Sessiz ortamdan olsa gerek kendi içinizde bir çok felsefi sorular sorulur ve yanıt arama başlanır. Çelişkili fikirlerden arınma adına iç ses ile tartışma kaçınılmaz elbet.
sadece banyo değil, hayatımın yalnız kaldığım her anımda vardır bu tartışma. hatta yalnız kalmayı o kadar çok severim ki bu yüzden. çünkü yalnız olmadığım zamanlar hep kaybederim karşımdaki insanlara karşı. haklı olsam bile öyle bir akıcı ve hiç susmadan konuşurlar ki, bu konuşmanın sonunda kendimi haklı olduğum halde özür dilerken bulurum. daha sonra yalnız kaldığımda veya yolda yürürken veya banyo yaparken o anı tekrar tekrar yaşarım.. ama bu sefer tabii ki her şey benim istediğim gibi. tamamen benim istediğim gibi tartışma başlar. ilk önce onun konuşmasına hak verir ve karşısında oturur büyük bir sabır ve anlayışla onu dinlerim. o tamamen her şeyi anlatıp düşüncelerini paylaştıktan sonra sıra bana gelir ve kendisine konuşma başlamadan önce, beni bölmemesini ve sakince dinlemesini söylerim. daha sonra başlarım, içimdeki bütün her şeyi öyle güzel kelimeler kullanarak, öyle akıcı bir şekilde anlatırım ki ahhh ahh, ben bile kendime hayran kalırım. daha sonra tarihten ve edebiyattan örnekler verir bazı güzel cümleler eklerim. hatta haksız ve suçlu olsam bile bunu o kadar güzel açıklar ve özür dilerim ki görmeniz lazım, o an karşıdaki kişi benim ne kadar anlayışlı ve derin düşünceli birisi olduğumu fark edip bana daha çok ilgi duyar. daha sonra beni bu şekilde suçladığı için özür bile diler hatta. bu kişiyle dost olurum hemen, hatta gittiği bazı yerlere beni de çağırır ve arkadaşlarıyla tanıştırır. benim ne kadar bilgili ve düşünceli birisi olduğumdan arkadaşlarına bahsettiği için hepsi bana fikir danışır, düşüncelerimi merak eder. onlarla güzel bir yere oturur sıcak bir şeyler içerken ben de kendilerine hayat hakkındaki düşüncelerimi aktarır, kendi düşüncelerini sorar ve yorumlarım. düşüncelerimi o kadar beğenirler ki bana hayran kalırlar. beni çok yakın bir dostları olarak görüp, daha çok vakit geçirmek isterler. hatta bana küçük sürprizler bile yaparlar zaman zaman. ama ne olursa olsun her zaman birbirimize karşı anlayışlı ve sakin bir şekilde davranıp anlamaya çalışırız.
tabii daha sonra yalnızlığımdan sıyrılıp insanların veya arkadaş çevremin arasına karıştığımda hiçte böyle olmuyor, haklı olduğum konularda bile konuşmayı, kendimi savunmayı pek beceremediğimden hep alttan alan ve yapıcı olmaya çalışan tarafta buluyorum kendimi. her olayda sanki kesinlikle suçlu olan taraf benmişim gibi hatayı kendimde arayıp daha hiç kimse sorgulamadan hemen etkili bir savunma hazırlıyorum kendime. tabi bu etkili savunmamı bile hayal ettiğim gibi yapamayıp yine haklı olduğum halde haksız durumlara düşüyor ve yaptığım her şeyde yanlış anlaşılıyor-yorumlanıyorum.
sanat konusunda falan olmasa da şarkı söylemekten ziyade bunu daha çok yaparım. hatta kendimi kızdırırsam ağlar, çok fazla kızdırırsam yumruk da atarım. sonra kendime sakin olmamı söylerim ama ne fayda diğer ben asla kabul etmez bağırıp çağırmaya başlar.
bazı gecelerde istemsizce kendimle yaptığım ama kazanamadığım tartışmalardır.
uzun uzun tartışır, kritik eder sonra da yenilirim kendime. hoş, tartıştığım kişi ben olduğum için aslında yenilmiş sayılmıyorum,tartışmayı kazanan yine ben olduğum için.. gerçi bu da tartışma konusu. hangi taraf gerçek ben,hangi taraf öbürü.
Lawrence krauss gibi ünlü fizikçilerle tartışma yapmaktır. Güya bir panel var ve ben de katılımcıyım,olayın metafizik boyutunu ele alıyorum ve krauss beni küçümsüyor.
Her duşa girdiğimde bilim, sanattan tutun da felsefeye kadar kendi kendime yaptığım ve kazandığım tartışmalardır.
Bazen tartışma o kadar uzar ki yarım saate kadar duşun altında kalırım. Bir de öyle edebi öyle güzel bir dil kullanırım ki ben bile kendime şaşarım. Sanırım içimdeki aydın kişilik sadece suyu görünce ortaya çıkıyor.