Mahpusanedeyim.
Mahpusanede kalbimin
kanayan çıplak ayakları
ne zaman çok uzun bulsa yolunu,
hatırlarım bilmem neden
Azeri yoldaşım Bayram Oğlunu:
Baki.
Gece saat iki
sularında ..
Karaşehrin kara damlarında yatanlar
görüyor kanlı renklerin nescini uykularında ..
Yıldızların altında kara neft burguları
hışırdıyor servilikler gibi derinden
yüreğinden.
Bakıyor uykulu sarı gözler
kara topraktaki yağlı neft birikintilerinden.
Gök kara,
yıldızlar sarı.
Tek katlı,
düz damlı dört köşe tas dükkanların
kapalı kara kapıları.
Karaşehrin kara damlarında yatanlar
görüyor kanlı renklerin nescini uykularında.
Baki.
Gece saat iki
sularında
Taşlarda yuvarlanan
nal ve tekerlek sesleri.
Seslerde seslenen sesler ..
işte bir fayton geçiyor
geçmede
geçti:
son evlerin yakınından
uzağından
ırağından..
Kara bir lanettir ki bu,
kopmuş geliyor gecenin dudağından...
Bu faytonun fenerinde dehşeti var:
hançerle oyulmuş
kor
ve derin
gözlerin..
Taşlarda yuvarlanan
nal ve tekerlek sesleri
Gittikçe uzaklaşan,
gittikçe alçalan sesler...
Ortada demiryolu,
sağ yanda Karaşehir;
solda fabrikaların
duvarları yükselir.
Karşıdan fayton gelir.
içinde Bayram Oğlu.
Bağlanmış kolu
Bayram Oğlunun..
Karşıdan fayton gelir
içinde
Bayram Oğlu.
Jandarma sağı,
Jandarma solu
Bayram Oğlunun...
Kolunu bağlamışlar
kanadı kırık değil ..
Gözünde toplanan
hıçkırık değil...
Gözleri ışık dolu
Bayram Oğlunun.
Karşıdan fayton gelir,
içinde
Bayram Oğlu.
Ölümdür yolu
Bayram Oğlunun
Bayram
Oğlunun..."
ince memed 4te eski bir eşkiya tiplemesidir. ince memed' in peşine düşmüş ama sonra onun içindeki saflığı ve asaleti görüp kendini onu kurtarmak için feda etmiştir.
20 senedir yaz mevsimini aralikli da olsa gecirdigim ve bundan yavas yavas sıkıldıgımı gecen sene hissettigim turistik olma ozelligini kaybetmis huzurevi konumundaki yarımadadir. her gelen yaz gecen yazi aratir; her gecen gun ada, yasayanlar kalitesizlesmekte ve bununla beraber denizide tuzla daki fabrika atiklariyla leşe dogru emin adimlarla ilerlemektedir.
eski turk filmlerinin bircogunun deniz kenari villa gereksinimini istanbula yakın olmasıyla alakalı olsa gerek gideren,garanti bankasive yapı kredinin tesislerinin ( eleman egitim ve tatil maksadli ) bulundugu,her gecen sene genclerden arınan bir yapıya sahip olan yarımada. (bkz: huzurevi)
- sesi kapa olum saat kaç oldu sölicem annenler geldiginde
+ daha saat 9 teyzecim
- bak hala konusuyor burası yazlık evladım yazlık dinlenme yeri
+ hay yazlığınada dinlenme yerinede...
Şu anda oturduğum yer. Denizi Ağustos'tan sonra güzelleşen, kışın insan görmekte zorlanacağınız yazlık mekan.insan sonbaharda sevdiğini alıp gezmek ister boş sokaklarında.
gün itibari ile iskeleri yıkılmakta olan yer. insan anlam veremiyor, darıcanın tek güzel, düzenli temiz mahallesi belediye tarafından mahvediliyor. heryere de buranın tepeden çekilmiş fotografları ile hoşgeldiniz diyorlar. gerçi yüzbinlerce lira verip hiç çalışmayan rüzgar türbini yaptıran belediyeden ne hayır gelir.
deniziyle uğraşa uğraşa lağım kokuttular, 3 senedir belediye aynı sokağını kazıyor, plajı desen yok, (var diyene laflar hazırladım) fakat "şirin tatil beldesi" diye anılıyor. göt kadar mahallede sanırım 6 7 otel bir de psikoteknik enstitüsü var.
sonbaharda herkes defolsun gitsin, eski istanbul'u andıran dar ve mor çiçekli sokaklarında bisiklet sürelim.
ilk adı Üç Burunlarmış.
Bir zamanlar istanbula en yakın tatil beldesiydi. (50'ler - 60'lar - 70'ler)
Ama istanbul'a değil Kocaeli'ye bağlıdır; sık sık Gebze'de olduğu gibi hataya düşülür.