çocuklukla ilgili olanlardır en çokta. gelenek midir bilmem ama misket, çelik çomak, evcilik, mahalle maçı hepsi öldü. allah belanı versin tek gözlü canavar.
liberal ekonomiyi kabul etmekle paralel başlamıştır. Benimsenen ekonomik yapı Hızla artan şehirleşme ve batılılaşma ihtiyacı doğurarak mevcut kültürden kopmalara hatta yerine batılı kültür öğelerini almaya neden olmuştur. Bu halihazırda devam etmekte olan bir olgudur.
birbirimize karşı samimiyet, sevgi ve saygıyı kaybettik. menfaat toplumu olduk ki sormayın gitsin. üç beş kuruş için şak şakçılık yapanlarla doku memleket.
dedeler; güneş pillerini, babalar; servo motorları, anneler; yakıt tanklarını, neneler; yer-tavan döşemeleriyle koltukları üretirlerdi. biz çocuklara da getir-götür işleri yaparken neyin nasıl yapıldığını öğrenmek düşerdi.
yaptıklarımızdan pek etkilenmiş olacağız ki gittik mühendislik okuduk. zor dediğin arapça' nın; üç katlı integralden ya da diferansiyel denklemlerden ne zor yanı var sanki... hiç işte! düşünüyorum da; ne denli boşa harcanmış en verimli zamanlarımız. incir çekirdeğini doldurmayacak işlerle uğraşmış durmuşuz.
- ne işin var mühendislikle! ne işin var da üniversitelerde beyhude zaman öldürüyorsun! gir bir liseye kısa yoldan imam ol!
her neyse! bizler, ziyan-zebil olduk gittik ama ben, atalarımın beni yetiştirirken yaptıkları bu hatayı çocuklarımın üzerinde tekrarlamıyorum şimdilerde;
yaltakçılığı, dalkavukluğu, cin olmadan şeytan çarpmayı, kısa yoldan köşe dönmeyi öğretiyorum çocuklarıma. çıkarları için zalimleşmeyi ve diğer insanlara zulmetmeyi öğretiyorum, hem de yürekleri sızlamadan. yükselmek için düşenin üzerine, önlerindeki insanların omuzlarına çekinmeden, yüzsüzce ve fütursuzca nasıl basabileceklerini anlatıyor, yapmaları gerekenleri bir bir öğütlüyorum.
- biliyorum ki, şeytanın boyunduruğundayım artık! allah, eninde-sonunda belamı verecek!
ben, o ana kadar yüzdürebildiğim gemilerin hesabındayım şimdi...
bu geleneklerimizin en önemlilerinden biri eğitim-öğretimde ezber yapmadır. son dönem osmanlı aydınında hemen hemen bütün bilgiler ezberlenirdi. sadece bilgiyle kalınmaz şiirler, natlar, divanlar da ezberlenirdi. şöyle ki: yahya kemal bir gün arkadaşıyla kafede buluşmak için sözleşir. karşılıklı otururlar, yan masada bir adam tek başına oturmuş gazete okumaktadır. yahya kemal arkadaşına son yazdığı şiirlerden bahseder ve bir tanesini okumaya başlar. şiirini okurken bazı yerleri hatırlayamaz, duraksar, düşünür. tam o sırada yan masadaki adam yahya kemal'in şiirini tamamlar. yahya kemal ve arkadaşı şaşkın bir yüz ifadesiyle ona bakar. adam, yahya kemal'i çok sevdiğini, bütün şiirlerini ezberlediğini ve bunun için bir defter tuttuğunu söyler. sonra da defteri çıkarıp onlara gösterir. yahya kemal çok memnun olur. işte entellektüellik budur.