Banknot, devlet bankası tarafından çıkarılan kağıt para. Banknotun,
altın, gümüş, döviz gibi menkul kıymetlerden teşekkül eden bir
karşılığı bulunur. Eskiyen para tedavülden çekilerek imha edilir.
Banknot, 17. yüzyıldan başlamak üzere bilhassa tarihte
Birinci Dünya Savaşına kadar geniş bir tatbik sahası bulmuştur.
Emtia(mal), arazi gibi servet unsurlarının karşılık olarak
kullanıldığı görülmüşse de, altın ve gümüş gibi kıymetli madenler,
en ziyade kullanım sahası bulan karşılıklar olmuştur. Banknotlar,
bankalar tarafından ihraç edilebildiği gibi devlet tarafından da
çıkartıldığı görülmüştür. Banknotlar, yüzde yüz bir karşılık
gösterilerek ihraç edilirse, bu kağıttan paraya temsili kağıttan
para adı verilmektedir(altın ve gümüş sertifikaları). Kısmi bir
karşılığı olan kağıttan paraya ise itimada dayanan kağıttan para
veya banknot denilmektedir.*
kağıt paranın kullanımı, madeni para için gerekli metalin kıtlıgından kaynaklanmaktaymıs. avrupa' da ilk banknotlar 1660 yılında sweden bank' in öncülüğünde stockholm's banco tarafından piyasaya sürülmüş.
eskiden altın karşılığı olması sebebiyle bir temsil aracı olup banker yada bankaların çıkardıkları, günümüzde ise altın karşılığı olmamasına rağmen halkın güvenmesi ve bir ödeme aracı olarak kabul ettiği için para işlevini gören kağıt para.
banknotu, hadi kağıt para diye de yazayım, ekseriyetle ulaşım araçları içinde muavine, şöföre veya küçük bi esnafa uzatırken orta parmaamız ile işaret parmaamız arasında, uzattığımız kişiye paranın daha fazla tarafı kalacak şekilde uzatmayı yeğlemek ile (''bunu veriyorum ama bende daha bundan çok var ki'' ) buruşuk bi şekilde uzatmayı yeğlemekte (''bunu veriyorum ama bu son param valla'') öncelikli olan şey, o sırada uzatılan paranın dışında, cebimizde ki mevcut paranın, ne kadar olduğu ile ilişkilidir gibime geliyor.
keten ve pamuk karışımından yapıldığı için diğer selüloz kağıtlar gibi kolayca yırtılmaz imiş. ne var ki, bugün bize bunu uygulamalı olarak göstermek isteyen hocamız bir yirmiliği ayşe teyze gibi çekiştirirken heba etti. siz denemeyin.
100 ve 200 liraları cebimde taşıyamıyorum. insanı nakit taşımaktan soğutan bir durum bu. sanırsın ki millet bu parayı çerçeveletip duvara asıcak. işim gereği parayı nakit olarak cebinde bulundurmak zorunda kalan insanım. hiç de sevmem üstümde para taşımayı ama işletmeciyiz, toptancılarla, vergi daireleriyle, esnaf kefalet olsun, avukatlar, muhasebeci olsun, bir dünya insanla para alış verişi yapmam gerekiyor. hani diyorum keşke imkanım olsa da dolar veya avro'yla yapsam ödemelerimi. eloğlu yapmış. bugün dolara bakınca insan imreniyor, adamlar ergonomik para yapmışlar, insan eline uygun, bir deste doları at cebine gez. hiç ağırlık yapmaz.
dahası işin tersliğine bakın ki, beş lira gibi on lira gibi piyasada pek kullanılmayan paraları da küçük yapmışlar. bu parayı kim tasarlamışsa yani nasıl anlatayım ben? bunları anlamak hakikaten imkansız. hadi kimliği küçültmek için kenarlarını kestik, paranın da mı kenarlarını keselim? hangi birini keselim? işi gücü bırakıp da para mı keselim? ayıp vallahi ayıp.