(bkz: bağdatta kurşunlanarak ölmek)
gerçekten bunu yazarken çok üzülüyorum ama yapabilecek bir şeyler olmadığını düşündükçe elimizi kolumuzu bağlayanlara küfür edememenin sinirini yaşıyorum.
bende o cocuklardan biri olabilirdim.Belkide şanslıyım beni bilenlerin gözünde ama hiç değil. asıl vatanının neresi oldugunu bilememek ve hiçbir akrabanı tanımadan öldüğünü bilmek ve her bayram aglamak..
bu ne mi? Turkiye'de olup ama bagdatta cocuk olmaktır.
güneşin doğudan battığını, paramparça bulutları, salı pazarı değil can pazarını, gazi olan bebekleri, piyon olduğunu ve kan yağmurlarını gören çocuktur.
ölümün kol gezdiği bir şehirde çocuk olmaya çalışmaktır.
kendi evinizde, yurdunuzda, sürekli birilerinin çaldığı çocukluğunuzu, mayınların, füzelerin arasında aramaktır.
saklambaç oyununu ancak yıkık evlerin harabelerinde oynayabilmektir.
gördüğünüz her saddam hüseyin resmini yırtmak istemek, her asker üniformalı insana çocuk aklınızla hınçlanmaktır.
bağdat'ta çocuk olmak..modern tiranların oyun alanı olmuş bir coğrafyada, yüreğinde her daim aynı korkuyla ve asla bir çocuğun umarsızlığına sahip olamadan hayata tutunmaya çalışmaktır.
çocukluk nedir bilmemek, çocuk olmanın gerektirdiği her türlü oyundan, şekerden, çizgi filmlerden, arkadaşlardan, okuldan, yaramazlıklardan nasiplenememek, hayatın en önemli dönemi olan çocukluğu es geçip, büyük olmaya adım atmaktır.
anne veya babanızın ölme ihtimalinin yüksek olmasıdır.
uykulardan patlama sesleriyle uyanmaktır.
hayal bile kuramamaktır.
kendi evindeyken deplasmanda olmaktır.
saddam hüseyini sevmemek, amerika'dan nefret etmektir bağdat da çocuk olmak.