uluslararası sınır tanımayan gazeteciler örgütünün her yıl yayımladığı Basın Özgürlüğü Sıralamasında 'Türkiye' 175 ülke arasından bangladeş,kamboçya,kongo,uganda gibi ülkelerin arkasında kalarak 2005 ve 2006 yılında 98.sırada, 2007'de 101., 2008'de 102., ve 2009'da 122. sırada yer almıştır.
Freedom House örgütü tarafından hazırlanan '2010 yılı dünya basın özgürlüğü' listesinde Türkiye 106. sırada yer aldı. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde yayınlanan listenin ilk dört sırasını Finlandiya, izlanda, Norveç ve isveç paylaştı. Türkiye, Maldivler ve Tanzanya'nın ardından listenin 106. sırasında yer aldı. Bu sıra ile Türkiye 'kısmen özgür' ülkeler grubuna dahil oldu.
basın üzerindeki en etkili liderler klasmanında rte zirveyi kimseye bırakmayacak gibi görünüyor. *
(bkz: özgür bir ülke olarak türkiye)
sistemin yanı sıra türk basının da kendi kendine yok ettiği özgürlük. basınımızn bir kısmı patronlarının kişisel çıkarları diğer bir kısmı ise iktidarla olan ilişkileri sebebiyle objektif ve özgürce yayın yapamamaktadırlar. artık türkiye'de bırakın haberin yorumunu haberin kendisi bile objektiflikten uzak at gözlükleri takılarak verilmektedir.
basının "kafasına göre" ve "istediği gibi" her şeyi yazıp çizmesi, göstermesi anlamına geldiğini 2 gün önce öğrendiğim kavram.
davos 2009 da tayyip erdogan in paneli terk etmesi olayının bir kaç ülke basınında nasıl duyurulduğunu gördükten sonra, basının gerçekten de özgür, insanlara "nasıl istiyorlarsa" o şekilde haberleri yansıtması anlamına geldiğini bana öğretmiştir. bulgar basınında, "rte'ye söz hakkı verilmediği için", ispanya basınında "moderasyon'un rte'nin sözünü sıklıkla kestiği için", çek basınında "yahudi asıllı moderatörün peres'e sık sık söz verip, rte'nin zamanından çaldığı için", polonya basınında "peres'in bir çok kez rte'nin sözünü kestiği için", fransa basınında ise "peres'in rte'nin sözünü defalarca kesip, rte'ye saygısızlık yaptığı için"... diye haberi duyurlamaları basın özgürlüğü'nün, ne anlama geldiğini gözüme bir kez daha soktu.
verdiğim örnek ne bir siyaset içeriyor, ne partizanlık, ne fanatiklik. sadece, siz insan öldürmeyi çok iyi bilirsiniz sözünün bu saydığım basınlarda duyurulmaması, haberin "asıl sebebinin" ne olduğunu ülke insanıyla paylaşılmaması, bilinmesi gerektiği gibi, kısaca "istedikleri gibi" yansıtmaları "basın özgürlüğü" kavramının ne kadar göreceli olduğunu bana gösterdi.
sonuç olarak basın özgürlüğü; basın organlarının, halkı dünyada yaşanan olaylardan uzak tutmak, düşünmelerini, tartışmalarını engellemek, bir çok konuya "taraflı" bakmalarını sağlamak için konuları saptırarak, değiştirerek, özünü göstermeyerek yazması, göstermesi, duyurması... anlamına gelmektedir. ne güzel.
ilk olarak virginia bildirgesi ve meşhur amerikan bağımsızlık bildirgesinde ele alınmıştır. daha sonra bir çok anayasa bu bildirgeden ve de dolayısıyla basın özgürlüğü konusundan etkilenmiştir, günümüze değin şekillenen ve modern halini alan önemli bir konudur.
eger bu basin gercekten türkiye cumhuriyeti anayasasinda belirtildigi gibi hürse, sansür edilemiyorsa sayin basbakanin ve hükümetinin hür olmaktan, sansür edilmekten ne anladigini cok merak ediyorum. insan bu maddeyi okuyunca düsünüyor haliyle bir basbakan anayasada bu kadar acikca belirtilmis bir hükme nasil uymaz diye. nicin bu ülkede hala insanlar bloglara ya da youtube a ulasamiyor o da bambaska bir soru. ama bizler soru sormayi, karsi cikmayi, özgür, haklarini bilen ve savunan bireyler olmayi uzun zaman önce unuttugumuz icin bizim basimiza ne gelse müstahak o da ayri bir gercek.
içinde bulunduğumuz dönemde tamamıyla ırzına geçilmiş kavramdır. (bkz: basbakanin aydin dogani tehdit etmesi) cumhuriyet gazetesi hem bombalanıp hem bombacı ilan edilmiştir.
günümüz türkiyesinde olmayan ve bunun oluşmamasında basının da büyük rolü olan bir özgürlük çeşidi..neden böyle dersin diyorsanız cevap basit:
medya artık iktidarla çıkar birlikteliği olan bazı şahısların tekelinde olan bir sektör haline geldikçe, ve geri kalan yazılı görsel kurumların da çoğu bu yolda ilerlemekteyken,doğruları yazan halçı, özgürlükçü bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda kurum ise her türlü baskı ve sansürleme mekanizmasıyla kuşatılmışken ve buna hiçbir tepki oluşmuyorken basın özgürlüğü terimini daha uzun yıllar ülkemiz için niteleyemeyeceğiz demektir..