Gazeteci Nazım Alpman'ın internethaber köşesinde yazdığı yazısının başlığıdır.
--spoiler--
Marmara gemisi ile Gazze’ye yardım malzemesi götürerek israil ablukasını yarmayı amaçlayan iHH tarafından çekilen fotoğraflar, Hürriyet ile birlikte dünya basınında yayınlandı. iHH de bunların daha fazlasına kendi sitesinde yer verdi.
Baskını gerçekleştiren israilli komandolara “kahraman” unvanı verilmesi üzerine bu fotoğrafların yayınlanması fikrinin doğduğu açıklandı.
Yani israil’in cakasını “alaşağı” etmek amacıyla hareket edilmişti!
Bakın görün kahramanlarınızı nasıl hüngür-hüngür ağlıyorlar mesajı servis edilmişti. israilliler de fotoğrafları görünce “şahane” dediler:
-işte biz de bunun için (kendimizi korumak amacıyla) ateş açtık!
YARALI ASKERLERE iLK YARDIM
iHH fotoğrafları arasında bir de insani yardım fotoğrafı var. Ünlü ağlayan komandonun yarasına pansuman yapılırken çekilmiş karede israilli asker artık ağlamıyor, başındaki yaraya tampon konuluyor, iki Marmara yolcusu tarafından…
Burada durup şu soruyu sormak gerekiyor:
-Barış eylemcisi ile deniz komandosu arasında ne kadar fark bulunmalı?
Hemen bağlı bir soru da şu olabilir:
-ilkyardım alan bu israilli komandolar nasıl kan revan içinde kaldılar?
Tıbbi yardım güzel de onları o hale kimin getirdiğini de sorgulamak gerekiyor. Bütün bunlara içten yanıtlar verdikten sonra israil komandolarının yaptığı katliamı sonuna kadar eleştirmek, kınamak ve lanetlemek hakkına sahip olunabilir.
CEHPEDE ATEŞ EDEN GAZETECi
Barış için aktif eylemin her aşaması barışçı olmak zorundadır.
Barış gönüllü müsün?
Askeri hedef haline gelecek görüntü vermeyeceksin. Gücümün yettiği yere kadar fiziki şiddet uygularım, bittiği zaman var gücümle haykırırım: insan hakları çiğneniyor!
Böyle bir ölçü olamaz.
Bosna Savaşı sırasında Türkiye gazetesinden Yusuf Sancak adlı bir muhabir Hasan Celal Güzel ile birlikte Saraybosna’ya gitti. Dönüşünde okurlarının karşısına fiyakalı bir manşetle çıktı:
“Cephede bir Sırp vurdum!”
Bu şekilde bütün Türk gazetecileri “askeri hedef” haline getirdi.
Gazeteci savaşta tetiğe basmaz deklanşöre basar.
iSRAiL SOLU VE TÜRKiYE
insan hakları, uluslararası dayanışma konularına son yıllarda dahil olan islamcı akımlar eski alışkanlarından sıyrılamıyorlar.
Hatırlayalım istanbul’da bir avuç kalmış Rum azınlık için sık sık sahneye çıkanlar şöyle slogan atarlar:
-Vur vur inlesin Patrikhane dinlesin!
Nesine vuracaksın ki? 1927 sayımında 130 bin kişi olan istanbul Rumları 1460 kişiye inmişler zaten…
Savaş söylemi üzerinden insan haklarını savunmak mümkün değildir.
Bunun nasıl yapılacağını en yakın olarak israil’i solu gösterdi. Tel Aviv’de Meretz, Hadaş, Şimdi Barış ve Guş Salom taraftarları geçtiğimiz Pazar günü bir araya gelerek Mavi Marmara Gemisi baskınını ve Gazze ablukasını kınayan bir miting yaptılar.
Binlerce israilli barış gönüllüsü israil bayrakları yanında Filistin ve Türk bayrakları dalgalandırdılar Tel Aviv’in göbeğinde… Hatta altı köşeli israil yıldızını kırmızı zemine yerleştirip kenarına bir hilal koyarak Türk-israil ortak bayrağı bile yaptılar.
Barış istemi böyle dile getirilir.
israil’de ve dünyanın her yerinde solcular alanlara böyle çıkarlar:
-Barış eylemcisi, barışçı olur!
--spoiler--