+hacım ne diyorsun bu türban yasağına?
-şimdi abi, dinde türban yok!
+hacım sen beni yanlış anladın ben onu sormuyorum. yasak diyorum?
-abi şimdi dinde yok ama.
+lan olm türkiye din devleti oldu da yasalarını kuran'a göremi verir oldu?
sana yasak diyorum bırak dini falan
çok ilginç çok. türkiye'de bir yasak var bu yasağı söylediğini vakit kimi zaman ''dinde yok hem'' diye bir savunma geliyor. herkes alim olmuş ya fetva veren verene o kadar alim evliya geçti onlar çözemedi bu arkadaşlar çözdü olayı.
dinde olup olmaması bu yasağı haklı mı çıkarıyor acaba bilmiyorum.
insanlar böyle düşünüyor sanıyorum.
ya mesnetsiz konuşuyordur ya da dini modern göstermeye çalışıyordur.
Diğer yandan velev ki baş örtüsü farz ve ablalar mütemadiyen taktı bunları namaz oruç güzel dinibütün yaşadı. Sonra gitti cennete süt yağ bal o da güzel. Pat eline erkek eli değmemiş bayan geldi !?! Ne alaka, bunun için miydi yani sıcakta terlemeler?
nur suresi 31. ayetin farklı bir mealini okuyan insandır. nur suresi 31. ayet iki farklı şekilde anlaşıldığı su götürmez bir gerçektir. biri ; * ''görünmesinde sakınca olmayan yerleri (4) dışında, cazibe ve güzelliklerini (5) açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının (6) üzerine salsınlar. '' bir diğer meali de ; ''(... Örtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar.) 31. ayette bu büyük olarak görünen ayrıntı bence küçük bir ayrıntıdır. zira ayette örtülerini yakalarının üzerine salsınlar deniyor ise hangi örtü bu diye sorarlar adama değil mi ama.. sonuçta ortada bir örtü var. kur'an'da da kadının örtmesi gereken yerler açıktır. * ee ? dedikleri gibi ayette sadece göğüs ört dediklerini sarsayalım. ancak başka bir ayette de eller yüzler ayaklar dışında her yer kapanacak diyor, kapatacak insan da nur suresi 31. ayeti başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar diye algılaması normaldir. sonuçta kapalı olması gereken yerleri örten bir örtüdür başörtüsü.
edit: kapalı olması gereken yer derken sadece saçları kastetmedim yanlış anlaşılmaya mahal vermeyelim. *
+ kardeşim ne diyosun kendine yazar diyen s.kko beyinliler var.
- valla abi adamlar da 86 yıldır bir kuyruk acısı var.
+ haklısın valla sözlüğe de çöpe çevirdiler.
- sahi ya yok laikçiler böyle, yok şarapçılar böyle maşallah yaşamış gibi biliyorlar.
+ eğitimi ne bunların.
- patates evlerinde öğrenim görmüşler.
+ ahahaha ilahi laikçi çocuk..
- ehi ehi.. *
olay aslında şu, hicret sırasında çölü geçerken, oluşan kum fırtınalarından dolayı ağza, buruna kum kaçmasın diye insanlar örtünmek zorunda kalmışlar, özellikle de kadınların vücudu daha narin olduğundan ve saçları uzun olduğundan onlar daha da sıkı örtünmek zorunda kalmışlar. bunu görenler "vay hz. muhammed kadınları örtmüş, bu şekilde emir vermiş" diye yaymışlar, eee o zaman internet yok, telefon yok, televizyon yok, o yok bu yok şu yok, kulaktan kulağa sanki allah'ın ve peygamberin emri imiş gibi bu yayılmış, insanlar da maalesef inanmışlar.
ben inanmıyorum, islam hoşgörü dinidir, öyle kadınları kapatacak onların yaşamlrını kısıtlayacak şeyler ne allah tarafından ne de peygamberimiz tarafından emir olarak verileceğine inanmıyorum, öyle birşey olsa zaten allah kadını baştan saçsız yaratırdı, bazı unsurlarını ön plana çıkartmazdı, hatta madem günah kadını yaratmazdı, insan ırkı sadece erkeklerden olur, erkeklerde çoğalmayı yumurtlama şeklinde yapardı, eee o zaman insanın hayvandan farkı kalır mıydı, o da ayrı bir mesele.
bana göre edep yerleri dışında kadının her yeri görülebilmeli, plajda bikini ile dolaşmalı, işyerinde etek ile, dışarda ise normal elbiseler ile, sorun kadınlarda değil kendine güvenmeyen nefsine hakim olamayan erkeklerde aslında, erkek olarak senin kendine güvenin yoksa, asıl sen kendini eve kapat, dışarıya çıkma...
baş örtmek dinde var mı yok mu tartışmalı bir konudur. bu alanda doç. dr. şahin filiz'in henüz cevabı yazılamayan çok önemli bir tezi ve kitabı bulunmaktadır. ancak bir şey illa kutsal kitaplarda yer alıyor diye değil, geleneksel olarak da halk tarafından kabullenilebilir. baş örtüsü de böyledir. ancak tabii ki türban siyasal islam hareketleriyle beraber ortaya çıkmış siyasal bir sembol ve kadınları obsesif kompülsif bozukluk (saçımın tek teli bile görülürse mahvolurum aman aman)mecralarına sürükleyen hastalıklı bir nesnedir. ancak bununla da yasaklayarak mücadele edilemiyor işte. o yüzden kamusal-özel alan ayrımını getirelim, devletten hizmet alanlara serbestlik tanıyalım ancak hizmet verenlerin bunu gelecekte talep etmemeleri adına anayasal güvenceler koyalım. şu da var tabii, bugün türban diye bastıranlar yarın öbür gün çok hukukluluk da diyebilir. o yüzden kimlerle muattap olduğumuza dikkat etmeliyiz. dünyada çok hukuklu bir demokrasi yoktur olamaz. eğer devlet görevlileri de dini,siyasal inanışlarını dışa vurmaya başlarsa mesela hrant dink davasına türbanlı bir bayan baksa insanların vicdanlarında şüpheler kalır.
baş örtüsü birçok dinde vardır. yazılı tarihte sümer kutsal tapınak fahişeleri ile başladığı tesbit edildi.
sonraları hırıstiyanlıkta rahibelere uygılandı ve biz de geçti.
sümerler gelirlerini tapınaklara bağışlayan kutsal fahişelerin, diğer kadınlardan ayırt edilmesi için başlarını örtedi.
sonra bu 1000 tanrılı dinde evli kadınlara da uygulanmaya başladı.
--spoiler--
KURAN'DA BAŞI KAPAMAK GEÇMiYOR
Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
24- Nur Suresi 31
Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki 'hımar' kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer 'hımar' kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi 'hımarürres' gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece 'res' kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan 'hımar' ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı 'res' ile vurgulanır.
Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen 'cuub' kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) 'Hımar' kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak 'felyedribne' fiilini 'salsınlar' diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan 'başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar' şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde 'darabe' kökünden türeyen 'felyedribne' fiili 'salsınlar' manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran da salsınlar, indirsinler manasında 'felyüdnine' kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi 'felyedribne' fiili yerine 'felyüdnine' fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.
'Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta 'süsle' kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre 'süsler' kelimesi ile özellikle'göğüsler' kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. ikincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi nde ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır.
farz değildir. ki, her farzı - ayeti uyguladınızda mı iş buna geldi? beyler sere- serpe olsun, ama kadınlar bedel ödesin, neymiş? erkek tahrik oluyormuşta. yok ya! olma kardeşim tahrik, ota-boka tahrik oluyosunuz. siz bu kadar aciz misin, bu kadar aşağılık mısınız? önce kendine ayıp ediyorsun. buna baş kaldıran sen olmalısın oysa. ama hocanız geçende buyurdu, meğer oyuncak bebekten de tahrik oluyormuşunuz, e yuh artık.