top kontrolü ve tekniği ortalama bir halı saha topçusundan daha fazla değildir. burak yılmaz'la karşılıklı olarak lescon reklamlarında freestyle alman kale figürleri sergilemesini diliyorum tez zamanda.
not: sırf koşmakla galatasaray'da forma şansı bulunuyorsa, derhal mirkelam'a teklif götürülmelidir.
çok koşan futbolcu. pas atamaz, şut atamaz, çalım atamaz iddiaya girerim iftira bile atamaz.
yanlış hatırlamıyorsam antalyaspor maçında şöyle bir olayına tanık oldum;
uzun bir pas atıldı koşu yoluna ama çok hızlı bir pastı. barış süratli bir koşu yapıp tam taca çıkacakken topa dokundu ve topu oyun alanında tuttu. önünde, sağında, solunda kimse yoktu, çok rahat bir pozisyondaydı. topu sürmek için topa bir daha dokundu ve top taca gitti.
geçen antalya maçı boyunca tek izlediğim futbolcu.
önceki maçlarda da bu odun götünü yırtmasına rağmen aralarda kalıp düştüğü, kendini yerlere attığı pozisyonlarla bayağı bir sövdürmüştü kendine. ve hiç sevemedim.
ama özellikle geçen maç sırf onu izleyerek güle güle karın kası yaptım lan. şöyle bir anımsamaya çalışıyorum da maçı;
~~
barış sağ kanatta kendisine doğru gelen caner' e yaklaşıyor... caner ona topu aktarıyor ve barış topu bacaklarının arasından geçerken sol ayağıyla tepiklemek suretiyle sağdan atıp soldan geçme hareketi gibi birşey yapmaya çalışıyor lakin top gidiyor, o ise kendi ekseni etrafında dönüp topu arıyor...
~~
barış top kapıyor(bak burada harbiden feci şaşkınlıklar içerisine düştüm triplerden triplere yuvarlandım 'lan adamın hakkını yedik mınakoyim bak top da çalabiliyormuş' deyu) ve yine sağ kanattan top çıkaracakken fake atıyor ve rakibi boşa gidiyor... kendisine pres yapan ik oyuncunun arasından şık bir çalımla sıyrılmaya çalışırken yerde kalıyor... (burada eklemek isterim ki bu adam her maçta mahalle maçlarında benim kaç sene evvel yaptığım hareketleri yapmaya çalışıyor ve her maçta başarı yüzdesi 0% olarak sahadan ayrılıyor.)
~~
barış neill' e desteğe geliyor koşa koşa... o sırada sahada başka pres için hareketlenen futbolcular da var ama barış deli gibi koşuyor. o topu alınca dünyanın amına koyacakmış gibi bir ifade ile feryat figan yardıma koşarken neill topu ona veriyor... hemen dönüp çok karizmatik bir bakışla 'topu nereye atıyım la acep' sözlerini gözlerinden döküyor... yavaş yavaş topu sürerken(o koşa koşa gelmesinden sonra bu zaten ayrı bir komedi unsuru olarak güldürüyor bizi) yandan gelen bir antalyasporlu futbolcu topu alıyor gidiyor. barış onun peşinden koşuyor. adam durunca topa son bir can havliyle dokunuyor ve yerde kalıyor...
~~
sağ kanatta top bekleyen barış' a beklediği top geliyor. çizgi üzerinde topa basitçe hakim olup hızla hareketlenen jo' ya aktarmak yerine yine şekil yapmayı tercih ediyor. topa hızlı bir hareketle dokunup saat yönünde dönmek istiyor ve aman tanrım! dönebiliyor! ve hareketlenerek koşmaya başlıyor! ama sanki bir eksiklik var?! evet, top antalyaspor' un yeni bir hücumuna hizmet etmek üzre sol kanattaki futbolcunu koşu yoluna atılıyor ve barış o ünlü melül bakışıyla kameraya poz veriyor...
daha niceleri var. ama bir tane de güzel hareketi yok. güzel hareketten kastım messi' nin, cristiano ronaldo' nun falan rahatça çerez gibi yaptıkları ve deli ataklar yarattıkları değil. sadece topu alıp hızlıca pas vermesi yeter. hatta yavaş pas verip o pası amaçladığı kişiye ulaştırması da yeter. ama yok. herif sanki inadına manyak gibi değişik hareketler yapmaya çalışırken, düşüyor, topu unutuyor, topla beraber taca çıkıyor, birşeyler yapıyor ama kendi kendine dönüp duran bir deliden farksız şekilde.
öyle komedi programlarıymış bilmem neymiş hikaye, maçın akıcılığını boşverip bu adamı izlemek herkese tavsiyemdir. o an yeşil sahanın genelini ve kurulan atakları falan boşverip sadece barış' ı izleyin. topu görünce hareketlenişini, ümitle topa gidişini, sonra yeni bir sıçışını..
hani videolar dolanıyor ya youtube' da, en güzel pasları, golleri, asistleri falan gösterilir futbolcuların.. bu adamın hareketlerinden ibaret bir video yapalım, adam en azından komedi ve şov amaçlı kurulan takımlara falan gider de para kazanır, kazandırır, her galatasaray maçının içine sıçmaz yani.
bu adamı hala oynatan zihniyet, kendine güvenini falan canlandırmak istiyorsan bu adamın, o zaten kendine güvenip -hatta fazla güvenip- her maçta hızlı atakları yavaşlatıyor ve top ayağına gelince 80%' ini de öldürüyor o güvenle 'şekil neyim yapacam' diye. ulan deli gibi kadro var, futbolcuların adaptasyonunu falan sağlamak artık yalan oldu, sakatlıklar deli gibi zaten. daha bu adam niye oynar ki?
ha eğer hoca diyorsa 'bu adam seyir zevkini artırıyor ondan oynatıyorum', tek bir kelime söylemem. helal olsun. maç boyunca eğlenceyi tek sağlayan adam bu adam.
barış özbek fizik gücüyle, mücadele arzusu ve hırsıyla forma şansı bulan bir oyuncu galatasaray'da. teknik özellikleri kısıtlı. uzaktan attığı şutlar etkili ve kaleciden dönen topları takip etmesi olumlu özellikleri. alan presi uygulamakta başarılı olduğunu söylemek zor. oynadığı bölge, sağ iç ve kanat tarafını savunmada problem yaşıyor. geri dönüşleri takımın mücadele gücüyle orantılı oluyor çoğu kez. şuursuz pres yaparak hem çok yoruluyor, hem de çok fazla etkili olamıyor. bu kadar efor sarfettikten sonra da en yakınındaki adama pas atacak gücü kalmıyor. topla çıkışlarında da problemler var. takımı atağa kaldırabilecek bir oyuncu değil. yine de teknik ama koşmayan bu kadar oyuncunun içinde olması gerektiğini düşünüyorum. takımın direncini arttırabilmek adına sonradan oyuna girebilecek bir oyuncu. kolay kolay sakatlanmıyor. devamlılığı olan bir oyuncu. kanatlardan ziyade defansa dönük ön libero olarak kullanılabilir. henüz 23 yaşında. bu da ayrı bir avantajı. kendisini geliştirmek için çaba harcıyor. takıma mücadelesiyle ve hırsıyla olumlu örnek oluyor. elbette iyi futbolcu olması için yeterli değil bu özellikler. yine de kendisine tahammül etmek gerekir iki, üç sene daha.
3 sezon boyunca galatasaray'da forma bulma şansını nasıl yakaladığını merak ettiğim futbolcu. ayrıca tesadüf müdür bilmiyorum ama kendisi ilk 11'de forma giymeye başladığı süre ile bizim gol atma da sıkıntı yaşamaya başladığımız döneme tekabül etmektedir.
elano, emre çolak, arda turan ın aynı anda oynadığı orta sahada oynamakta olan futbolcu. kazma mazma ama koşuyor pres yapıyor adam. asist de yaptı hem.. e bu kadar komutanın yanına asker de lazım hemi ?
frank rijkaard'ın kazma kontenjanından takımda yer bulan oyuncu. frankcim*barcelona'da iken her maça oleguer kazmasıyla başlardı, derdik ki arkadaş bu adam bunda ne buluyor da her maç sahada? demek huyu böyleymiş.
top kapmak için deliler gibi koşan, kaptığı topu saniyesinde kaptırıp yine deliler gibi koşan almancı futbolcu. uyanık alman mesut özil gibileri kendine ayırır bunları bize gönderir.
sitesinde yazdıklarına biraz vakit ayırıp okuyunca aklınında beynininde olduğu pekala görülebilir. düzgün biri olduğu da görülebilir. henüz 23 yaşında. mevkisindeki adamların genellikle 27 yaş üstünde prim yaptıkları asıl tecrübenin önemli olduğu düşünüldüğünde galatasaray'a çok daha uzun hizmetler verecektir inşallah.
eksikleri var, ama hırslı olması ve sahadaki yere sağlam basması artıları. futbolu görerek oynamayı arttırırsa daha da iyi olacak.
8 kasım 2009 diyarbakırspor galatasaray maçından sonra galatasaray yönetimi ve teknik direktörü tarafından "hayırdır ?" sorusunun yöneltilmesi gereken futbolcu. biz de soralım bari, hayırdır barış ? orta sahanın göbeğinde manasız yere topu elle keserek kırmızı kart görmek, takımı dakikalarca defans yapmak zorunda bırakmak nerden çıktı ? bazıları bu formanın ne anlam ifade ettiğini unutuyorlar. hatırlatmak için şöyle yüklü bir ceza verilmeli.
ilk 11'de oynaması gereken türk asıllı alman futbolcudur. ilk 11'de çıktığı 2 maçtada galatasaray'ın gol yememesi bunun kanıtıdır. keita, elano, arda, kewell, baros gibi oyuncuların defansif olarak yapmadığı işleri kendisi pek güzel yapmaktadır. bu bağlamda bu beşliden mutlaka biri kesilip barış ile maçlara başlamak gereklidir.
gol yenilmeyen iki maçta forvette nonda'nın olmasınında mutlaka etkisi vardır. nonda; baros tarzı rakip ceza sahasına çakılı kalan bir fovet değildir. orta sahaya gelir top alır, top verir. umarım hoca bunları güzel analiz eder.