beyazıt ı bistami hz. vahdet-i vücud mertebesine ulaşınca; "cübbemin altında bütün noksanlıklardan arınmış zat, ne büyük zattır." demiştir. beyazıt ı bistami hz. kendine geldikten sonra, öğrencileri ona bu söylediklerinden haberdar etmişlerdir. beyazıt ı bistami de; "bir daha böyle bir şey dersem beni vurun." diye emretmiştir. belli bir süre sonra tekrar o sözü söylemiş, talebeler emri yerine getirmek için davranmış lakin bir şey yapamamışlardır. tekrar beyazıt ı bistami hz. ne, yine o lafı ettiğini söylemişlerdir. "emrimi uyguladınız mı?" demiştir beyazıt ı bistami. öğrencilerde uygulamalarına rağmen ellerinden bir şey gelmemiştir. sonra da beyazıt ı bistami hz. bir iğne istemiş, vücuduna batırmış ve acısını hissetmiştir. sonra da bu durumu öğrencilerine anlatmıştır. allah c.c ne buyuruyor? "şu arşa, göğe sığmam ama mümin kulumun kalbine sığarım."
hallac ı mansur olsun, beyazıt ı bistami olsun, hepsi tasavvufta en uç noktalara gelmişlerdir. her olayı mevladan bilmişlerdir. o yüzden bazı şeyleri mazur görmek lazım. bu lafları biz etsek, allah muhafaza şirk olur. ama o insanlar artık aklı yitirme noktasına gelmişler, kalpten görenlerden olmuşlardır.
bir gün yolda eşeğini büyük bir sopayla döven bir adam görür.. eşeğin baldırının üst kısmı kanlar içindedir. acı çekmeye başlar beyazıd bestami, gözlerinden yaş gelir ve etrafındaki insanlar beyazıd hazretlerinin bacağının, eşeğin baldırı gibi kanlar içinde olduğunu görürler..
böyle bir allah dostudur. mazlumun acısını yüreğinde hissetmekten de ötedir onun ruh hali. büyükler "cem makamı"nda olduğunun delili olarak sayarlar bu menkıbeyi..
ayrıca hz. mevlana'dan önce yaşamıştır ve hz. mevlana'nın kendisine büyük bir sevgi ve saygısı vardır; mesnevisinde sürekli beyazıt bestami'den kıssalara yer vermiştir.. ve bu kıssaların hiçbiri bu başlık altında bazılarının saçmaladığı tarzda değildir kesinlikle..