baskı altında musevi olmak

entry3 galeri0
    3.
  1. hz.musa musevilik dininin peygamberidir. bu dine mensup insanlara musevi denilmektedir. yahudilik bi ırktır ama musevilik bir din ismidir. museviler dinlerini büyük bir baglilikla yaşarlar. bir müslüman bile domuz eti yiyebiliyorken bir musevi asla domuz eti yemez. musevilerin inancına göre musevilik doğuştan kazanılan bir özelliktir. yahudi olmayan bir insan musevi olamaz. bunu kabul etmiyorlar. yalnızca bu dine hizmet edebilen bir insan olabilirsin bunun adı da masonluktur. baskı altında musevi olmak diye bir durum söz konusu olamaz yani. museviligin tehdit olarak algılanmasının en büyük nedeni musevilerin sayısı değil musevilere hizmet eden masonlarin sayısının giderek ve hızla artmasidir. museviler yüzde bir kadardır, azdirlar ama masonlar cidden dünyayı avucunda tutmaktadirlar. bunu inkar etmemek lazım. din kavramına gelince museviler inanılmaz muhafazakar insanlardır ve kendi dinlerini diğer dinlerden ustun görürler tıpkı diğer dinler gibi.. her din kendi varlığını korumayı amaç edinmiştir. din mücadelesi sadece diğer dinlere has bir olgu değildir. museviler de bunun derdinde bu nedenle çok da masum sayılmazlar. hepsinin ortak bir mücadelesi var ırk ve dinlerini en üstün ilan edebilmek. iyilik veya kötülüğün bununla bir ilgisi bulunmamaktadır. bu karşılıklı bir çıkar çatışmasıdır. bizler bile ferd olarak kendimizi kabul ettirmek ve ya toplumda söz sahibi olabilmek için diğer insanlarla bir yarış halinde değil miyiz. yeri gelince onları ekarte etmek için gayret sarf edmiyor muyuz hatta bir hiç uğruna sırf kendi menfaatimiz icin onları harcamıyor muyuz. kaldı ki musevilerin, hıristiyanların, müslümanların ve ya ırkların birbirlerine üstünlük gösterme çabaları gayet normaldir normal karşılanmalıdır. keşke olmasa herkes barış içinde yaşasa ama olmuyor işte.
    1 ...
  2. 2.
  3. Israili cok sevmeyen biri olarak türkiyedeki bazı pek dogru olmayan anti yahudi acılımlarida gördük. şimdi bir örnek vermek gerekirse, gecenlerde tvde bir tartisma programi gördüm. Adamın biri 2saat yahudileri elestiriyor ve kınıyor, komple teorisi üretiyor. Kardesim yine kına ama en azindan o kadar laf attiktan sonra yahudiye söz hakkı doğuyor. Ya programa bir yahudiyide cikartcan yada en azindan onlari az cok savunacak biride orda olmasi lazim yoksa o ne bicim sohbet yayini sadece tek taraf konusursa.
    1 ...
  4. 1.
  5. --spoiler--
    Museviler yeryüzünde en fazla baskı ve zulüm görmüş topluluklardan birisidir. Museviler tarih boyunca sık sık soykırımlara, katliamlara, sürgünlere ve baskılara maruz kalmışlardır.
    Roma imparatorluğu döneminde, daha sonra Orta Çağ döneminin Batı Avrupa ve Bizans imparatorluğu topraklarında, Museviler ya katledilmişlerdir ya da sürülmüşlerdir. Museviler, önce Paganların, daha sonra da Hıristiyanların yoğun baskıları altında kalmışlardır. Yaklaşık iki bin yıl süren bu dönemde, milyonlarca Musevi ya yaşamını yitirmiştir ya da evlerinden ve topraklarından sürülmüştür.
    Son olarak, 20. yüzyılın ortasında, Almanya’daki Nazi yönetimi ve onların destekçileri, yaklaşık 6 milyon Musevi’nin ölümüne yol açan korkunç bir soykırım gerçekleştirmiştir. Orta Çağ ve sonrasında, Avrupa’daki Musevilere yönelik tecrit uygulamaları sonucunda, insanlık nasıl ‘getto’ sözcüğü ile tanıştıysa, 20. yüzyılda da, yine Avrupa’nın ortasında, Musevilere yönelik gerçekleşen vahşi katliamlar sonucunda, insanlık ‘soykırım’ sözcüğüyle tanıştı.
    Museviler yeryüzünde her zaman bir azınlık oldular ve genellikle zulüm ve baskı altında kaldılar. Musevi nüfus Antik Yunan’da da azınlıktı, Helenistik dönemde de azınlıktı, Roma döneminde de azınlıktı, Orta Çağ’da da azınlıktı, ‘Rönesans’ ve ‘Aydınlanma’ döneminde de azınlıktı, ‘Modern’ dönemde de azınlıktı.
    Bugün de Museviler dünya nüfusunun sadece yüzde 0,2’sini temsil ediyorlar. Yani yüzde 1 oranında bile değiller. Hıristiyanlar yüzde 29 ile en büyük grup, Müslümanlar yüzde 24 ile ikinci büyük grup, dinsizler yüzde 16 ile üçüncü büyük grup. Geriye kalan yüzde 30 ise büyük ölçüde Hinduistler, Budistler, Taocular ve Şintoistler arasında bölünmüş durumda. Museviler sadece yüzde 0,2. (Yüzdeler konusunda farklı araştırma kurumları farklı sayılar ortaya koysalar da, sıralama genelde değişmiyor).
    Buna rağmen Museviler hala, belli bir tehdit, nefret ve ötekileştirme nesnesi olmaktan kurtulamamaktadırlar. Museviler hala, bazı ırkçı ve dinci çevreler tarafından, Almanya’daki Nazi zihniyetine benzer bir biçimde, ‘dünyadaki tüm kötülüklerin kaynağı’ gibi görülmektedir. Özellikle islam dünyasında, antisemitizm ve Musevi düşmanlığı, rahatsız edici boyutlara ulaşmıştır. israil’deki bazı hükümetlerin, Filistin sorunu konusundaki bazı yanlış politikaları da bahane edilerek, ırkçı ve faşist bir söylem geliştirilmekte, aynen Nazilerin yaptığı gibi, Museviler, hedef tahtasına yerleştirilmektedir. Musevilerin tarih boyunca gördükleri zulümden ve bazı din kitaplarında Museviler aleyhinde yer alan ifadelerden cesaret alan köktendinci kesimler, dünya ve yaşam görüşlerini, bu eksen üzerine kurmaktadırlar.
    ‘Siyonist’, ‘Yahudi’, ‘Mason’, ‘Mossad’ gibi kavramlar üzerinden komplo teorileri üretilmekte, dünyayı bu güçlerin yönettiğine dair kurgular ve fanteziler ortaya konmakta, böylece, Adolf Hitler’in ‘Kavgam’ adlı kitabında yaptığı gibi, hayali düşmanlar icat edilmekte, bunun üzerinden de siyaset yapılmaktadır.
    iran’da, Arap ülkelerinde ve son yıllarda Türkiye’de de yaygın olan anlayış budur. islam dininin siyasallaşmasıyla birlikte, ırkçılık ve faşizm boyutlarına varan Musevi düşmanlığı, ona paralel olarak artmaktadır.
    Üstelik dünyadaki Musevi nüfusun, çeşitli alanlardaki başarıları, örneğin bilimde, sanatta, felsefede, ticarette elde ettikleri başarıları da, söz konusu komplo teorilerini ‘güçlendirecek’ kozlar olarak kullanılmakta ve suiistimal edilmektedir.
    Bu bazen saçma noktalara kadar varabilmektedir. Örneğin Karl Marx, Musevi kökenli bir filozof olduğu için, dinci olsun veya olmasın, anti-komünist faşistler, komünizmin bir ‘Musevi ürünü’ olduğunu söyleyebilmektedirler. Dünyanın ‘büyük bir Musevi komplosunun’ altında yönetildiğine inanmış kişilerin gözü, Marx’ın dinsiz bir ateist olduğunu bile göremeyecek kadar kararmaktadır. Hatta “Marx da Musevi, Freud da Musevi, ikisi de ateist, öyleyse ateizm de bir Musevi ürünüdür” gibi saçma bir mantık içeren çıkarımlar bile yapılabilmektedir. Hatta birkaç zengin Musevi iş adamı belirlenerek, kapitalizmin de Museviliğin ürünü ve düzeni olduğu tezleri ortaya atılmakta, olgulara göre kuram üretileceğine, ‘kurama’ uygun sınırlı olgular cımbızlanmakta ve bu ‘kuramı’ başka hiçbir olgunun yanlışlamasına izin verilmemekte, ‘kuram’, ancak akıl hastası birisinin sahip olabileceği sapkın bir dogmaya dönüşmektedir.
    Musevilerin, dünya nüfusundaki oranlarına göre, birçok alanda çok başarılı ve etkin oldukları elbette bir gerçektir. Ancak bu durum, Musevileri övmek için kullanılacağına, onları eleştirmek için kullanılmaktadır. “Museviler her yeri sardılar, her yeri ele geçirdiler, bizi kuşatıyorlar” gibi korku ve paranoya senaryoları yaratılarak, nefret duyguları körüklenmeye çalışılmaktadır.
    Başka örnekler de vermek gerekirse: Baruch Spinoza, Karl Marx, Hannah Arendt, A. J. Ayer, Henri Bergson, Ernst Bloch, Walter Benjamin, Martin Buber, Ernst Cassier, Noam Chomsky, Jacques Derrida, Erich Fromm, Edmund Husserl, Imre Lakatos, Rosa Luxemburg, Herbert Marcuse, Emile Durkheim, Albert Einstein, Sigmund Freud gibi filozoflar ve bilim adamları, Marc Chagall, Mark Rothko, Franz Kafka, Stefan Zweig, Heinrich Heine, Marcel Proust, Boris Pasternak gibi sanatçılar ve edebiyatçılar, dindar olsunlar veya olmasınlar, insanlık ve uygarlık tarihine büyük katkılarda bulunmuş olan Musevi ve/veya Musevi kökenli kişilerdir. Bu bile tek başına, Musevi azınlık açısından onur duyulacak bir durumken, bazıları hala, hayali bir “Musevi istilasından” söz etmektedirler.
    Dünyada Museviler sadece yüzde 0,2 oranındadır, ancak bugüne kadar Nobel Ödülü’ne aday gösterilenlerin yüzde 20’si Musevi’dir. Bu da yine, Musevi azınlık açısından onur duyulacak bir durumken, bazıları Nobel’in bile ‘Mossad’ın kontrolü altında olduğunu iddia edecek kadar saçmalamaktadırlar.
    Oysa insanlık tarihi boyunca baskı ve zulüm görmüş bir azınlık olan Musevilerin, nüfustaki oranlarına göre, felsefede, bilimde, sanatta, ticarette başarılı olmalarına şaşırmamak gerekir. Sadece azınlık olmakla kalmayıp, tarih boyunca baskı ve zulüm gören bir topluluğun ve kültürün üyesi olmak, hayatta kalmak için, güçlü olmayı, başarılı olmayı zorunlu kılmaktadır.
    Özellikle bilimde, felsefede ve sanatta bunu başarmış olmak da, sadece Museviler için değil, tüm insanlar ve tüm insanlık için, onur duyulması gereken bir şeydir.
    --spoiler--
    kaynak: http://www.salom.com.tr/h...altinda_musevi_olmak.html

    gerçekten yahudi paranoyası hakkında güzel bir yazı. dünyada en çok zulüm gören tarihsel olan bir topluluğa halen uygulanan pis siyonist, illuminati vb. yaftaları çok iğrenç. dinlerin nelere sebep olduğunu görmemizde bizi yine şaşırtmamıştır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük