diğer ahlaksızlıkları nerden aldığımızı merak ettiren cümle.
- bankaları hortumlayanlara göz yumup sadece siyaset alanındaki rakipleri yargı önüne çıkartacak kadar alçalmayı,
- kabinedeki bakan çocuklarına ve dünürlere ihaleler vererek haksız kazancın önünü açan ahlaksız anlayışı,
- belediyeleri hortumlayarak parti kuracak ahlakı,
- çocuklarına amerika'da okuması için burs veren işadamına ihalelerde tekel sağlayan ahlak timsali zihniyeti,
- cebinden önce parası dolaylı olarak sömürülen halka seçim zamanı belediye bütçesiyle bir parti adına yardım yaparak devletin ödeneğini parti çıkarlarına alet edecek kadar geniş mideli olmayı
nerden öğrendik efendim?
aslında bu sorunun cevabını hacivat ve karagöz neden öldürüldü filminde güven kıraç'ın bir repliği açıklıyor: iran'da yeni bir icat türemiş. adına da rüşvet derler.
amerikanın götünde ciğerci kedisi gibi dolaşırken ahlaksız olunmaz,
ucuz şeriatçıların en önde gelen piyonu olurken ahlaksız olunmaz,
ülkeninin ekonomik bağımsızlığını yabancılara peşkeş çekerken ahlaksız olunmaz,
telekomünikasyonu özelleştirirken ahlaksız olunmaz, *
karaköyün göbeğindeki yıllardır duran heykeli "müslüman aile yapısına aykırı" diyerek kaldırtırken ahlaksız olunmaz,
kemerdeki güzelim heykeli müstehcen diye kaldırtırken ahlaksız olunmaz,
halktan tek tip insan prototipi yaratmaya çalışırken ahlaksız olunmaz,
insanların kafalarını türban tartışmalarıyla yıkarken ahlaksız olunmaz,
halkının ufkunu açmak yerine, cehaletinden yararlanıp kömürle oy alırken ahlaksız olunmaz,
atatürke ve cumhuriyete laf atarken ahlaksız olunmaz,
cumhuriyet karşıtı söylemlerin yüzünden siyasi yasaklıyken bu ülkeye başbakan olurken ahlaksız olunmaz,
ananıda al git, yan gelip yatma yeri değil gibi mide bulandıran sözleri söylerken ahlaksız olunmaz,
halkın sefaletten dökülürken oğluna gemicik alırken ahlaksız olunmaz,
yargıda bile devleti kadrolaştırırken ahlaksız olunmaz,
son derece dolu cv leri olan sanat tarihçilerini sırf batı müziği yapıyor diye kültür bakanlığının kapısından içeri sokmazken ahlaksız olunmaz da ne zaman ahlaksız olunur? sen kimsin ki ahlaktan bahsediyorsun?..
nasıl oldu da gözümden kaçtı dediğim rte söylemi. efenim o toplantıda bizzat bulunmuş bir insan evladı olaraktan bu konuda yazacak bir iki kelamım olduğuna inandığım için yazmak isteği duydum.
ilk önce bu toplantının bu kadar abartılması pek de hoş değildi bence. taa 1929 dan beri yapılmakta bir olayın sanki ilk defa yapılıyormuşçasına bu kadar da göze sokulması hiç de hoş değildir. neyse gelelim esas konuya.
ahlaksızlıklarını aldıysak eğer bizi neden oraya gönderiyorsun öyleyse diye düşünmeden edemedim toplantı esnasında. yani düşünsenize şimdiye kadar biz hep ahlaksızlıkları almışız ama yine de tutup bizi oraya gönderiyorsunuz, yani ahlaksızlığın tam ortasına. yani şimdi biz gidip ahlaksızlığın göbeğinde yaşayacağız. onu da geçtim sanki doğu çok ahlaklı da batı' ya bok atıyoruz. ahlaksızlık her toplumda vardır. ama ahlaksızlık toplumların değer yargılarına göre değişir. sen almak istemezsen gelmez. ayrıca ahlaksızlık sadece mini etek giymek, evlenmeden aynı evde yaşamak değildir. ahlaksızlık çok geniş bir tanımdır. ve bakıldığında hiç bir toplum sütten çıkmış ak kaşık değildir.
bu da böyle bir anımdır sözlük. hayır dikkatimi çeken şey yahu bu rte' nin ne çok seveni varmış. inanamadım sözlük inanmak da istemedim açıkçası. ama yanımda oturan geleceğin bilim adamı olacak insan evladı rte a dese alkışladı b dese böyle bir gaza geldi. hatta bir ara rte yahu beyin göçü çok fazla bu gidenler geri gelmezse diyenlere *"yahu gelmesin denize at balık bilmezse halik bilir" deyince alkış koptu salonda. ne demektir bu ? sanki sokağa atacak kadar çok paramız varmış gibi bir söylem. gereksiz dayılanmalar. bilmiyorum sözlük ne günlere kaldık böyle. allah sonumuz hayır etsin. amin.
ayrıca bu bursla yurt dışına çıkarsam ülkeme elbette dönerim sözlük. beyin göçüne hiç bir gerekçe gösteremez hiç bir insan. çünkü bu ülke sana kıt olan imkanlarından yurt dışına çıkma imkanını sunmuş neden gidip de gelmemeyim? bu ülkenin imkanları ile yurt dışında okuyup da gelmemek, asıl ahlaksızlık budur işte. şimdi denize at balık bilmezse halik bilir sözünün orası yeri miydi değil miydi bir daha düşün sözlük.
ahlakı sadece müslüman dinene endeksleyen anlayışın sözleridir geçersizdir,
bu arada mülümanları ahlak abidesi gören anlayışa,herkes tarafından tartışmasız ahlaksızlık kabul edilen ensest ilişkinin en çok aşırı dinci tarikat ve cemaatlerde olduğunu hatırlatmak gerekir,hiç bir örtünün ahlaksızlığı örtemeyeceğini hatırlatmak gerekir
Söyleyene bir şans daha verseydik,kesilikle o ortamda kullanmayacağı söz grubu.
Cami kürsüsü ile eğitim kürsüsünü karıştırmıştır sayın RTE. imam mısın başbakan mı lütfen karar ver.
biz çok ahlaklıyız da ne oluyor. yani namazsa beş vakit elhamdülillah, zekatsa her yıl, oruçsa kazasız tutarız, hacsa tereddütsüz gideriz, ama yinede en geri kalmış ülkeler bizleriz. hep acı, elem çeken bizleriz. batı her şeyi çözmüş uzaya gidiyor, biz ise hala insanların kıçına, başına bakıyoruz. batı ahlaksızsa biz neyiz peki.
Batı'nın ahlaksızlıkta yelpazesi hayli geniştir. Önemli olan arayıp bulmayı bilmektir. Ben hayatının önemli bölümünü Batı'nın bana uyan ahlaksızlıklarını arayıp bulmaya adamış bir insan olarak, bu konuda otorite sayılabilirim. istediği takdirde Başbakan'a danışmanlık bile yapabilirim
Başbakan'ın ''Batı'nın ilmini, sanatını almadan maalesef değerlerimize ters düşen ahlaksızlıklarını aldık'' diye konuşmasını okuyunca çok üzüldüm, çok da kırıldım.
Çünkü yakınen biliyorum ki; Batı'nın hem ilmini hem de ahlaksızlığını aynı anda almak mümkündür.
Örneğin; ben sabah Kant okuyup dışarıya dolaşmaya çıkıp değerlerimize ters düşen şekilde davranabilirim. Sonra da eve dönüp Hegel okumaya hiç sektirmeden devam edebilirim. Tüm bu süreci müthiş bir iç huzuru içinde yaşarım. Sürecin ahlaksızlık bölümü, mutlu olduğum anlardır. Çünkü normal bir insanın Kant ya da Hegel okurken fazla mutluluk duyabilmesi de mümkün değildir.
Ayrıca mademki Batı'dan böyle bir şikayet de var, o zaman şikayetçilerin Batı'dan değerlerimize ters düşmeyen uyumlu ahlaksızlıkları alıp almadığını da sormak gerekiyor.
Çünkü Batı'nın ahlaksızlık konusunda yelpazesi hayli geniştir. Her kesimden insanı tatmin edecek mutlaka bir çeşit ahlaksızlığı vardır. Önemli olan arayıp bulmayı bilmektir.
Ben hayatının önemli bölümünü Batı'nın bana uyan ahlaksızlıklarını arayıp bulmaya adamış bir insan olarak, bu konuda otorite sayılabilirim. istediği takdirde Başbakan'a danışmanlık bile yapabilirim.
Ben vodka martini yudumlarken ahlaklı davranmakta olduğumu düşünürüm. Keza iyi bir şarap bulup içmek de ahlaklı bir davranıştır. Buna 'Mutluluk ahlakı' denir. 'Hayatta eudaimonizm diye bir şey yoktur' diyenin de -Başbakan bile olsa- alnını karışlarım. Sokrat, Platon, Aristo gibi antik çağ düşünürleri 'insanoğlu mutlu olmak için ne yapmalı?' sorusuna cevap aramış ve bunu ahlak kavramına bağlantılı formüle etmişlerdir.
Madem ahlak meselelerine girmek istiyor, Başbakan'a da bunu denemesini tavsiye ediyorum. Zevkli olacağına eminim.
Eğer Başbakan bizleri rahatsız etmekten mutluluk duyuyorsa yandık. O zaman hem mutlu hem de ahlaklı olurken bizi de harcayabilecek demektir.
Eğer ''Antik çağ felsefesi ile uğraşacak vaktim yok'' diyorsa, Başbakan'a Francis Bacon'u tavsiye ediyorum. Bunu okursa, ''Batı'dan ahlaksızlık aldık'' diye konuşmadan önce mutlaka bir ya da iki kez düşünürdü.
Bacon'un dedikleri Başbakan dahil tüm AKP yönetimini şoke edecektir ama o dinsel inançlar ve buyruklar olmadan da ahlaka ulaşılabileceğini söylemektedir.
Batı'dan ahlaksızlık dışında almış olduğum bilimsel terbiyeden dolayı, içinde yazılanlar bana tatsız gelse de bir kitabı baştan sona okumayı öğrenmiş durumdayım. AKP'lilere Batı'ya ait bu bilimsel terbiyeyi öğrenip uygulamalarını acilen tavsiye ediyorum.
'Biraz daha fazla Batılı düşünürü okuyup sindirmiş olsalardı, Türkiye bu halde olmazdı' diye de düşünüyorum.
Ben derim ki; AKP Batı'dan fazla ahlaksızlık alındığından büyük endişe duymasın.
Ahlaksızlık diye anladıkları şeyin iletişim araçları ile yaygınlaştırıldığını düşünüyorlar ise son yaşanan güzel gelişmeden umarım haberdardırlar. DIGITURK'ün 109'uncu kanalından Suudi televizyonu yayınlanmaya başladı. Bu, ahlaksızlıktan başı dönmüş gibi algılanan Türk milletini terbiye edemeyecekse neyin terbiye edebileceğini de bilemiyorum. O televizyon gördüğüm kadarıyla had safhada ahlaklı ve bu da bizlere örnek olacak gibi geliyor.
Ben o kanalda çok fazla çirkin adam görmeye tahammül edebilmek için programları sarhoş kafayla izliyorum. Bu, nedense bizim evde yoğun teolojik bir tartışma başlattı.
Bazılarına göre ben böyle bir kanalı sarhoş seyrederek günah işliyormuşum. Ben de evimde böyle bir kanalın yayına sokulmasını ahlaka aykırı olarak görüyorum. Eğer reyting ölçümü de yapılırsa bu kanalın reytingi sıfır olmayacaktır. En azından Cumhurbaşkanı Gül'ün büyük bir ilgiyle izlediğine eminim.
Sonuç olarak; bana göre haz veren şey iyi, acı veren şey de kötüdür.
Bu haz ahlakının da felsefi temelleri vardır. Ben Epikür'ü pek severim. Oburluk yaparken insanın ahlaklı davrandığını söyleme fırsatı veren bir felsefeyi kim sevmez ki?...
Tabii her zaman acı veren şeylerin kötü olduğunu da söylemek mümkün değildir.
Örneğin; güzel bir kadın tarafından kırbaçlanmak acı verebilir ama bunun kötü olduğu da pek söylenemez.
Alın işte Batı'dan alınmış olan güzel bir ahlaksızlık örneği daha size.
işler karışık ve karmaşık. Öyle Başbakan bir kez konuşunca çözülecek işler değil bunlar.
recep tayyip erdoğan'ın ağzından çıkan/kaçan sözlerden biridir. (bkz: ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim). kendince haklıdır. batının ahlaksızlıklarını aldık karşılığında da ülkemizi pazarladık, dese haklı olduğu daha rahat anlaşılacaktır.
medeniyetler ittifakı konferanslarına katılan ardından da adamlara ahlaksızsınız diyerek aslında ne kadar çelişkilerle dolu bir politikacı olduğunu kanıtlamaya can atan başbakanın son bombası. ilimini sanatını almadık demiş, peki ilim ve sanat açısından avrupa nasıl ilerlemiştir? sanat bir defa neyi yasnsıtır? denmez mi hep sanat toplumun aynasıdır sanatçılarda bunları aşikar edendir diye? peki ahlaksızlıktan kasıt nedir? batının çıplaklığı mı? yoksa tarihleri mi? çıplaklığı ise çoktaan sınıfta kalmışız. çünkü madem hepsi hem erkek hem dişi olarak iki kesiminden nefisleri bizimkileden acaip üstün ki kapanma gibi bir ritüelleri artık yok. kimse kimseyi tahrik etmiyor ne de olsa herkes cıbıldak olduğu halde. e tabi biz ahlakısız ya onlar baştan kaybetmiş, bize ne düşer? giden ahlakı yerine getirmek tabiki. nasıl? kapatın ulen herşeyi, ekranda alkol olmayacak, kadınların başı açık kalmayacak, hepsini yaptıktan sonra ahlak gelecek ulen topluma daha nolsun. herşey ahlaklı türkiye için!
madem ahlaksızlıkları rahatsız ediyor sizi ne diye içine düşüyorsunuz o halde. ilimi bilimi neyse. ama neden hala gözlerinin içine baka baka hareket ediyorsunuz denilesi yaman çelişki hali.
teee osmanlı zamanında tanzimat hareketi nin avrupa eksenli yönü sürecinden itibaren bakacak olursak yarı doğru yarı yanlış önerme.
ne yapılmıştı hatırlarsak, osmanlı nın idari, mâli hukuki ve diğer alanlardaki sorunlarına çözüm bulmak için batılı ülkeler incelenmiş, uygun ve gerekli bulunmuş sonra özenilmiş aynı uygulamalar hayata geçirilmek istenmiş. lakin ne kadar başarılı olunmuş, bu değişim süreci imparatorluğu nasıl etkilemiş
işte sonuç herkesçe bilinir.
uygar, çağdaş toplum olma adı altında usul usul bir parçalanma süreci ve bir anda çöküş.
ilginçtir bir avrupa ülkesi olarak o zamanlar ki dost ülke sayılabilecek avusturya'nın devlet başkanı, yapılagelen ıslahat hareketleri hakkında, herşeyden önce bir hıristiyan olarak babıaliye gönderdiği mektupta
"avrupa medeniyetinden osmanlı kanun ve nizamlarına uygun olmayan kanunların alınmamasını, esası hıristiyanlık kanunlarına dayanan garp hükümetlerinin türkiye'ye zarar verecek olma ihtimalinin unutulmamasını, osmanlı'nın türk kalıp şeriat uygulamasına ve bu uygulama uyarınca ıslahat hareketlerinin devamını"
öngören açıklamalarda bulunmuştur.
ne ilginçtir adamların kendileri dahi bu kurmaca çağdaşlaşma hareketinin yanlışlığını bizzat görüyor ama gel gelelim bu yanlışlar silsilesi dönemin devlet adamlarınca görülemiyor. ilginçten öte kaderin bir oyunudur bu sevgili seyirciler.
hadi osmanlı'yı geç atatürk döneminde dahi batının ilim ve fen alanındaki başarılarından faydalanmak düsturu sayesinde yüzler batıya dönüktü bu inkar edilemez fakat amaç yüzeysel bir benzeyiş, bir avrupalılaşma değil çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabilmek, çağdaş uygarlık seviyesinde olduğu görülen medeniyetlerden alınması gereken dersleri ve nitelikleri almak, türkiye perspektifinde uygulamaya koymaktı. yoksa amaç bire bir avrupalılaşmak, asimile olup türk olmaktan çıkmak değildi.
ki teoride kolay gözükse de uygulamada kolay değildir öyle türk'lükten çıkmak. yani bu bir 25 yıl öncesine kadar böyleymiş, şimdisi için aynı sözleri sarfetmek mümkün müdür bilemicim tabi.
"türküm" demenin dahi insanlarda bir aykırılık bir faşistlik itibarı uyandırması durumun vahametini gözler önünde sergilemek için etkili bir yöntem olsa gerek.
son olarak madem batıdan aldığımız bir ahlaksızlar topluluğu var, o zaman be adam madem bu zamana kadar batının kulu köpeği olma çabasındaki, onlara yaranma gözlerine girme adına türk milletinin kendi kimliği olan türklüğe zarar veren politikaların devamcısı konumundan çık, doğru yola dön.
siyasi fırka olan değil, gerçek olan doğru yola, özüne yani doğuya dön. bak bakalım doğuda ne cevherler var orayı incele, sonra uygulamaya geçir.
ama yook bunlar şu anki süreçte mümkün değil diyorsan ki diyorsundur muhakkak o zaman ne diye laf ola beri gelevari cümleler kurar durur, sanki bu sözleri söyleyen recep tayyip erdoğan değil de bir başkası imajı verirsin. ne gereği var yani o bakımdan.
sen ki batıdan habersiz...
neyse bundan sonrası beni aşar, yazmayıp kendi içimde düşüneyim en iyisi. ehue
ilim ve sanat için ne batıya ne doğuya gitmeye hacet vardır. öyle ki ilim desen, zehir gibi akıllı çocuklarımız, gençlerimiz var. yeter ki beyin göçünü durduralım, yeter ki intihar süsü verilmiş faili meçhulleri durduralım, yeter ki teröre kurban gitmesinler.. sanat dersen ayrı bir muamma.. kendi kendimize hakaret ederek batıda nobel peşinde kendimizi batırmayalım. gerçek sanatçı topluma iyi örnek olabilen kişidir.. bu bir ressamda olabilir, bir yazarda.. yeter ki toplumda infial uyandıracak, ikilik yaratacak eylemlerde bulunmasın.. eliyle belkide 4/4 lük yaptığını, ağzıyla bozmasın.. yoksa bir yerlere koşturmamıza gerek yoktur.