ülkemizde her daim gerekli önemi görmemiş basketbolun, 2010 dünya kupası ile hak ettiği ilgiyi bulması ve ardından bireylerin özeleştiri yaparak yakaladıkları sonuçtur.
daha aktif olmasındandır. sonuç dakikalar öncesinden belli olmaz genelde ( fark aşırı uçmadıkça ). bu da onu hem zevkli hem heyecan verici kılar. yaşasın basketbol.**
milli takım maçı heycanından sonra akla gelen cümle. ama futbol takımımızın oynadığı almanya yarıfineli ile basketbolçuların sırbistan maçını kıyaslarsak, asıl gerçek oraya çıkar.
saçma bir söylemdir. her sporun yeri ayrı. yeri gelir tenis sizin favoriniz olur yeri gelir basketbol ya da futbol. evet hepsi birbirine göre ayrı heyecanları barıdırıyor. dünya kupası finallerinde türkiye futbol takımının maçlarını millet yarıla yarıla izledi. şimdiyse bu işte. ellerine kollarına sağlık hepsinin. ne mutlu ki böyle bir maç izledik. bu kadar ilerledik ve finaldeyiz. ama iki sporu karşılaştırmak son derece yanlış.
gerçi futbolu hakir gören ve aslında onun kitleleri peşinden sürükleyen beyin uyuşturucu bir oyun olarak görenler bu iddaaya kesinlikle katılır ama yok canım benim olmuyor öyle. dediğin gibi değil. acaba bu dünya kupası finallerinde bu kadar ilerlemeseydin, finali kimlerin oynadığı ne kadar umrunda olurdu. çok zevkli dediğin basketbol ligini ne kadar izliyor ne kadar ilgileniyorsun.
keşke karşılaştırma yerine futbol kadar peşinden koşanı olması için bir şeyler önersen şeklinde cevap verilir aslında bu iddaa sahibine.
daha zevkli buluyorum çünkü herşey her an değişebiliyor. yani bunu bugün de gördük semih olmasaydı o 0.5 saniselik anda (an demek ne kadar uygunsa artık )yenimiş olabilir, fenerbahçenin yaşadığı durumu tüm Türkiye yaşayabilirdik.
2008 yılında, euro 2008 çeyrek finalinin uzatmalarının uzatmasının son saniyelerinde "semiiiiiğih semiiih semiiih semiiih semiiih semiiih semiih semiiih" diye bağırırken ya da 2002 dünya kupası çeyrek finalinde, altın golde "ilhan ilhaaaaan ilhan..yarı finaldeyiz, yarı finaldeyiz, yarı finaldeyiz gol gol gol (ö.ü. : ğooooooooooooo) yarı finaldeyiz, türkiye yarı finalde türkiye yarı finalde dünyanın dört büyük takımı arasındayız" diye sevinirken veyahut 2000 yılı süper kupa maçında "şimdi de sağ kanat, başı döndü real madrid'in. fatih içeriye doğru sokuldu, fatih içerde, şut pozisyonu jaardel (gooooool) ve gool ve gool ve gool (gool şahane bir gol) ve gool ve gool ve gol işte bu kadar." diyerek bir dünya devini yıkarken ya da en başında 2000 yılı uefa kupası finali penaltılarında türkiyenin makus talihinin tersine döndürüldüğü gece:
"az kaldı çocuklar. taffarel çizgide haydi tafii haaaydi 'tafitop' direkten döndü aman allahım aman allahım direkler bir kez daha izin vermedi, direkler bir kez daha izin vermedi. tanrı bizim almamızı istiyor, aman allah'ım... haydi popescu haydi oğlum haydi oğğlum!...ve goooooooool gooool(ve ağlamaklı sessizlik, mahşeri bir sevinç) goooollacci gool (derinlerden bir iç ses: "kupa bizim, kupa bizim" diyerek fısıldamakta) korkunç bi'şey. allahım sana şükürler olsun."
bu anı yaşadıktan sonra futbolun basketboldan daha zevkli olduğunu hepimiz kabul etmişizdir.
Bi futbol hastasi olarak kesinlikle doğrulayabileceğim söz dür ben fhtbolu bu kadar sevmeme ragmen ancak geniş ozetlerini seyrebiliyorum bir buçuk saat onemli bir maç değilse kim oturur onun başinda amk. Stadda seyretmek ayri bişey tabiki. Basketbolda gordugum kadariyla her saniye bir yetenek savaşi.