fenerbahçe şükrü saraçoğlu stadı'ndan çıkarıldığı rivayet edilen ışıklı cisimlerin şaşkınbakkal'dan itibaren monte edilip gökyüzünü görememeye sebebiyet verdiği cadde.
bu kadar lüzumsuz elektrik sarfiyatı neden? küresel ısınmadan, duyarlılıktan bahsedip her yeri saçma sapan ışıklarla kaplamak niye? yazık, günah...
paris hilton türkiyeye gelse nereye götürürsünüz sorusunun cevabı.tikky ve conconların buluşup ne tür faliyetler içine girelimde milletin gözüne batalım diye tartışıp alışveriş çılgınlığı ile sonuçlanan,türkiyenin tikky başkentidir.
Benim ergenlik dönemimde turuncu fondötenli, barbour montlu, ayağında timberland bot olan tek tip kızlar bir aşağı bir yukarı yürür dururdu.
Buranın 2 şerit olduğu, eski tip dışı siyah boyalı, içi deri koltuklu dolmuşların çalıştığı zamanları hatırlarım. Tabi Biz önceden takım elbise ile inerdik caddeye sjsjsksk.
türkiye'de kapitalist sistemin niçin oturmadığını pek güzel izah eden mekan. ekonomi sistemlerini incelerken, basarisiz kapitalizm ornegi olarak gidilip gorulesi yerdir. cadde boyunca en cok is yapan yerler, bankalar. zengine, ama cok zengine hitap eden basarisiz tuccardan gecilmeyen yerdir. bu tuccar, sürümden kazanma mantigini kavrayamamistir, iki tane satayim, parayi kirayim dusuncesiyle avunmaktadir mutemadiyen. halbuki, biraz bekle turkiye genel olarak zenginleşsin, zenginler çoğalsın, ondan sonra böyle, vip tadında bir hizmete elbette gereksinim duyulacaktir.
bu adamlar para kazaniyorsa, onu da bankada faize repoya yatirdiklari paralardan kazaniyorlar. yoksa, o dukkanlar kendilerini zor donduruyor. bu da kapitalizmin en zayif noktalarindan biridir zaten; parasi olanin calismaya ihtiyaci yok, bankaya yatirir parasini pasalar gibi devirir yatar. parasi olmayanin calismasi gerek, ama o da para kazanamiyor cunku sermaye yok. ondan sonra ekonomi niye gelismiyor? nasil gelissin bagdat caddesi ekonomisiyle? sirkeci ekonomisi lazim türkiye'ye, o da ancak karaborsa oldugunda, vergi odenmediginde para getiriyor. boyle bir kisir dongunun icine gomulmus bir ekonominin git gide semiren, emegi somuren zenginlerinin cocuklari da bagdat caddesine cikip lay lay lom geziyorlar. zevksizlikten yikilan, gereksiz harcama saheseri kalitesiz cafe bar'lara oturup sacma sapan hayatlarini surduruyorlar.
demek ki neymis, fakir yada zengin olmaktan onemli seyler de varmis, akil fikir gibi...
bazı istanbul bilmezlerin sahil yolunu sandıkları, bazılarının ise fahrettin kerim gökay caddesini sandıkları, bazılarının ise cemil topuzlu sandıkları cadde. doğrusu;
çevre yolundan şükrü saraçoğlu'na gelince fenerium tarafından bostancı'ya kadar olan caddedir, ve bu cadde fener kalamış caddesi başına kadar iki yönlü trafik akar.
bağdat caddesi kartal'a kadar devam eder lakin esas olarak bostancı - şükrü saraçoğlu arası baz alınır. bostancı'dan maltepe istikametine yapılan araba yarışları mekanı ise bağdat caddesi değil sahil yoludur.
''piyasa caddesi'' olarak adı değiştirilebilir cadde. bir de kardeşim yaz-kış ben şu ömrü hayatımda bu kadar güneş gözlüğünü birarada bir daha da göremem sanıyorum. sanırsınız ki cadde girişinde bedava dağıtıyorlar. hayır gözünü seveyim istiklal caddesi nin. daha bir halktan daha bir bizden. bu ne ya, paris hilton kılıklı kız çocukları, kadıncıklar ortalarda. kendilerinden kocaman marka çantaları kollarında kokonalar gibi taşıyarak, üstelik adidas eşofmanın altına bile ince ve yüksek topuk ayakkabı giyerek nezih ve kaliteli olunmuyor, eğreti duruyor işte eğreti. yalnızca tüketime ve alışverişe yönelik gereksiz kadınlar topluluğu caddesi adeta. üretime yönelik zerre kadar bir şey yok yalnızca tüketim. *