Özgün ve eşsiz bir eser olan bu filmi ABDnin sıra dışı yönetmeni Ron Fricke, Amerikalı son dönem filozoflardan Joseph Chemplein The Power of Myth / Mitin Gücü adlı eserinden aldığı ilhamla çekti. Tabiat ile ilişkisi ve kainattaki yeri ile insanı sorgulayan Baraka, yaşam biçimlerindeki çeşitliliği, değişimi ve insanın bunlara etkisini irdeliyor.
Baraka, kelimesinin içerdiği kutsama, soluk ya da yaşamın özü şeklindeki mistik anlamların her biri, dünyayı üç kez dolaşmak suretiyle 24 ülkede çekilen ve yapımı 5 yıl süren bu güçlü ve sıra dışı filmde çarpıcı bir kompozisyonla yansıyor.
odtüdeki topluluklarının bir kısmının konuşlandığı mekan. heaven can't wait de yazar üzerinde. bir zamanlar mare nostrum da yazıyormuş, o zamanlara yetişemedik yazık ki..
Yönetmenliğini Ron Fricke'in, yapımcılığını Mark Magidson'ın üstlendiği, müzikleri Michael Stearns ve Dead Can Dance'e ait, bazı sahnelerinin türkiye'de çekildiği enfes mistik film. Belgesel olarak tanımlanamayacak bir yapısı ve fakat insanda hayranlık uyandıran görüntüleri vardır. insanın yeryüzündeki konumunun yanı sıra, "farkındalık", "yabancılık", "öteki" gibi kavramlarla sıkı bir ünsiyet kurmuş bir kurguya sahiptir. Akıp giden görüntüler, kimi zaman insanın başını döndürecek zıtlıklar taşımaktadır. yaşam izi bulunmayan sarp kayalıklarla dolu bir görüntünün hemen ardından kendinizi, araç ve insan trafiğinin boğduğu bir metropol görüntüsünün karşısında bulabilirsiniz. Özellikle bir metropoldeki tren istasyonunda koşuşturan insanların hızlı çekimde verildiği sahneler tüyleri diken diken eder(Ön planda bir istasyon saati, karınca sürüsünü andıran insanlar ve saatin süratle hareket eden dakika ibresi.).
uzak doğu'da bir elektronik ürün fabrikasında(yine hızlandırılmış görüntüler) bilgisayar klavyesinin tuşlarını monte eden bir işçi, tavuk üretim çiftliğinde yürüyen bantlar üzerinde şaşkın şaşkın akıp giden binlerce civciv, köprü altında gazete kağıtlarının üzerinde uyuyan bir evsiz, ağlama duvarı önünde dövünen bir yahudi, şehir çöplüğünde yiyecek arayan yüzlerce kadın ve çocuk... bunun gibi yüzlerce görüntü ile, sözcüklere hiç yer vermeden; insanın doğa ve evren karşısında aldığı hâl, ötekiyle kurduğu bambaşka ilişki türleri, bilinmeyen karşısında giriştiği anlamlandırma çabası, kentleşmenin insan hayatında oluşturduğu derin yaralar, yabancılaşma, tüketim çılgınlığı gibi sayısız durumun irdelenmesi.
Velhasıl bir buçuk saatlik(tam olarak 96 dakika) mistik bir şölen... Bir öze dönüş arzusunun görüntülere yansıyan kavurucu sıcaklığı...
(Türkiye'deki sahneler, istanbul film ajansı'ndan fatih aksoy koordinatörlüğünde çekilmiştir.)
kktc'de faaliyet gösteren, üyelerinin kendilerini aktivist olarak tanımladığı, sorunlara duyarlı, sorgulayan, tartışan ve kendi çapında çabalayan gençlik - kültür merkezi.
insana nerede nasıl ve neden yaşıyorsun sorularını yüzüne tokat gibi çarpan ama her şeye rağmen yine de bir umuda sarılmamız ve asla pes etmememiz gerektiği duygusunu güçlendiren baş yapıttır.
her bir karenin national geographic'ten fırlamış , ışığı mükemmel bir açıdan yakalanmış bir fotoğraf gibi göründüğü belgesel/film.
başlarda sıkılmıştım. sıkılmam ilk dakikalarda gösterilen dingin manzaralardandı. sonra bildiğimiz şehir hayatına yöneldi kameranın objektifi. vızır vızır bir trafik, oradan oraya koşuşturan insanlar, dolup dolup boşalan metrolar, otomatiğe bağlanmış gibi tıkır tıkır çalışan insanlar.
sonra yine bir dinginlik. dini ritüellerini yerine getiren, bu dünya işlerini bir süreliğine bir kenara bırakıp yaradanına sığınan insanlar.
tüm bunlar fonda kullanılan uygun müziklerle birleşince, yaklaşık 4 yılda ve 14 ülkede çekilmiş bu eserin, 1992 yılında montreal film festivalinde en iyi film ödülü almasına şaşmamalı.
bir tane bile diyaloğun geçmediği film''sözcüklerin ötesindeki dünya''yı sanatseverler için beyaz perdeye başarıyla taşımış.
2. mortal kombat turnuvasından önce earthrealm*deki shaolin templea yapılan saldırının öncüsü bir evil mk karakteri.tarkatan ırkındandır. turnuva sırasında mileena ile birlik olup shao kahn ı alaşağı edip outworld e hükmetme çabasına girerler, fakat mileena bu yolda öldürülür, baraka da outworld un aşağı boyutlarına sürgüne gönderilir. shao kahn,liu kang tarafından yenildikten sonra hapsolduğu yerden kaçmayı başarır ve quan chi ye rastlar. shinnok ın emrine gir ve edenia senin olsun teklifini geri çevirmez. baraka ibnelikte sınır tanımaz** ve quan chi nin efendisi shinnok ı alaşağı etmeye çalışır. shinnok ın bozguna uğratılmasıyla* bu planları suya düşer. mk:deception da onaga* nın emri altına giren baraka, mileenayı ölüler diyarında kurtarır ve onaga nın emri altına girmesini ister. mileena prensen kitananın formuna bürünerek edenia nın askeri gücünü dragon king yerine tarkatan a yöneltir ve onaga ya zaman kazandırır. mk:armageddon da: baraka blaze i yener ve olağanüstü güçlere sahip olur. 'kimsenin boyunduruğu altına girmeme kalmadı' der ve lord ünvanını alır. shao kahn a ve dragon king e 'önumde diz çökeceksiniz' der.onlar da tarkatan a saldırır. ikisinin de canını alan lord baraka, mileena yı kendine eş olarak alır.
gündüzleri iskele kısmında en en kenarda tavla oynamak ve sanayi tipi patates kızartması yemek eğlencelidir. akşamları balık - salata - bira üçlüsü de, yakamoz - sevgili - bira üçlüsü de ayrı bir güzeldir.
yönetmeni Ron Fricke olan ve FIPRESCI ödülü alan, enfes bir belgeseldir. belgesel boyunca tek kelime yoktur. 1992 yapımıdır ve maymundan başlayarak modern insana kadar evrimi irdeler. aynı zamanda müzikleri dead can dance imzasını taşır ki dinlemeye değerdir. her sinema öğrencisinin izlemesi gereken bir belgesel. aynı zamanda 'baraka' kutsal anlamına gelir ki belgesel dini inançlara da yer verir. belgeselin ilk sekansında yer alan maymun, daha ortalarda yeralan civciv fabrikası gibi sahneleriyle de ünsalmışdır, bir başyapıttır.
montreal dünya film festivali ödüllü, ron fricke'in yönetmenliğini yaptığı belgeseldir.
hiç söz bulunmayan yapımda 24 ülkeden farklı görüntüler mevcut.yer yer michael stearns' ın müzikleriyle hareketlenen ve sadece görüntülerle sözcüklerin anlatabileceğinden fazlasını anlatan, hissettiren belgesel. *
antalya da plastik sera üreticilerinin, ortaklarına yaptığı evlere verilen isim.
okul da en can alıcı sorulardan birisiydi. oturulan evin cinsi, şekli, şemali gibi bir çok özelliği sorarlardı.
insanların içini acıttığını bilir bilmez sorular, verilen cevaplardan arlanmayarak hala sorulmaya devam ettiği inancındayım.
baraka evde oturmak tabi ki kötü bir şey değildir. ama, hepimizin de bileceği gibi. her ilkokul öğrencisi arkadaşlarından utanır.