yaşar nuri öztürk'ün açıklamasıyla daha da alevlenen anlaşmadır.
"Zülfü Livaneli'nin, Başbakan Erdoğan'la CHP Lideri Baykal'ın 2002 seçimlerinden sonra bir araya gelip başbakanlık pazarlığı yaptıkları iddiası yeni bir boyut kazandı. O dönem Baykal'ın yakın kurmay kadrosu içinde yer alan Yaşar Nuri Öztürk, Erdoğan'ın, kendisine başbakanlık yolu açılması karşılığında Baykal'a cumhurbaşkanlığını önerdiğini ileri sürdü."...
"Tayyip Erdoğan, Deniz Bey'e, "Sen beni Meclis'e taşı. Dokunulmazlıkları falan bırak. Günü geldiğinde biz de sana cumhurbaşkanlığı yolunu açalım" demiş. Yalı toplantısında al gülüm ver gülüm yapıldı. Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşuluncaya kadar Deniz Bey, anamuhalefet partisi lideri gibi değil ana muvafakat partisi lideri gibi çalıştı. Çünkü kendisine verilmiş bir söz vardı. "
başbakancığı küçücük bi beyinciğin buralara taşıdığını üzülerek öğrendiğimiz itiraftır. sevgili livanelinin yaptığını babam yapsa bu kadar üzülürdüm heralde gibi bişeydir.
olaya daha genis acidan bakildiginda, simdi degil de secim öncesi yapilmasi durumunda ülkenin kaderini degistirebilecek türden bir itiraftir. yaziktir, yaziktir cünkü zülfü livaneli de bu yaptigiyla o bahsettigi "temiz yürekli sosyal demokratlara" deniz baykal kadar büyük bir darbe vurmustur. olan oldu denip gecilecek türden de bir olay degildir. deniz baykal'in ne oldugunu coktan anlayan insanlari bile sarsacak kadar önemli bir itiraftir. dikkate alinip gereken yapilmalidir. özellikle de o "temiz yürekli sosyal demokratlar" tarafindan.
bir gerçeğin farkına varıldı mı nihayet? Sanal köşelerden farklı görüşlere kudurmuşçasına saldıranlara başka bir şey söylemeye gerek yok sanırım. Zülfü Livaneli'yi bir kez daha kutluyorum.
deniz baykal yapısı gereği bir iktidarı temsil edemez. onun yapısı malumunuz üzere yıkıcı muhalefettir, bu onun genlerine işlemiştir. tayyip erdoğan bir mitinginde "senin muhalefet olman benim işime yarıyor" diyerek deniz baykal'ı özetlemiştir. şayet deniz baykal bu partiyi ve sosyal demokrasiyi sevse idi partiye daha geniş bir taban kazandıracak kişi olan mustafa sarıgül'e koltuğu devrederdi.
22 temmuz seçim sonuçlarından sonra hiçbirşeye şaşırmamamsı gereken yurdum insanını bir şekilde şaşırtmayı başarmış ama gemi batıyor ulan kaçın içerikli bir yazı olmaktan ileriye gidemeyen kelime topluluğudur. *
ne yani hepsi birlikte oyun mu oynamışlar türkiyemiz üzerinde. deneme tahtası mıyız biz yahu? oy verdiğime pişman mı olayım şimdi? asla... her kim olursa olsun chp'nin başında, partinin sadece ondan ibaret olmadığını ve hakiki sosyal demokratların da çoğunlukta olduğunu, liderin hırsına yenik düşebileceğini biliyorduk hepimiz... tüm chp seçmenleri...
zülfü livaneli ise, her zaman tasvip ettiğim; kişilik, yazarlık, sanatçılık daha da önemlisi düşünce yapısı... aydın bir insan olarak parmakla gösterilebilir kendisi. ancak duyarsızlıkla suçladığı deniz baykal sayesinde kendisinin gecikmiş duyarlılığı da asıl duyarsızlık göstergesiyken, nasıl bu kadar acımasız olabiliyor chp için? yeni bir başlangıç söz konusuyken, partinin yeniden türkiye'nin gözünden düşmesini sağladığının farkında mı? sanırım bu yüzden üzgün.
chp'nin lider seçimi sırasında aday olduğunu duyduğum zülfü livaneli'yi yürekten desteklerken, neden çekildiğini, dönen dolapları da açıklasın o halde. ben şahsen kendisini reis-i cumhurluğa layık görürken... kaybetmiş bir chp ve gecikmiş bir duyarlılık göstergesi...
kabusun en derinlerinde boğulmuş ve çıkamıyor gibiyim şu an. o kadar çok şey gelebilirdi ki ellerinden... nasıl göz yumdunuz karanlık çağa girmemize? nasıl olur ya? tüm bunları bilirken... ispatlayabilirken... bu kadar kolaydı işte, üstelik senin için bir köşe varken gazete sayfalarında...
yazıklar olsun demek gelmiyor içimden, yakıştıramadığımdan... sanatına saygım sonsuz olmasına rağmen, sağlam kişiliğinde oluşan hasarları görmezden gelemiyorum...
tebrik ederim hepiniz çok duyarlı, çok başarılıydınız... devamını dilerim(!)
son zamanlarin en önemli, en büyük olayidir.geçmise bakip vah vah denemeyecek kadar sicaktir, derhal cevap varilmelidir.kamuoyu bu konuyu es geçmemelidir, çünkü tüm bu süreçleri ilgilendiren bir dönüm noktasidir bu olay.
zulfu livaneli nin köşesinde yazdığı bir yazı ile ayyuka çıkmış olan, deniz baykal ın partililerine karşı söylediği iddia edilen söz. tabi bu hali hazırda kesin bir bilgi değildir.
ama bu iddiaların zülfü livaneli nin ağzından çıkmış olması (ki doğruluk açısından zülfü livaneli nin ölüsü deniz baykalın dirisinden daha doğrudur) ve yazıda olaya tanıklık eden kişilerin isminin verilmiş olması sözkonusu olayın gerçekleştiği düşüncesini güçlü kılıyor.
ne demek gidip gizli gizli buluşup anlaşmak? * umarım örtbas edilmez, umarım kamuoyu bu iddiaya kulak verir çünkü söylenenler yenilir yutulur cinsten değildir. daha iyi ifade edilmesi açısınıdan;
iyi bir müzik adamı, ortalamanın altında da olsa romancıyken ve kitleleri sanatla doğru etkilerken, insan kötü siyasetle neden toplumu, sevenlerini çıkmaza sürükler anlamak mümkün değil.
çıkarlarının çatıştığını gördükten sonra sanatçı duruşuna yakıştıramadığım iddaalarda bulunması.
zamanında parti çıkarını düşünürek sustuğunu söylemesi de üstüne kaymak olmuştur.
ne yani zamanında bykala karşı çıksa chp daha mı kötü durumda olacaktı...
bu görüşme tam bir iğrençlik abidesi,livanelinin de yaptığı daha farklı değil. ama daha erken söyleseydi belki de akp 400-450 vekille meclise gelebilirdi.
livaneli nin malum organlarından uydurduğu elementtir. madem böyle bir olay vardı neden zamanında çıkıp açıklamamıştır. hadi zülfü livaneli açıklamadı neden yavşar nuri öztürk açıklamamıştır. yaşar nuri öztürk bunu çok kolaylıkla siyasi malzeme yapıp oy toplayabilirdi. zülfü livaneli iki gün sonra chp de başkanlığa oynarsa hiç kimse şaşırmasın.
ülkenin ve chp'nin başının boka nasıl batırıldığının göstergesi. kapalı kapılar ardında koltuğuna yapışık gezen üç - beş adam benim ve ülkemin geleceği hakkında fütursuzca kararlar veriyorlar ve bu kararlar hiçbir denetime uğramaksızın uygulanıyor.
deniz baykal kendi koltuğunu sağlama almak için benim hayatım üzerine kumar oynuyor ve kaybediyor. aslında kaybeden o değil, benim. ama deniz bey'in umrunda değil o hala "merkez sağ kaybetti" diye aklından şüphe ettirecek açıklamalar yapıyor.
memleketin geleceği hakkında yemek sofralarında yapılan pazarlığa şahit olup, hatta dediğine göre karşı çıkıyorsun. ama karşı olduğun şey uygulamaya konulunca koltuğun elden gider diye ağzını bile açmıyorsun. herşey olup bittikten sonra da ucuz kahramanlık yapıp ortaya çıkıyorsun. bu nasıl bir iştir? daha doğrusu bunun neresi sosyal demokratlık?
bu ülke bitmiş diyenlere güldüğüm zamanlara acıyorum. hatta onlardan burada özür diliyorum.
