gelenekçi vekiller saltanatın kaldırılmasını istemiyorlardı. konunun konuşulduğu odada adım atacak yer yoktu. bazı milletvekilleri dışarıda kalmıştı. görüşmeler özetlenecek olursa;
"hilafet satanatsız olabilir miymiş, olamaz mıymış, saltanatı kaldırmak hilafet açısından caiz miymiş, değil miymiş, eski ulema ne dermiş..." 2 saat geçmesine rağmen daha önerileri incelemeye başlamamışlardı bile.
mustafa kemal paşa komisyon odasına zorlukla girer, uzun süre sabırla konuşmaları dinler, bakar olmayacak söz ister. söz sırasının teyfik rüştü bey'de dolduğu söylenir. teyfik rüştü bey kendi sırasını paşa'ya verir.
atatürk oturduğu yerin üzerine çıkar, yanında ankara milletvekili hacı mustafa efendi vardır. ve konuşmasını yapar.
"efendiler!
içinde bulunduğumuz acil şartlara rağmen, safsatayla, nazariyatla vakit geçirdiğinizi görüyorum. hakimiyet ve saltanat, hiç kimse tarafından, hiç kimseye, ilim icabıdır diye, müzakere ile, münakaşa ile verilmez. hakimiyet ve saltanat, kuvvetle, kudretle, zorla alınır. türk milleti de hakimiyet ve saltanatını isyan ederek, bilfiil kendi eline almıştır. bu olmuş bitmiş bir durumdur. söz konusu olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. mesele bu olmuş bitmiş durumu ifadeden ibarettir. bu her halde olacaktır. burada toplananlar, meclis ve herkes, meseleyi böyle görürse fikrimce uygun olur. aksi taktirde yine hakikat usulünce ifade olacaktır..."