Toprak uğruna ölen varsa vatandır. Denilir ve akabinde Tabur ile Bölük söylenir. Mesela ikinci ikinci ikinci Tabur, birinci birinci birini Bölük, Türkiyem. işte Bölük kararı ile durmak denir. Tabi 330 kişi hep bir ağızdan gür ve istekli bir sesle sayarlarsa.
türk bayrağın'dan, türkiye halkının özgürlüğü çıkardı! bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandı emeğimizdi. türkiye halkının, bayraklığının adıydı, candı. rüzgara karşı, onurluca dalgalanırdı! toprak uğruna, ölenlerimizi hatırlatırdı! bunu içimize kazıyan, mithat cemal kuntaydı.
klavye başında rengi pek de belli olmayan kandır.
istiklal marşı törenlerinde 5 dakikalığına da olsa saygıyla bakamadığımız bayrağın kanıdır.
sadece düğünlerde, askere uğurlamalarda ve sünnet törenlerinde hatırladığımız bayrağın kanıdır.
gaza gelip bir iki gösteride elimize alıp salladığımız, milli takım maç kazandığında penceremize astığımız bayrağın kanıdır.
ahkam kesmeyi bırakalım artık.
bu bayrak için "yazı yazmaktan" başka ne yapıldı?
bu bayrağın temsil ettiği değerler için "sallamaktan" başka ne yapıldı?
el cevap: hiç.
mahallesinde iki balon patlasa kaçacak delik arayanlar bayrak için bütün pkk ile savaştı şu klavyelerin başında.
bayrakları bayrak yapan üstündeki kan falan değildir canlar: o'nu yaşatacak, yüceltecek ve hak ettiği değeri kazandıracak "adam gibi adamlardır, kadınlardır."
evet böyledir, bayrak kutsaldır ve indirlmiş olması hüzün vericidir! bayrağımız insanlığımızın ve özgürlüğümüzün sembolüdür! kimse türk bayrağını inderemez hele hele türk bayrağını hiç!
tüm ülkelerin sınır çizgilerinin o toprakları kazanmak için savaşan insanların kanlarıyla çizildiğini anlatır.
o yüzden bayrağa saygı kutsaldır. hangi ülkenin olursa olsun.
yanlış bir tespittir. bilgi eksikliğinden değilse görme ve algı yetersizliğinden ileri gelmektedir. çünkü aşikar bir realite varsa o da; bayrakları bayrak yapan bayrak imalatçılarıdır.
(bkz: yılmaz odabaşı)
her duyduğumda tüylerimi diken diken eden, tamamı şu şekilde olan bir mısra:
"bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."
kendini, nazizmin ya da her türlü faşizmin karşısında hisseden ama -altını çizerek söylüyorum- önyargılardan da sıyrılabilmiş bir yazarın savunabileceği kutsal ve milli bir tez. başta da dediğim gibi nazizme karşıyım. ama doğru her yerde doğrudur. kimin ağzında çıkarsa çıksın. bu adolf hitler olsa bile.
"kaybedilen her karış toprak anavatana ateşli protestolarla değil, kılıcın indirdiği zafer darbeleriyle katılacaktır." hitler/kavgam
"savaşmaktan kaçınır kim varsa alnı kara,
kan dökmesini bilenler hükmeder topraklara" h.n.atsız
...
Arkadaşlar! dünyada fetihlerin iki aracı vardır. Biri kılıç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı yararlı buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılınçtan oluşan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, rezil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile esir bir halde kalabilir. Onun için gerçek fetihler yalnız kılınçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında yerleştirmenin, millete aynı kararda sürekli tutma vermenin aracı sabandır, saban, kılıç gibi değildir. O kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sapanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima yenildi. Tarihin bütün olayları hayatın bütün gözlemleri bunu doğruluyor. Milletimiz çok büyük acılar, yenilgiler görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun gerçek sebebi şundadır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıncını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.
...
biz, bu sözlerin anlamını anlamadığımız için, bizim için önemli olan hala kandır. ancak o kanla övünebiliyoruz. keşke bu kan edebiyatını bırakıp "bu bayrağın al rengi, tan kızıllığında parlayan buğday tarlalarından gelir" diyebilseydik. ne kadar insan ölürse ölsün; hala sokaklara tükürülüyorsa, ormanlar villalara yeniliyorsa, ülkeyi soymak prim yapıyorsa, bilim kapı dışına atılıyorsa orası vatan falan değildir.
bayrakları bayrak yapan, sade ortak acılar değil ortak sevinçlerdir de. bir ülkede herkesin sevineceği şeyler olmuyorsa, herkesin üzüleceği şeylerin olması kaçınılmazdır.
vatan ve bayrak kavramlarını tarihsel materyalizmin kokuşmuş tezleriyle eleştiren beylik cümlesi sahibi kişilerin hiçbir zaman anlayamayacağı bir şiir mısraı.
burada anlatılmak istenenin"bayrakta kan yoksa o bayrağa bayrak denmez" olmadığını anlayabilmek için,öncelikle bir toplumda şairlerin ve düşünürlerin rolü hakkında fikir sahibi olmak icap eder.
mehmed akif'in bizim tarihimiz üzerindeki rolü,puşkin'in rusya'ya,hegel'in almanya'ya kattıkları hakkında bilgimiz olmazsa,her olayın altında bi yeniği ararız.
bayrak, kollektif bilinçaltı oluşturma sembolüdür. yani ulus devlet ister ki efendim -bu devletin güdümündeki topluluklar ulus olma bilinci elde etsinler ki ben var olabileyim- öte yandan bu sembole duygusal bağı perçinlemek için "kan" meselesi önemlidir. bayrağın üstündeki kan, vatan için ölmek ya da öldürülmek edimlerini karşılayarak hem bu türden ölümlerin kutsallığına hem de sembolün kutsallığına dikkat çeker. yani ulus devlet demek ister ki efendim -uğrumda ölecek vatandaşlarım olmazsa ben nasıl ayakta durabilirim?-