Artık jeopolitik üstünlük teknolojiyi elinde tutanda. Bu konuda Çin’in gerisine düşen Batı dünyasında tekno-demokratik ülkelerin tıpkı G-7 gibi, T-12 kurması gündemde. T-12 nedir, kimler katılmalı, bu örgüt ne yapmalı, Foreign Policy tartıştı.
Batı, Çin’in teknolojik üstünlüğüne başkaldırma arayışında
ABD ile Çin arasında kızışan jeopolitik rekabette yeni bir kurum doğurabilir. Amerikalı iki muhafazakâr uluslararası ilişkiler uzmanı, Foreign Policy için kaleme aldıkları yazıda, “Çin ile teknolojik rekabette geri düşmeye başlayan” ABD ve müttefiklerinin ortak teknoloji siyaseti oluşturması için T-12 adını verdikleri Çin ve “diğer despot rejimlere” kapalı uluslararası örgüt kurulması önerisinde bulunuyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmış olan Dış ilişkiler Konseyi kıdemli uzmanlarından Jared Cohen ile Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in dış politika danışmanlığını yapmış olan Richard Fontaine’nin yazısından bölümler aktarıyoruz:
“Dijital çağın başlangıcında demokrasiler yükselişte görünüyordu. ABD ve benzer zihniyetteki ülkeler teknolojik gelişmenin en uç noktasındaydı. Siyasi karar alıcılar, zorba iktidarlara tehdit gibi görünen internetin özgürleştirici doğasına işaret ediyorlardı. ABD’nin teknolojik avantajı, ordusunu daha güçlü, ekonomisini daha müreffeh ve demokrasisini, en azından teoride, daha canlı hale getirmişti.
O zamandan beri, despot devletler aradaki mesafeyi hızla kapattı. Ön plana çıkan Çin, artık sadece teknolojide yükselen bir güç değil, Amerika ile başa baş konumda. Üstelik yüz ve ses tanıma, 5G teknolojisi, dijital ödemeler, kuantum iletişim ve ticari iHA pazarı dâhil olmak üzere birçok alanda ABD’yi geride bıraktılar. (…)”
Cohen ve Fontaine, ABD ve müttefikleri arasında teknoloji alanında iletişimsizlik ve eşgüdüm yoksunluğuna dikkat çekiyor ve bu durumun “Despot rejimlerin teknoloji hırsızlığına ve teknolojileri halkları üzerinde baskı aracı olarak kullanmasına tepki verilmesini engellediğini” belirtiyorlar. iki yazara göre Batı bir an önce harekete geçmezse bedeli ağır olabilir:
“Liberal demokrasiler birlikte harekete geçebilecekleri zaman aralığı giderek daralıyor. Yapay zeka, kuantum bilişim, biyoteknoloji ve yeni nesil telekomünikasyon gibi gelişmekte olan teknolojilerin kullanımını kim şekillendirirse, önümüzdeki on yıllar boyunca ekonomik, askeri ve politik bir avantaja sahip olacak.”
T-12 ile oyunun kuralları yazılabilir
Cohen ve Fountaine teknolojik rekabette geri kalmamak için “Demokratik ülkelerin” T-12 grubu kurmasını öneriyor:
“Bu tür bir grup demokrasilerin küresel teknoloji rekabetinde inisiyatifi yeniden kazanmalarına yardımcı olacaktır. Böylesi bir örgüt, gelişmekte olan teknolojilerin kullanımıyla ilgili tercih ettikleri kaide ve değerleri teşvik edebilecekleri gibi kilit alanlarda rekabet avantajlarını korumalarına olanak tanır. Hepsinden önemlisi, küresel düzene yönelik asli bir tehdide karşı ortak bir yanıtın koordine edilmesine yardımcı olacaktır.
Çin, uluslararası düzenin mevcut kurallarının büyük ölçüde dijital öncesi çağda yazıldığını ve yeni kurallar yazma fırsatı ortaya çıktığını gördü. Pekin, hızlı bir şekilde üstün kabiliyetler geliştirerek ve bunları küresel pazarda, özellikle de ABD varlığının zayıf olduğu veya neredeyse hiç bulunmadığı alanlarda konuşlandırarak bu hedefin peşinden gidiyor. Çin, Rusya ve diğer otokrasiler halihazırda kendi çıkarlarını gözeten bir küresel vizyon etrafında eşgüdümle hareket ediyor. Üyeleri diğer alanların yanı sıra bilgi güvenliği, robot teknolojisi ve e-ticaret konularında işbirliği yapmayı kabul eden Şanghay işbirliği Örgütü gibi özel gruplarda yeni teknolojilerin kullanımına yönelik standartları şekillendiriyorlar. Söz konusu ülkeler Uluslararası Telekomünikasyon Birliği gibi küresel forumlarda da birlikte hareket ediyor ve bazıları dijital izleme faaliyetlerini kimseye hesap vermeden yapmalarını kolaylaştıracak uluslararası standartların oluşması için işbirliğine gidiyor. Pek çok liberal demokrasinin aksine despot devletler teknolojiyi, günümüzün jeopolitik rekabetinin merkezi unsur olarak görüyorlar.
Çin’in 5G, yapay zekâ ve kuantum iletişimindeki hızlı ilerlemesi, ABD yönetimini allak bullak etti. Washington, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında sözde “Dijital ipek Yolu” planlarına veya ülkenin bir dijital para birimi oluşturma projesine yanıt geliştiremedi. ABD yetkilileri sık sık Pekin’in teknik standart belirlemedeki hâkimiyetinden ve müttefiklerinin Çin altyapısına karşı saygılı tutumundan yakınırlar. Ancak oyunun kurallarını değiştirmekte zorlandılar.”