baykal hizbi

entry2 galeri0
    1.
  1. sözlüklere hizip kelimesine verilen örnek olarak girmiş tanımlama.
    büyük larousse'ta var. kendi gözlerimle gördüm.
    0 ...
  2. 2.
  3. “partiyi içten içe baykal yönetiyordu"

    - birleşmeye, ecevit’in dsp’sini de dahil etmeyi düşünüyor muydunuz?

    ilk toplantıda ben onu da söyledim, “ecevit’i dışarıda bırakmayalım. biz tabandan birleşiyoruz. dsp üyelerinin de bu birlikteliğe üye olarak katılmaması için hiçbir neden yok. gelsinler genel başkanı beraber seçsinler. biz karşı değiliz,” dedim ama onlar yanaşmadı. ecevit’in bu gelişmeden çok rahatsız olduğunu söylediler. onun için de dsp’nin katılması bir daha söz konusu olmadı. ama bizim birleşme işi yürüdü.

    3 kasım 1985 günü halkçı parti’nin kurultayı oldu. parti, adını “sosyal demokrat halkçı parti” olarak değiştirip yeni tüzük ve programı kabul etti. hemen ertesi gün de bizim kurultayımız toplanarak sodep feshedildi. shp’ye katılma kararı alındı. tabii ağlayanlar oldu, marş söyleyenler oldu ama sonunda, “daha büyük bir parti kurulacak," diye feshettik. hemen arkasından genişletilmiş mkyk kuruldu ama ben yoktum orada. ben o hazırlık döneminde istanbul’a gittim. eşimle bir avrupa seyahati yaptık.

    - nereye gittiniz?

    italya’ya gittik mesela... ankara’daki kısa süreli başkanlık dönemimde tanıştığım italya büyükelçisi’nin yardımıyla, italya başbakanı bettino craxi’yle görüştüm o zaman... floransa’da sosyalist parti’den insanlarla tanıştım.

    ama o seyahatte fazla siyaset yapmadım. daha çok üniversiteli gibiydim. almanya’ya gittim; oradaki fizikçi arkadaşlarımla beraber oldum. sonra ingiltere’ye gittik; orada da üniversiteden eski arkadaşlarımı gördüm. paris’te de aynı şey oldu.

    - siyasete altı ay ara verdiniz.

    evet. cezmi bey gene bana bilgi veriyordu, birtakım rahatsızlıklar oluyordu.

    - ne tür rahatsızlıklar?

    tabii her iki partinin, il başkanları var. bizimkiler ayrılıyor, öteki devam edecek, bazı tertipler yapmaya çalışıyor. aralarında anlaşmazlık oluyor, böyle şeyler...

    gürkan o günlerde parti içi politikayı daha yakından izliyordu. ben hâlâ partimizin hiziplerini bilmiyordum. gürkan bana bir yemekte, ‘aman dikkat edelim. baykal hizbi kendini göstermeye başladı,” dedi. ben de, “yok canım. kim var?” diye sordum. “mesela denizli il başkanı adnan keskin,” dedi; bir de balıkesir il başkanı’nı söyledi. “ikisi de sıkı baykal hizipçileri,” dedi. ben yine, “yok canım, onlar en iyi il başkanlarımız, benim bildiğim kadar,” dedim. hakikaten ikisini de gezilerimde görmüştüm. çok çalışkanlardı, canla başla uğraşıyorlardı. illerine hâkimlerdi; çok iyi yönetiyorlardı. gürkan, “yine de dikkat edelim,” dedi. ve sonunda baykal hizbi ortaya çıktı maalesef... o dönemde içten içe baykal yönetiyordu partiyi... altı ay onlar yönettiler. sonunda kurultaya geldik.

    - shp’nin ilk kurultayına geldiğinizde her şey hazırdı ve yeniden genel başkan oldunuz.

    evet hazırdı her şey... ama o dönem, gürkan’ın rahatsızlığı ortaya çıktı. insan karakteri tabii, kurultay yaklaşırken genel başkanlığı bırakacağından korkmaya başladı. mkyk’da, “acaba kurultay zamanında yapılacak mı?” diye rahatsızlıklar, tereddütler ortaya çıkmaya başlamış. “geciktirsek mi acaba?” denmiş. bizimkiler tabii çok kızmış, “olmaz; zamanında yapacağız,” demişler. sonunda bir şey çıkmadı. kurultay zamanında yapıldı.

    benim düşüncem, eğer ben genel başkan olursam gürkan’ın genel sekreter olmasıydı. en iyi çözüm oydu.

    - neden onu düşünmüştünüz?

    çünkü parti işlerini biliyordu; canlı, çalışkan bir insandı. birleşme kurultayı öncesi, birlikte anadolu’ya birleşme gezileri yapmıştık. ben eski genel başkan olarak bulunuyordum; o, kurucu başkandı. her gittiğimiz yerde ikimiz de konuşuyorduk. ben daha çok birleşme modelini anlatıyordum. “iyi niyetle birleşiyoruz. desteklemek gerekir. tek adaya ineceğiz. seçimlerde taraftarlarımız artık rahat edecek.’ diyordum.

    o ise heyecanlı, duygusal konuşmalar yapıyordu. “şunu yapacağız, bunu yapacağız,” diyordu. etkili de oluyordu, onu görüyordum. bu yüzden, kendisine genel sekreter olması gerektiğini söylüyordum. o, hevesli görünmedi; “bakalım seçim ne olacak? ben artık karışmam,” filan diyordu. nitekim kurultayda da akşam, “ben genel başkan olursam genel sekreterliği size vereceğim,” dediğimde, “yok ben istemiyorum,” karşılığını verdi.

    bu arada bazı arkadaşları, “bu altı ayda iki genel başkan gibiydiniz. gene öyle olsun, partinin iki genel başkanı olsun,” dediler ama bunun imkânı yoktu.

    - gürkan pişman mıydı biraz?

    valla pişman mıydı, bilmiyorum ama böyle bir rahatsızlığı vardı. nitekim kabul etmedi genel sekreterliği... bence yazık oldu.

    sanıyorum, altı aylık genel başkanlıktan sonra daha düşük bir rol almak istemedi. "bundan sonra baykal hizbi hâkim olacaktır. ben onlarla uğraşmak istemiyorum, onun için ben uzakta kalayım.” diye düşündü. bence kendine kötülük etti, ondan sonra kendini hep uzakta tuttu. milletvekiliyken de, seçimlerden sonra da... son günlerde bakanlık yaptı ama daha evvelden genel sekreter olsaydı politikada daha etkili olurdu.

    - ama birleşme, tabanda büyük bir heyecan yarattı, değil mi?

    tabii büyük heyecan yarattı. o günlerde, “ben cumhurbaşkanı oluyorum; gürkan, başbakan oluyor,” havasındaydık. böyle yazılar da yazıldı hatta... hele ilk günlerdeki coşku çok ileriydi. belki, o dönem bir seçim olsa kazanırdık.

    anka kuşu: erdal inönü anlatıyor
    can dündar
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük