bayram günlerinde en çok ilgimi çeken insan manzarası etrafta biriken anormal kalabalığı oluşturanlardır. bu kalabalığın büyük kısmı varoşlarda oturan, sürekli çalıştığı için dışarı çıkmaya zamanı kalmayan, o fırsatı olsa bile, merkezde gezmek en azından yol parası demek olduğundan ve gezme kültürü yalnızca komşu ziyaretinden ibaret olduğu için pek kalabalık yaratmayan insanlardan oluşur.
bayram günleri bu insanların paraya kıyabildiği ve tatil yapabildiği nadir günlerdendir. bu yüzden çoluğu çocuğu toplayıp iner şehrin merkezine. ama yine de yapabildikleri sınırlıdır. bir cafeye oturup çaya, kahveye 2'şer lira verecek kadar da kıyılamaz paraya. çekmecelerdeki en yeni elbiseler bu günler içindir. varsa deniz kenarını ya da meydanı şöyle bir turlarlar, sonra da bi bankta ya da çimlerde oturup çekirdek çitlerler. izmir için konuşursak; konak meydanı'ndaki çimlerde oluşan sıradışı kalabalığın manzarası bu durumun en iyi örneğidir.
kıçınının üstünde bir saniye oturamaz, oturmak istese de oturamaz. ne zamanki bir köşeye ilişir oturur pozisyon alır, büyük teyzeler yan gözle bakar anında ona. "gelin dediğin, ortada dolaşır, hizmet eder ayol" bakışlarıyla deler geçerler taze gelini. kahve yapmaktan, "kahvenizi nasıl alırsınız?" diye sormaktan, rutin günler bile bayram edasıyla geçmeye başlar taze gelinin dünyasında. allah acısın, o derece.