başını açmayı reddeden annenin kızıdır. büyüdüğünde yüksel ihtimalle o da başını açmayı reddedeceğinden daha anne karnındayken öldürülmüştür.
...
(bkz: nuray canan bezirgan)-hani şu atatürk'ü sevmediği için başına bir iş gelen kadın- (özgürlüğü sadece kendi alanlarına hapsedip tekelleştiren katillerin birilerine gerici demesi nasıl da komik oluyor)
doğu tarafına mensup insanların kıçlarıyla güldüğü önerme. yalnız baş açmayı reddedip tecavüz olayı ile pek bir alaka kuramadım. niyeti bozmuş bozmuş adam başı açık kapalı dinlemez çift taraflı çalışır.
bazılarının daha da eşit oldugunun ifşaası olan haberdir.
rp davasında 760 çuval dolusu fatura incelenmez, bilmem kaç il başkanı hapse mahkum olur, lideri başbakanlık yapmış kişi hapisle cezalandırılır, chp parayı tuncaya bastıgı ortaya çıktıktan 2 yıl sonra faturası kesilir, ona hiç bir inceleme olmaz. laiksen daha eşitsin, müslümansan vur abalıya.
istersen sen bu meseleyi ali babacan'ın halasına ve nuray hanım'ın babasıyla kocasına sor. meraklısın ya anlatılanı dinlemeye. dur telefonlarını da veriyorum: x xxx xxxxxxx...(zeki adam çözer bu kodu)
alıştığımız söylemle; numunedir. başlıkta belirtilen tek kızdır ve fakat bu tek örnekle genelleme yapılamaz.. zaten sağlıklı bir ebeveyn evladının seçimini hata olarak bile görse, geri dönüşü olmayan öldürme yolunu seçmez. en fazla küser, belki yıllarca konuşmaz. bu tersi bir ailede, tersi bir karar için de geçerlidir. aksinin yaşanması( başını kapattığı için öldürülen kız) bile çok zordur. ana babaların hamuru aynıdır. cinayet, hele evlat katilliği cok ciddi bir suçtur. yoksa kocasıyla maddi sebeplerden kavga edip öldürülen kapalı bayan da bu kapsamda incelenir.
otu boku yarım yamalak ezberiyle insan psikolojisine getirenler nedense bu sefer ailevi bir dramdan sistem eleştirisi çıkarırlar; sistem kendileri olduğu halde.
''hakkında kanıt, link, belge olmayan iddia'' dedim. o ana kadar ki tanım budur. kısa ve net. bu izan özürlüler ne anlar?: böyle bir şey yoktur dedii..?!
pekii bu ölümü oyun sanan küsküseverler ne der ortada ölüm, cinayet gibi ciddi bir iddia için? militan yobaz bir siteden konuyla alakası olmayan bir haber, mazlum dili ve edebiyatı fakültesinden bir humeyni yalayıcısı, kendisi gibi ingiliz mandasının altında yaşama sevdalısı. sonra?
ne olacak, oyalama taktikleri, boş bakınızlar vs.
burası nasıl bir yerdir ki, biri başlık açıp bir iddiada bulunduğu zaman bunu ıspatlama diye bir derdi yoktur? çamur at izi kalsın. yüzlerce saçma başlık açılır ve burası komplekslerini sıçan kifayetsiz muhterislerin başlık sıçtığı bir çöplüğe döner. bu gavur kafakağıtlıların geçmişlerine ve sahipsiz polemik başlıklarına bakınca anlarsınız ne olduklarını.
burada bulunmaktan, bazı sonradan olma zihinsel engellilere laf anlatmaya çalışmaktan, bunları bu hale getiren netekim'den ve ona emir verenlerden, yetiştiren ailelerden, atlantiğin diğer tarafına hizmet ettiklerini farketmeyen bu çocuklara acımayla karışık nefretimden, bu kör cehalete tutunma kararlılıklarından bıktım. ve tabi ölüp gidene kadar boşa giden, ''yaşayamadıklarını'' yaşayanlara nefretle, fırsatını bulunca şiddetle geçirdikleri hayatları ve bu hırçınlıklarının asıl sebebinin onları düşürdüğü acınası hallerinden.
kendi iradesiyle, atalarının çanakkale'de savaştığı gavurların adını göğsünde gururla taşıyıp millete vatan millet sakarya diye vaaz veren, bunu bile savunamayıp çay içmeye kaçan, hala gelemeyen, cevab veremeyen bu anglosakson şarlatanlarının, dünyaya bakışının düşünmesine izin verdiği tek organ olan gödünden iddia ortaya atıp, kanıt istenildiğinde kem küm etmesi ve bunların anlayacağı dilin üstadı hasan karakaya'nın ağzından girersek konuya; devletin bile 110(yüz on,), tanıkların 500 kişinin öldüğünü iddia ettiği maraş katliamının ayrıntıları için bile hani kanıt, nerde şahit deyip, sivas'ta 37 insanın yakılmasının görüntüleri, sesleri, canlı tanıkları varken inanmayıp hala ''kanıt isterüük'' diyen bu zatların ağzının ve gödünün kısmetini alması ve o anglosakson ingiliz kafa kağıdıyla sakladığını sandığı, devekuşu gibi kafasını gömdüğü cehaletin, gödünü benim insafıma bıraktığından bihaber, ham yobaz zikirleriyle yaşaması olayı da bu konuyla ilişkilidir.
mazohist, ilgi budalası, gittiğim yere gelen, aklı sıra cevab veren, göd olunca uzaktan kumandayla cart curt diye saçmalayan, oraya buraya başlık sıçan, tenezzül etmediğimde bozulup kendi kendine cevab veren, benden laf çaldığını kullandığı kelimelerle belli ettiğinden haberi bile olmayan, lan anglosakson adın neden con dediğimde korkup adının altına ben onu kastetmemiştiim, aslında tüm dünya aynı dili konuşsun, her yer çiçek dolsun diye zırvalayan, gödü yemediğinde de kuytulara kaçıp benden habersiz aslan kesilen bu laf salataları-ki bu doz kesmiyor artık, kaşıntının artmasından belli- adını kendi iradesiyle seçen bu anglosakson kafa kağıtlı çocuklar muhtemelen özde düşünmek bile gerektirmeyen bu bir kaç megabaytlık komutları savunabilmek için onlarca megabayt isim ve kavram ezberlemişlerdir.
lakin çıkan sonuç kayserili babanın çocuğuna dediği 'sucuk fabrikasının tersine işleyen validene giren sucuktan sen çıktın' lafı gibi özde buram buram cehalet kokan zikirlerdir. lan zübük demek istiyorum sayın seyirciler, ''o yaptığın işlemi tersine çevir'' diyebilir miyim muhterem sinoplular. öküz aleyhisselam, biraz sentezle bilgiyi de anla o komutlar senin felaketin. neyse cehaletinde boğul desem kızarmısınız sayın adıyamanlılar?
olumlu veya olumsuz sonuç, kanıt isteyenin sorunu değil; iddia sahibinin görevidir. iddia sahipleri iddialarını ıspatla mükelleftir pek sayın her neredeysenizliler.
insanların yıllardır sönmeyen evlat, kardeş, baba acılarıyla o akıllarınca alay eden bu çocukların kendini bilenlerine selam, bilmeyenlerine lanet olsun.
(yukarıdakini kullanıp bununla bakacaksın sevgili)
insanlar adını seçmez ama lakabını seçer gudik laf salatası.
mazluma yavuz kesilenlerin zulmü görünce yunus oluşunu izleyin.
şu dengesiz üslup için hasan karakaya hariç herkesten özür dilerim:
sırf dikilen entarilerle bile dinlerin doğuşuna ve gelişimine benzeyen bir sürecin gözlemlenebildiği iddia.
biri önce başlığı açar, kuyuya taş atar. kulaktan kulağa oyunu gibi diğeri ona bir şeyler ekler. bir diğeri bunların sözlerini gösterip ''işte bakın ne diyorlar, demek ki bu olay gerçektir'' der. bir diğeri bu olaya inanmayanın kardeşi öcal uluç'tur der.
sonra gelir dersin kanıtın, linkin varmı aga? beklersin ama o ne, adın kafir olur, sonra neredeyse taşı çıkarmak, ıspatlamak bize kalır. laf bitmez: ''fekat ben bu olayın gerçek olma ihtimalini seviyorom. hem sen bunu akılla açıklayamazsın. büyük dedem görmüş kızın öldürüldüğünü başını açmadı diye. nasıl inanmazsın''
aklı karpuz mu sanıyorsun, evladı öldürmeyi şaka mı yoksa?
iş "yoktur"dan "geneleme yapılamaz"a getirilmişse bu birilerinin kıvraklığındandır, yılanımsılığındandır ve gülümsememiz buna alıştığımızdandır. -bir insan kendisini bu kadar nasıl rezil edebilir yahu? internet mahir geçilmiştir. yeni bir fenomenimiz var artık. silinmezse-silmezse- eğer, yakında herhangi biri tarafından bu fenomenin doğuşuna dair çelişkiler manzumesi numaralarıyla birlikte verilebilir. ben yapmam, o derece ciddiye almıyorum. kaliteli yazarları takip etmeye çalışıyorum. çelişkiyi gördüğümde de dalgamı geçiyorum, ne yapayım.-
misal:
önce:
yoktur böyle bir olay. belge isterem kanıt isterem.
ardından:
yaşanmayan durumdur. ve ardından bir sürü bık bık bık fasarya.
son olarak:
yaşanmıştır ama, genelleme yapılamaz.
...şeklinde bir çelişkinin; yine, tekrar, bir kez daha doğmasına neden olan ölüm olayı.