sarışın yaz kış bronz tenli kızları, rayban'li erkekleri, louis vuitton'dan tutun, burbery'sine kadar, gerçekten şık restoran ve kafeleriyle son derece andırıyor.
ayrıca ne kadar gidersem gideyim asla hiç bir aitlik duygusu hissedemediğim caddedir kendisi. böyle çok soğuk ya...
gece 12'den sonra travestilerin cirit attığı cadde. hatta siyah bir 206cc ile geziyorlar. bp'den başlıyorlar yolun çeyreğine gelmeden dönüyorlar ve daire çiziyorlar. bir tane de beyaz corsa vardı. nerden mi biliyorum? kafayı camdan çıkarıp "kapışalım mı" diye bağıracak kadar utanmaz olduklarından. emniyet güçlerine duyrulur.
ama o caddede bir büyü var. fenerbahçe'den oraya girerken hızın 50 kilometreyse, birden 80-100 oluyor. ciddiyim bak. sonra caddebostan sahilde 140-150lere kadar çıkabiliyorsun. öylesine yarışların tam durağı. underground yarış pek görmedim. onlar ataşehir'de toplanıyorlar. modifiyeli araçların toplandığını çok gördüm orada. böyle yarıştan önce kapıların açılıp, müzik sistemleri konuşturuluyor falan. nfs gibi. çaça şahin, 98 model modifiyeli honda'ları falan arıyorsanız, o gençler birazdan suadiye'de lastik yakar. emniyet güçlerine duyurulmaz. *
Bizans döneminden bu yana varlığı bilinen yol (şimdi cadde).
Osmanlılar döneminde Üsküdardan Şam ve Bağdat yönüne giden kervanlarca kullanırmış. Osmanlı ordusu, Doğu seferlerine bu yoldan çıkarmış. Adının Bağdat Caddesi olması bu nedenle imiş.
gece 2 sularında bir kısmı trafiğe kapatılan cadde.
nedeni; silahlı çatışma.
dün gece caddeden eve dönerken polisin yola set çektiğini gördüm.polis ne bir insan, ne bir araba sokuyordu oraya.
olay yeri inceleme ekipleri geldi.duyduğuma göre bir aileye ateş açmışlar. mafya işi olabilir. bir kişi de ölü diyorlar.
sabah 5 civarında ordan geçiyorsanız, tam o sırada caddenin ortasında arabanız bozulmuşsa ve yanınızda da tam olmasını istediğiniz kişi varsa, cadde sizin için bir anı kaynağı olmuş demektir.
son derece rahatsız edici bir cadde. ayak bastığınız anda insanların yüzlerinde ve tavırlarındaki plastik bileşimi hemen anlayabiliyorsunuz. Eskiden istiklal caddesinde yürüyen insanlar daha bir orijinal daha bir gerçekti. tabi son 2-3 senedir hayatımın en az 20 yılı ayak bastığım canım istiklalim de bozuldu.
atlantik sineması vardı marks end sıpensır'ın yerinde. sonra kral ve ben pizzacısı vardı çiftehavuzlar'da. halen daha sıkça uğramadığım flamingo'nun duruyor olması güzel pek tabii...
asla istiklal olamayacak, zaten sevenlerinin de; lutfen istiklal de olmasın, burası bize kalsın diyeceği yer.
kozmopolitleşmeyen, aslını, dokusunu, mimari güzelliğini, göreceli olarak yıllardır muhafaza eden, "dışarı"dan pek de fazla "yabancı(!)" kabul etmeyen, orada nasıl davranılacağını, hangi hareket, kılık kıyafet, yeme-içme, sokakta yürüme/araba kullanma adabının ters düşeceğini bilmeyenlere genelde garip bakışlar atılan ve iyi de yapılan avenue. türkiye'nin yegane avenue'su; yani aslında alışveriş, gezme, yeme-içme bulvarı bir nev'i...
dışarı'lıklı olanlar nasıl davranılacağını bilmedikleri için, ya da ulaşılamayan ciğere(örneğin hayat standardı) genelde b*k atıldığı için aynı zamanda bünyesinde barındırdığı unsurlar kötülenebilen cadde, caddeden öte; bir yaşam biçimi...
maddi koşullarımız çok da farklı olmasa da, kuzenim bile bir pazar veya salı akşamı tikilerin cirit atıp, kaldırımların insandan geçilmediğini düşünüyor ya, insanın görgüsünü genişletmesi farklı bir self-asessment (kendi kendine iyileştirme/gelişim) gerektiriyor elbette.
genel olarak uyum sağlayabilenin beğendiği, uyum gösteremeyen/göstermek istemeyenin sevmediği bölgedir.
gittim gördüm geniş kaldırımlardan, pahalı cafelerden, burjuvazinin gizemli çekiciliğinden başka bir numarası olmayan cadde. ha suadiye, caddebostan vs. Anadolu yakasının nezih yaşanılası köşesidir fakat bir istiklal hiçbir zaman olamayacaktır.
türkiye'de yurtdışındaymışcasına rahat ve zevkle gezilecek, nadiren de olsa haftaiçi gece yoldan geçen bazı araçların kaldırıma hızla fırlama ihtimaline karşın dikkatlice yürünmesi gerekebilen, modern, zevkli bir mimari açı ile dizayn edilmiş yurdumuzun en avrupai caddesi.
ingilizce'deki avenue'ya karşılık gelir mi, gelir. değil türkiye'nin dünyanın da en moda, en trendy, en güzel markaları buradadır.
schlotzky'sden, starbuck's'a, cafe cadde'den, midpoint'e, cafe de paris'den, barış büfe'ye, flamingo döner'den, kızılkayalar'a, bistro 33'üne bilumum zevk ve neş'eyle karın doyuracak cafe-barlarıyla;
geniş kaldırımları ile, genelde düzeyli ve kimseyi rahatsız etmeyen/taciz etmeyen insanıyla nefüs-ül nefis mekandır.
kayda değer şekilde kiralarının ve satılık mülklerinin pahalı olduğu; ticaretin daha tavan yaptığı bölümü suadiye'den erenköy divan'a kadar, hadi diyelim ethemefendi'ye kadar olan bölüm olsa da; ünlü "piyasa yapmak" deyiminin geçerli olduğu alan, erenköy divan/d&r-suadiye vakko/teknosa arasında kalan bölümdür.
araba ile piyasa yapılacaksa yine revaçta olan bu güzergah keyfe keder fener(fenerbahçe) tesadüf'ten ring seferi ile devamını getirir... araçla yanlamak eskiden s virajı olan noktada pek bir modaydı, son dönemde durum nedir; o saatlerde evimde barkımda olduğum için bihaberim. ayrıca eski atlantik sineması(şimdiki marks&spencer) önündeki kanalizasyon kapağının bombe yapmış bölümüne aracın tekerleklerini çarptırıp iki teker üstüne kalkarak şov(?) yapanlara da rastlamışlığımız vardır yürürken gece çok gece saatlerde pek eskiden...
son yıllarda, rastla(ma)dığım kadarıyla ölümlü kazaların (10-20 yıl öncesine göre) azalmış olması umut vericidir. kameralı sistemler, bir ara varolduğnu duyduğum (şu andaki durumu bilmiyorum) gezici radarlar, ve halen haftasonları bazen akşam saat 10,30-11'de bile rastladığım trafik kontrollerinin etkin, caydırıcı olduğunu gözlemek hoşumuza gitmektedir.
zannedildiği gibi illa da gösteriş meraklısı insanların gitmesinin gerekmediği istanbulumuzun en elit caddelerinden birisidir. en keyifli saatleri sabah 7-11 arasıdır. caddeye gidilir bir sokak simitçisinden simit arası karper alınır keyfinize göre ister caddede ister caddebostan sahilinde yürüyerek simidimiz bitirilir. akşam saatleri her yer dolu olduğu için kalabalığı sevmeyen insanların gitmesini tavsiye etmem. ama onun da ayrı bir zevki var tabiki de.
nezih bir mekan. içinde sarışın, lensli, boş kafalı kızlar olmasa herşey daha bir tatlı olurdu. tipik kızları; avuç içlerinde cep telefonu, bilekte bavul gibi çanta, diğer avuç içinde kafam kadar cüzdan. erkekleri ise; istisnasız hepsi bodur, saçları jole ile yalatılmış, bir elinde anahtarlık, diğer elde cüzdan ve telefon, gömlek son düğmeye kadar açık ve boyunlarına taktıkları aksesuarlar meydanda, göğüs kılları kıvırcık... neyse görmemeye çalıştık lise yıllarında. şimdi ise istanbulda değiliz zaten...
erkeklerini geçtim ama kızları cidden bir tuhaf, bir karış etek giyiyorlar ve kendilerine bakılmasını istiyorlar... ama yoldan geçen fikirtepe çocuğu bakınca "ayyggg öküze baaaaaaaaaaaaaaaaaaaakkkkkkkk eceeğeeeeeeeem" diyorlar... erkek erkektir kızım unutma bunu.
en son gittiğimde yazın 9 metrede bir benzin kurmuşlar onu fark ettim. başkada bir değişiklik yoktu.
edit= fikirtepeli değilim lan.
sahil tarafına inerken normal insan sayısında artış görürsünüz. barlar sokağının bitiminde bulunan migrosa girersiniz, bir rahatlama aracı olarak sağda bulunan alkol reyonuna yönelirsiniz. ardından burger king in aşağısından sahaları dolaşarak şatonun altında yer var mı diye aranırsınız, bulamasınız denize doğru yönelir taşlara oturursunuz. kesin çingen çocukları gelir onlarla şakalaşırsınız. 3-4 saatinizi orada harcayıp yine migrosa doğru yönelip sarı dolmuşlara biner bostancı deniz otobuslerinin orada inip evinize gidersiniz... bağdat caddesi anca benim için bundan ibaret oldu 5 yıl.
genelde belli bir çizginin üstüne asla erişemeyen, erişemeyecek olanların b*k attığı,
nezih, güvenli, insanıyla pazar akşamları yürüyüş yaparken huzur duyup yurtdışında hissedeceğiniz,
kızılkayalar'ı, ondan daha da güzeli öztürkler'iyle(bostancı trafik amirliği yanı);
isterseniz envai çeşit pizzacısı, polonez barbekü restoranıyla; barlar sokağı, kitapçıları ve butikleriyle;
yaya yürüyüşüne kilometrelerce destek veren kaldırımlarıyla türkiye'nin en yaşanılası semti diye düşünülebilir.