resmiyeti ve türü farketmeksizin bayram zamanı kimilerince hissedilen atmosferik verilerdir.
bayramların kültürel geçmişlerine değinerek, erozyona uğrayan köşelerinin yerlerine eski tadını verecek yenileriyle doldurulamayışından bahsetmeyeceğim. o halde konumuz, bayram havasında.
kalablığı sevmemekle kalmayıp nefret edenler, yüksek sesle muhabbetten aşırı rahatsızlık duyanlar, farklı konuların aynı anda tartışıldığı ortamlardan huzursuz olanlar beri gelsin.
bayramda önemli olanın tüm akrabaların aynı anda görülmesi, aranın sıcak tutulması, dini vecibelerin yerine getirilmesi vs. gibi şeylerin olduğunu hatırlatmanıza dahi gerek yok, ben de çok iyi biliyorum canısı. hatta bayramın en çok da tembel insanlara yaradığını daha da iyi biliyorum. sonuçta bir gün içerisinde tüm akrabaları ya da bir kısmını aynı karede görebiliyor, konuşup dertleşebiliyor ve hatta aynı anda hasret giderebiliyorsunuz; ne saçma. ben aynı anda iki farklı muhabbeti dahi zor yürütebilirken, insanlar çapraz muhabbeti nasıl yapabiliyor, hayret ediyorum. çok düzenli bir oturma planın, bunu hayata geçirebilecek kalifiye elemanların ve mükemmel bir iletişim ağının olması lazım galiba. (bayanlar-baylar! lütfen herkes bir sağındakini görebilecek, solundakini duyabilecek, 30 derece açısındaki insanı anlayabilecek 80 derece güneyindekini güldürebilecek şekilde konuşlansın. 15 dakika içinde 45 gram ağırlığındaki portakallı popkekleriniz, masanıza geitirilecektir, gibi.) bayramda oluşan ve anlatmaya çalıştığım gergin hava tam da bu; geçici kişilik bölünmesi başlangıcı gibi bir durum.
aynı anda mhp oylarının chp oylarını bir türlü geçemediğinin tartışıldığını farketmeniz, kuzenlerden birinin ikinci çocuğuna hamile olduğunu, diğerinin eniştesinin işten atıldığını, simasını hatırlayamadığınız bir ismin vefatını, çocukluğunu bildiğiniz birisinin üniversiteyi kazanamadığını işitmeniz, bunların hiçbir yetmezmiş gibi laubali uzak-yakın akraba-dostların samimi olacağım derken hayatınızın en saklı yerlerine burun sokmaları, '' ay vallahi sokakta görsem tanımazdım '' diyen bambaşka bir akrabanın, yemeğin ortasında kapıyı çalan üçüncü sınıf insanların varlığı... şeklinde uzayıp giden klişelerin ( ya da bana özeldir ) yaşandığı gergin bir havadır bayram. yoksa banane şekerden, bana ne kurbandan. insanların sırf bayram diye, sırf bir yerden duydukları '' bayramda yirmi kişiyi ziyaret edene cennet kapıları ardına kadar açılır '' bilgi(!)'sinin büyüsüne kapılarak ziyaretlerde ve zorlama muhabbetlerde bulunması da ayrı bir gerginlik; benim için.
özellikle de, sesi 85 desibele yakın bir babayiğit muhabbeti dikte etmeye çalışırcasına istediği mevzuyu konuşur ya, işte o an, ben yaşayamam; * sağ/sol el avuç içi ile alnıza '' şak '' diye vurup, çeneye kadar usulca kaydırılır ve iç sesin '' en iyisi akşama dön sen '' tavsiyesine kulak verirken; eş zamanlı olarak yine tanımadığınız bir insanın '' nerede okuyodun sen ? '' sorusuna, '' siktiret amca boşver '' diyemezsiniz.