eskiden "dedemlerden şu kadar, amcamlardan bu kadar, eh çekirdek aile(yani anne-babadan) şu kadar, dayımlardan şu kadar, eh bir de diğer akraba ve aile dostlarından gelirse de oooohhh toplam bu kadarla süper bir bayram olacak" şeklinde hesap yaptığım olaydır.
maalesef o günleri arar oldum, geçtiğimiz bayramların birisinde dayım ve anneannem tarafından "senin artık mesleğin var, sen artık listeden çıktın" şeklinde cevap alınca dumur oldum. diğer akrabalar da aynı şekilde düşünmeye başlayınca gelir azaldı maalesef, sağolsun babam adeti sürdürmese bayram harçlık geliri "sıfır sıfır elde var sıfır" şeklinde olacak. bir de bu bayram değil belki ama gelecek yıllarda artık bayram hasılatı negatife düşecek, çünkü bugüne kadar hep aldık, vermenin zamanı da geldi artık...
Bir zamanlar hasretle ve iştahla beklediğimiz hede.
Maalesef yıllar geçti, kıçımızdaki kıllar kadayıf oldu afedersin. Boyları belime anca gelen veletler sarmaya başladı dört yanımı bayram günlerinde. *
Bir keresinde zarflar halinde hazırlamıştım bayram harçlıklarını. Gelen giden velete birer tane verdim.
Çocukların zarfları açıp da içinden çıkan sahte oyun paralarını görünce suratlarının alacağı şekli hayal ederek akşama kadar katıla katıla hatta osura osura güldüm.
Evet ben kötüyüm.
Ertesi gün veletler her yerde beni arıyorlardı. Göt korkusundan ortaya çıkmadım tabi.
Acaba diyorum bu bayram da aynısını mı yapsam? Bahane de hazır : ekonomik kriz...
büyüklere daha fazla verildiğinde hep "ah ulan ben de bi gün o elliliklerden alacağım" sesinin yankılanmasına sebebiyet veren harçlıktır.
biriktirilir.
diğer çocuklarla karşılaştırılır. en çok kimin derdine düşülür.
zamaninda istanbul'da ev kiralayacak kadar hasilat edilebildigim harclik türü. ama o beyinsizlikle gider atari salonunda her oyunu bitirmek icin harcardim o kadar parayi.
çok dertliyim bu bayram harçlığı konusunda sözlük. yıllar önceydi. bayram günlerini iple çeker alacağım ufak miktarların peşine düşerdim. öpmediğim akraba, yalamadığım komşu kalmazdı. tabi bizden büyükler de vardı. bir onlara verilen paraya bakar bir de bize verilene bakar "ulan bir büyüsem de bana da şu paralardan verseler" diye gözlerimden ateş fışkırırdı. böyle böyle aylar yılları, bayramlar bayramları kovaladı. fakat senelerin artmasıyla doğru orantılı olarak aldığım paranın miktarında bir artış söz konusu değildi. sonra herkes söz birliği etmişçesine üniversiteye girdiğim sene para vermeyi kesti. zamanında az bulduğumuz o parayı da artık mumla arıyorduk. sebep ise hep aynıydı. "kazma kadar oldun bir de para mı bekliyorsun?". o ufak mevlalarla geçen o yıllardan kazma kadar oldun eşiğine nasıl da kadar acımasız geçtik . insan biraz alıştırılır. biraz çok verilip artık sen büyük adam oldun hissi verilir. sonra bu sene daha da büyüdün artık senin de çocuklara para verme yaşın geldi mesajı verilir sonra da bayramda para filan verilmez. ama yurdum insanında nerede o duyarlılık. bir baktık ki daha öğrencilik yıllarında çocuklara para vermesi beklenen insan konumuna düştük.sonuç olarak siz siz olun ergenlerin duygularını önemseyin**
ebat olarak değil 25, kırkbeş yaşındaki bi elemanla aynı olsam da içimde bir gençlik ateşidir gider bu bayram harçlığı.
eet, 87 doğumlu üniversite'de 2 dersi kalmış kpss'den iyi sayılabilecek bi puan almış bi yağız delikanlı olarak 5 kuruş bile verilmeyince insanın içinde acı bir ukte kalıyor.
yok yok,
birinden harçlık almalı.
bayram günü çalışmanın verdiği dezavantajla bayram için ziyaretimize gelen iş arkadaşlarımızın çocuklarına verdiğimiz miktarı önemli değil paradır..
bir de amca demeden elimizi öpmeseler.. *
sene 87, yer ist avcılar. bayramlardan bir bayram.. namazı kılmışız, kahvaltılarımızı yapıp evdekilerle bayramlaştıktan sonra sokağa fırlamışız elimizde poşetlerle.
o sokak senin bu apartman benim dolaşıyoruz, poşetlerde şekerler artıyor ama cepte para yok henüz. bir dairenin kapısını çalıyoruz üç arkadaşız. bir hayli bekledikten sonra kapı açılıyor ve karşımızda ekşici bir adam.
ekşi sözlük yok o zaman tabii ama olsaydı bu adam kesinlikle orada yazıyor olurdu. içeriden alkol, sigara, taşak, çorap kokusu filan gibi bir koku yükseliyor. eleman uykulu. "bayramın kutlu olsun ağbi" diyoruz. gözlerini oğuşturuyor ve "sağ olun çocuklar sizin de." diyor ve beklememizi söyleyip içeri dalıyor.
az sonra gelip hepimizin avucuna o zaman bizi epey mutlu eden - bugünkü 5 veya 10 lira diyelim- bir meblağ bırakıyor.
Küçüklere verilen para. Ulan bakıyorum 20 yaşında adama veriyorlar lan. Alanda da utanma yok ki alıyor. Ula sizin yaşınızda askere giden var, çocuğu olan bile var, siz hala pişkin pişkin bayram harçlığı alın çocuk gibi. Oldu olacak şeker toplamaya da çıkın.
ilk maaştan arda kalanlarla önce çikolata sonrasında kolanya en sonra mendil içinde verdiğim harçlıktır. kapıya gelen erkeklere hangi takımlı oluklarını soruyorum , kızların en sevdiği rengi , güzel be sözlük..