üçlük şut attıktan sonra girerse sal kolun havada 3-4 saniye tutulduğu, hiç bir yere değmeden çıktıysa hızla indirilip bir şey olmamış gibi adam tutmaya koşan oyuncuları barındıran spordur. O an kenardaki antrenörün içinden: farketmiyormuşum gibi çek panpa dediği tahmin edilir.
sabır gerektiren, sabırsız bir kişiliğe sahip insanın asla oynayamayacağı oyun. düşünsenize 12 sayı geridesiniz ve hücuma çıkıyorsunuz fakat maksimum 3+1 sayıyla geri döneceksiniz ki, bu da bir ihtimal, buna rağmen savaşmak ardından savunma yapıp bir sonraki hücumu düşünmek zorundasınız. gerçi bu mental görüş her oyunda var fakat basketbolda daha yoğun ve sıkıştırılmış. damlaya damlaya göl olur felsefesi hakim bu oyuna. belki de bu yüzden ve bu işi iyi yapanlar sayesinde bu oyun çok zevkli.
9 yaşımdayken sınıfa okul basket takımı koçunun girip "basket takımına girmek isteyen var mı?" sorusuna bir anda "ben!" diye cevap vermemle başladığım, hala oynadığım, başka bir sporun yüzüne bakmamamı sağlayan spor dalıdır. bu spor dalında en güzeli oyunu kendinden öğrenmektir. hocaların öğrettikleri bir yere kadar götürür. sen kendi oyununun farkına varamazsan her çaba nafiledir.
3 yıl uğraştığım ve top sporları içerisinde belkide en zevkli olan spor. Oynamak için yaş fark etmez. Önemli olan boydur. Ancak her ne kadar uzun boylu olanların sporu olarak görülse bile aslında kısa boylular da çok önemlidir bu spor için. Kısa boylu insanlar uzun boylu olanlara göre daha hızlı top sektirip daha hızlı giderler. Aynı zamanda takım olarak oynanan oyunlarda en belirgin olan basketboldur. Takım oyunu tam belirgin olduğundan oyun bir kişinin etrafında dönmez. Belki de bu yüzden izlenmesi zevkli olan sporlar arasındadır.
Kesinlikle tutkudur aşığım bu spora. iyiki oynuyorum. Sadece oynamıyorum izliyorumda, kim ne kadar kötü oynarsa oynasın izlerim izlemeyi severim. 5e5 ve 3e3 oynayınca çok saran bir oyundur.
yıllar evvel neredeyse yarı prof seviye de oynamışken uzun zaman ele top almamanın yani kocaman ihmalin neticesinde ben de seni ihmal ederim demiş spor...
uzun zaman sonraki dönüş şu şekilde vuku bulmuştur:
ilk gün yakın mesafe şutlarını kaçırmayan bünye topu potaya yetiştirememiştir.
ikinci gün şutlar az biraz potayı buldu fakat nerede eski günler diye hayıflandıkça hayıflandım.
üçüncü gün gaza geldim (uzun zaman sonra oynamanın verdiği bir feyecan da var tabii) maç yaptım, dizim döndü. ters hareket sonrası diz kapağı şişti. durum bu.
velhasıl sözün özü oynuyorsanız devamlı oynayın, çoook uzun bir ara vermeyin. neyse ki ayağım 2. gün düzene girmeye başladı. yarına hazırım.
futbol liglerinin bitmesi üzerine sardığım spordur. nba de miami- indiana ve san antonio- oklahoma maçlarının tamamını izledim. ayrıca ligdeki banvit- galatasaray ve fenerbahçe- karşıyaka serilerinde de maç kaçırmadım. bu akşamki miami- san antonio maçını heyecanla bekliyorum.
ayrıca itiraf etmeliyim ki basketbol maçları futboldan çok çok daha zevkli. tabi bahsettiğimiz futbol maçı galatasaray ın değilse. *
kesinlikle futboldan daha zevkli olan ama ülkemizde yeteri kadar değer gösterilmeyen spor dalıdır. ayrıca basketbol güzel oynanabilmek için aktif bir vücut ve fiziğe ihtiyaç duyduğundan herkes tarafından becerilemez. yok efendim yok. az çok kabiliyeti olan herkes oynayabilir futbol çok kolay ve basit bir oyundur. biraz da kabadır. ama basketbol kesinlikle kalite açısından futbolu ezer geçer.
(bkz: nba)
6 yıldır bıkmadığım bir sokak oyunudur . ilköğretim zamnında beden hocamın ısrarı üzerine başlayıp halada oynarım . bu oyunu oynayabilmek için hava koşullarına bakmanıza gerek yoktur . yanlızca top , pota ve sizi destekliyecek arkadaşlarınız olsun yeterli olur .
türkiye'de futboldan daha az, beyzboldan daha fazla popüler olan spor dalı.
yıllar önce elit bir spor dalı olarak bildiğimiz basketbol, beşiktaş, fenerbahçe ve galatasaray kulüplerinin bu spor dalına yatırımlarını arttırmalarından sonra futboldaki gibi kavgaların, olayların yaşandığı bir spor dalı hâline gelmiştir.