aslında insanların ünlü kişilere duyduğu yavşaklıktır.
leonardo di caprio bir programa konuk olmuştu. işte öğrencilik hayatından falan bahsetmeye başladılar. söyle bir diyalog geçti;
sunucu: o zamanlar da populer miydin?
l.d.c : hayır değildim.
sunucu: neden sivilceli falan mıydın?
l.d.c.: yoo böyleydim. pek bir farkım yoktu fiziksel olarak.
yani herkesin wooow dünyanın en yakışıkı erkeği, şöylesi böylesi dediği adam (hatta yüzyılın en yakışıklı erkekleri listesinde zirveye oynuyordu) öğrencilik hayatında kimse tarafından sallanmayan bir tipmiş.
çünkü insanlar ekranda görüneni her zaman yanındakinden daha güzel/yakışıklı görürler. ulaşılmazlık o kişinin kusursuz görünmesini sağlar. çevrenizde gördüğünüz ortalama tipler, ekrana çıkınca birden mükemmel oluverir. bir şeyleri abartmayı, yüceltmeyi sonra da ona tapmayı seviyor insanoğlu. ekranda görünen çoğu kadının ya da erkeğin çevrenizdekilerden farkı yok. abartmayın.
fazıl say'ın söylemesini beklediğim cümle. kızların %78'i bu genellemeye uymaktadır. Castin Bibır olsun , Keremcem olsun , Arda Turan olsun bu tip kişilere aşırı bir hayranlık duymaktadırlar.
(bkz: yavşak gençlik)
sokakta gördüğü ve "ay tipe bak iğreeenç" olarak tanımladıkları adama ünlü olduktan sonra "tecavüz etse gıkımı çıkarmam" diyebilen zihniyetteki bayanlardır. ve esas "iğreeenç" olan şey budur!
bayanlar bunu "ünlü erkek" yerine "karizmatik erkek" diye tanımlıyorlar. daha doğrusu yaptıklarının nekadar bayağı bişey olduğunu bildiklerinden bu kelimenin arkasına sığınıyorlar. ünlü erkek yerine karizmatik erkek karizmatik erkek yerine başarılı erkek diyerek Franck Ribery i bile beğenebiliyorlar.
aynı cins olmamıza rağmen benim de utandığım durum. özellikle bebek suratlı, yeteneği pek olmayan, tv züppelerine olan gereksiz ilgileri söz konusu kişileri basitleştiriyor. geçen gün bi videoya rastladım: 20 yaşındaki kız imza gününde çığlık çığlığa justin bieber!a koşturuyor.