eskiden her bayram yeni elbiseler alınırdı,
bizde gayet ciddiye alırdık bu durumu.
artık sürekli bir alışveriş halinde olduğumuz için bir değeri kalmayan hadise olmuştur.
bayram haftasında alınan kıyafet. ya da bayramda alınan harçlıktır. ikisi de aslında normalde sahip olduğumuz şeydir ama, ona bayramda sahip olmak daha güzeldir..
Çocuklukta kalmış olmakla birlikte herkes tarafından özlenen garip bi duygu bayram sabahı uyanıp baş ucunda bekleyen kırmızı rugan ayakkabılar,ütülü kolalı elbiseler mis kokan içine şeker ve bayram harçlığı konulan mendiller hepsi geçmişi hatırlatan şeyler işte ...
aile ortamında hiç yaşayamadığım, o saf, gururlu, orta halli ama mutlu ailelerin çocuklarına aldığı kıyafetler.
küçükken dışarıda robotlarımı, almanya'dan getirdiğim uçaklarımı gösterdiğim fakir çocukları annelerinin, - oğluuum! hadi gel bayramlıklarını dene. diye çağırmaları hiç aklımdan çıkmaz. ben bayramlık istiyorum dediğimde ise babam beni akmerkez'e götürür marks&spencer'dan bir güzel giydirirdi. hiç yaşamadım evde giyinmenin verdiği bu sevinci, hiç tadamadım. bir kot pantolon ve tişörte dahi tav olacak yüreğim vardı, açamadım. çok zenginim sözlük, çook!
bayram için aldığım özel kıyafetler. eski heyecanımdan hiçbir şey kaybetmeden, bayram öncesi özellikle alışverişe çıktığım ve çıkmaya devam edeceğim ritüel...
küçükken alınan ancak büyüyünce kimsenin s*kinde olmayan alışveriş durumudur. hatırlarım küçükken heyecanla aldığımız elbiseleri. şuan ise gayet relaks bir biçimde evde halihazırda bulunan bir etek ve bir gömlekle geçiştirme yapıyorum. zaten artık bayramın amacı yatmak, uyumak, baklava yemek. (bkz: nerde eski bayramlaar)
küçükken çogu zaman arife gecesi heyecandan uykusuz kalmaya sebebiyet verirdi bazen 1 bluz bazen sadece ayakkabı bazense bir pantolon hiç biri aynı anda olmazdı ama giyildiği zaman duyulan mutluluk dünyalara bedeldi.
büyüdük yine bayramlıklar aldık üstelikte tek bir parca değil baştan aşagıya kuşandık her defasında ama hiç biri küçükken alınan bayramlıklar kadar mutlu etmedi.
--spoiler--
O bayram Enes ve Merve’nin keyfine diyecek yokmuş doğrusu. Bu denli sevinçli olmalarının tam tamına dört nedeni varmış.
Birincisi; Haluk amcaları, Gülgün yengeleri ve en önemlisi de kuzenleri Gamze ablaları ile Mehmet’in o bayram tatilinde Ankara’dan istanbul’a onlara konuk gelmeleri imiş.
Gamze abla, Enes ve Merve’den çok büyükmüş. Bu yıl üniversiteye başlamış. O onbeş yaşında güzeller güzeli bir genç kızmış. Mehmet ise ilkokul dördüncü sınıfa gidiyormuş. Enes’ten iki yaş küçük, Merve’den iki yaş büyükmüş. Mehmet her iki kardeşle de çok iyi arkadaşmış. işte Enes ve Merve’nin bu kadar mutlu olmalarının birinci nedeni buymuş.
ikinci nedeni ise; bayramlaşmaya gittiklerinde akrabaları onlara o kadar çok bayramlık vermişler ki rüyalarında görseler inanmazlarmış.
Eve döndüklerinde Enes, Merve ve Mehmet paraların durup durup sayıp ceplerine yerleştiriyorlarmış. Sonunda Enes ve Merve’nin annesi Semiha hanım:
- Çocuklar dikkat edin paralarınızı kaybetmeyin, yazık olur; az para değil demek zorunda kalmış.
Babaları Serhat bey de:
- Paranızı ıvır zıvıra harcamazsanız siz akşam üstü Tatilya’ya götürürüz demiş.
Tatilya sözünü duyan bu üç sevimli yaramaz seslerinin bütün gücüyle `yaşasın’ diye haykırıp havalara sıçramışlar. Tatilya istanbul da bir eğlence merkeziymiş. işte çocukların sevinçli olmasının üçüncü sebebi de buymuş.
Bu üç sevinçli olaydan ötürü çocuklar evin içerisinde oradan oraya koşup her türlü yaramazlığı yapmışlar. Gürültüye daha fazla dayanamayan Mehmet’in annesi Gülgün Hanım:
- Hadi bakalım topunuzu alın, birazda dışarıda oynayın. Kimsede kafa bırakmadınız, bizde zaten birazdan birkaç akrabayı daha ziyarete gideceğiz, demiş.
Çocuklar dışarı çıkınca Gamze’ye çocuklara göz kulak olmasını tembih edip, sonrada çıkıp gitmişler.
Enes Mehmet ve Merve top oynarlarken Gamze de bahçe duvarının üzerine oturmuş onları seyre koyulmuş.
Bir ara Gamze’nin gözüne bir şey ilişmiş. Karşı bahçenin duvarının üzerinde on-oniki yaşlarında, eski giysili bir çocuk oturmuş hem çocukların oyunlarını seyrediyor, hem de sessizce içini çeke çeke ağlıyormuş.
Gamze bu zavallı çocuğa çok acımış, aklından `herhalde onun oyun oynayacak topu yada arkadaşı yok, çocuklara katılmaya da cesaret edemiyor bu yüzden ağlıyor’ diye geçirmiş. Sonra da çocukları çağırarak o zavallı çocuğu da oyunlarına dahil etmelerini istemiş.
Enes, Merve ve Mehmet hemen koşarak çocuğun yanına gitmişler. Mehmet çocuğa ismini sormuş, çocuk başını iyice kollarının arasına gömerek zor duyulur bir sesle;
- `Mustafa’ demiş.
Mehmet:
- Neden ağlıyorsun Mustafa? Oyun oynamak istiyorsan bizimle oynayabilirsin, yoksa bu yüzden mi ağlıyorsun diye sormuş.
Mustafa:
- Hayır ben onun için ağlamıyorum, oyun oynamakta istemiyorum, demiş.
Çocuklar:
- Peki o halde neden ağlıyorsun? demişler.
Mustafa:
- Benim kardeşim çok hasta. Doktora götürecek, ilaç alacak paramız yok. Kardeşim ölür diye üzülüyorum onun için ağlıyorum diye cevap vermiş.
Merve:
- Senin annen, baban yok mu? Üzülme onlar kardeşini doktora götürür, ilaç alırlar kardeşin iyileşir demiş.
Mustafa:
- Babam çalışmıyor, iş aradı bulamadı. Bazen inşaatlarda çalışıyor, onunla da ancak karnımızı doyurabiliyoruz. Kardeşimi doktora götürecek, ilaç alacak paramız yok demiş.
Bu sözleri duyan Mehmet hemen elini cebine atmış, tüm parasını çıkarıp, Mustafa’ya uzatmış. Enes ile Merve de paralarını vermek üzere imişler ki Gamze ablaları yanlarına gelerek neler olup bittiğini sormuş. Çocuklar Mustafa’nın söylediklerini Gamze’ye anlatmışlar.
Gamze:
- Çocuklar öyle olmaz, durun bakalım demiş ve Mustafa’ya evlerinin nerede olduğunu sormuş.
Mustafa çok yakında yıkık dökük gecekondu gibi bir evi göstererek:
- işte burada oturuyoruz demiş.
Gamze Mustafa’ya gidip babasını çağırmasını söylemiş. Mustafa sevinçle evlerine koşup babası ile çıkagelmiş. Gamze olanları bir de Mustafa’nın babasından dinlemiş. Mustafa’nın doğru söylediğini anlayınca hem Gamze hem de diğer çocuklar paralarını bu yoksul adama vermek istemişler. Ama yoksul adam:
- Olmaz paranızı alamam. Sonra anneleriniz ve babalarınız sizden bu parayı zorla aldığımı düşünürler demiş.
Gamze:
- Ama neredeyse akşam olacak, çocuğunuzu doktora götürmezseniz tehlikeli olmaz mı? diye sormuş.
Zavallı adamcağız:
- Bilmiyorum belki de tehlikeli olabilir, ama elden ne gelir demiş.
O zaman Gamze:
- Sen bu paraları al annemiz babamız bize kızsa da zararı yok. Bir can kurtarmak daha önemli deyip paraları zorla adama vermişler. Adam sevinerek yanlarından ayrılmış.
Az sonra çocukların anne ve babaları misafirlikden dönmüşler. Onların böyle süklüm püklüm suç işlemiş gibi oturduklarını görünce yanlarına gelip sebebini sormuşlar.
Gamze olayı bütün ayrıntıları ile anlatmış. Her iki aile de çocuklarının bu davranışından ötürü gurur duymuş onları tebrik etmişler.
O bayram Gamze, Enes, Mehmet ve Merve Tatilya’ya gidememişler ama iyilik yapmanın mutluluğunu duymuşlar.
işte çocukların dördüncü sevinçlerinin sebebi de buymuş.
--spoiler--