni bir mahalle. bizim geldiğimiz yerden daha temiz bir semt. asfalt kaplı yolları olan bir mahalle. ilk hissettiğim şey, artık toz duman arasında değil de asfaltta top oynayacağımdı. türkçeyi daha bi düzgün konuşuyorlardı burda insanlar. akıcıydı türkçe, şivesizdi. iyi bir mahalleydi , belliydi. mahalledeki çocuklarla tanışmam uzun sürmedi. futbol topu her meseleyi çözmüştü. zaten uyumlu bir tiptim, fazlasıyla dengeli, meraklı bir çocuktum. okulda bütün öğretmenlerim zeki bir çocuk olduğum konusunda hemfikirdiler. bu hep hoşuma giderdi. sülalede de öyle bir fikir yaygındı. tuttuğunu koparır bu çocuk cinsinden. bu lafı her işitmemde anlamsız kibir ile doluyordu içim. ben hallederdim. ben yapardım. ben bilirdim. zekiydim çünkü.

    ama tembeldim.

    mütemadiyen tembeldim. zeki olduğumu insanlara kanıtlamış ama o saatten sonra bi bok yapmamıştım. bi zaman sonra da zeki olduğum düşüncesine de bertaraf etmişti tembelliğim. bir şekilde işler yoluna konulur derdim hep. sihirli bir değnek gelecek ve yarınki matematik sınavını halledecek. çalışmazdım. ancak yumurta kapıya dayanırsa bakardım biraz. neyime güveniyordum bilmiyordum. zengin şımarık çocuklarından değildim, babam ve annem gayet ilgili gayet tevazu sahibi, geçmişini bilen iyi insanlardı. anlamsız bir özgüven içinde oldum hep. hep abartırdım. hep kaçardım sorumluluk duygusundan, öğretmenlerdeni okuldan, benden bir şey yapmamı isteyen veren herkesten. sıkışınca geri çekilir, olabildiğince iterdim insanları. ama iyi biri olduğumu düşünürdüm. kimseye kötülük etmezdim ben. yardımsever sıcakkanlı, insanlara kendisini sevdiren bir tip. bunun her şeyi çözdüğüne inanmıştım. zeki olmak yeterdi mutlu olmak için başarmak için. hep liderdim. lider olmayı seviyordum. top oynarken, tiyatro yaparken, topluluk halinde bir organizasyondayken vs... koşuya en önde başlayıp en önde bitirme duygusu hakimdi. bir şey nasıl yapacağımı nasıl altından kalkacağımı düşünmez, spontane hareket ederdim. bir şekilde bir şeyler olur, bir şekilde işin içinden sıyrılırım derdim hep. paso pisliğe bulaşırdım ayrıca. kavga ederdim her hafta başka bir grup insanla, hocalarla, ailemle. babam sinirli bi adamdı. hep hükmetmişti. evin içinde bağırır, sokağa çıkar bağırır, işte bağırırdı. işlerini böyle yoluna koyardı genellikle. bende ondan feci etkilenmiştim sanırım. bağırarak konuşurdum mütemadiyen. saniyeler içinde itici olabilme gibi bi özelliğim vardı. insanları kendimden uzaklaştırma konusunda ustaydım. seviyordum kavga etmeyi. kaostan hoşlanıyordum. hareketten hoşlanıyordum. olumlu olumsuz farketmiyordu benim için.

    böyle bir okul hayatım oldu. ortaokul başladı, bitti, lise başladı o da bitti. lise mezunu diplomamı aldığımda 6 okul değiştirmiştim. 3'ünden atılmıştım. siktir git lan demişlerdi. babamın veli toplantılarındaki mahcubiyetini hala unutamam. zaten lise son-da da bırakmıştı gelmeyi. lise'1 de sınıfta kalmış bir sene de öyle ziyan etmiştim.

    daha kovulmaya 15 yaşında alışmıştım. biliyordum kokusunu. okullardan kovulmuştum, sevgilimin annesi tarafından evinin kapısından kovulmuştum, kavga ettiğimiz için gittiğimiz mekanlardan kovulmuştum. acı verici bir şeydi. ama o bile sıkıyordu beni. acı bile bir yere kadardı. her şeyden müthiş bir şekilde sıkılırdım. maymun iştahlı bir heriftim. utanma duygusundan uzaktım.

    üniversite sınavına hazırlanmadım adam gibi. babam iyice para yapmıştı. özel okul piçlerinin arasında bende kendimi özel üniversite duygusuna hazırlamıştım bile çoktan. zaten kolayına kaçmaya bayılırdım.

    sınava girdim. bok gibi bir puan. ama yetiyor özel üniversiteye. bok gibi bir tercih sıralaması. bok gibi bir sonuç. kardeşim kazanırken ben elma yiyordum ekranın başında. nasıl olsa kazandım diyerek. elma boğazıma durdu akabinde sonucu görünce. kardeşim ve arkadaşlar sevinirken ben öylece kalmıştım bilgisayar başında. önemli olan geleceğim değildi, önemli olan benim bir yeri kazanamamdı. ve diğerlerinin hayvanlar gibi sevinmesiydi. önemli olan asla gelecek korkusu değildi. gelecek yoktu. geldiğinde şimdi oluyordu.

    sonra hasbelkader kazanıp gitmiştik bir şekilde üniversiteye. 3 sene heba oldu. atıldık ordan da. evi soyunma odası gibi kullanarak geçen 3 senelik üniversite rüyası da bitmişti. ordan da kovulmuştum.

    sonra açıköğtetim'e kayıt yaptırdım. hem okuyacak hem çalışacaktım. o da her şey gibi yalan oldu sonunda. yaş gelip geçmişti. yıllar geçmişti. akranlar yavaş yavaş askerden dönmüş, iş kurmuş evlenmişlerdi. son bir şans diyip tekrar hazırlanıp attım kapağı bir yere yine...

    yani , başarızlık her bir organıma sirayet etmişti. tembeldim. öylece oturarak, içerek bir şeylerin değişeceğini bekliyordum. kadınlarla olan ilişkilerimde de başarısızdım. bir şekilde vazgeçmiştim kadınlardan. tanrım yoktu, belki bu yüzden böyleydi. bir şey değildim ve bu bir şeysizlik düşüncesi hayatın simsiyah bir fonu olduğuna inandırmıştı beni. bilemiyorum. başarızlık tenimi ikinci deri gibi sarmıştı. babamın, kardeşimin başarıları altında ezilmiştim. ve en kötüsü alışmıştım.
    2 ...
  21. 38.
  22. kesinlikle subjektif bir olgudur, bir karşılaştırma ürünüdür.
    1 ...
  23. 39.
  24. strateji kalite'yi, kalite istikrarı, istikrar başarıyı getirir.
    0 ...
  25. 40.
  26. samimiyet ve fedakarlık başarıyı doğurur.

    samimiyet, gerçekten istemek.

    fedarkarlık; ciddi çalışmak gayeret göstermektir. örneğin uykudan fedakarlık etmek.
    0 ...
  27. 41.
  28. hırs çalışma inanma biraz da şans gerektiren durumdur.
    0 ...
  29. 42.
  30. bütün başarılar 4 temel kavramın sonucudur.

    -temel isteklerinizi doğru olarak tanımlayın.
    -içinizdeki fetheden gücü serbest bırakın.
    -daha sonra temel isteklerinizi gerçekleştirmenize ve fetheden gücünüzü serbest bırakmanıza yardım edecek bir öğretmen bulun.
    -son olarak, ilerleme sağlamak veya engelleri aşmak için fetheden gücü yaşamınızın farklı alanlarına yayın.

    (başarının dna'sı - jack m. zufelt)
    0 ...
  31. 43.
  32. Ustaya başarısının sırrını sormuşlar.
    "iki kelime." demiş. "Doğru kararlar."

    Hepimizden farklı olarak sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar." Tek kelime." demiş." "Tecrübe."
    iyi de kardeşim; bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş? Usta deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:
    "Yanlış kararlar."
    2 ...
  33. 44.
  34. başarının anahtarı nedir bilmiyorum, ama başarısızlığın anahtarı herkesi memnun etmeye çalışmaktır.
    2 ...
  35. 45.
  36. "kariyerim boyunca 9000'den fazla başarısız atış yaptım, 300'den fazla oyun kaybettim, 26 kez oyun kazandıracak atışı ıskaladım. çabaladıkça başarısız oldum, başarısız oldukça çabaladım. işte başarımın sırrı..." michael jordan
    1 ...
  37. 46.
  38. 47.
  39. hedeflenene ulaşılması ve hedeflenenin aşılması durumudur. başarıp başaramamak hedeflenenle alakalıdır.
    0 ...
  40. 48.
  41. bilkentte %50 burslu olarak bilgisayar mühendisligi okuyup reklamlarda oynamak.
    2 ...
  42. 49.
  43. çok istersin, çalışırsın, mücadele verirsin olmaz. Birgün istemediğin bir anda bakıvermişsinki olmuştur.
    bazen canını çok yakabilir. başaramamak insanı deli edebilir. gururunu kırabilir, nefret duygunu kamçılayabilir.
    başardığın anda herşey öyle güzeldirki senin için... hatta bu güzellik insana bazen salaklık verebilir.
    1 ...
  44. 50.
  45. ayda 3000 lira maaş almak değildir.
    571 lira ile üç çocuğunu okutmaktır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük