şener şen in hesapta sınıra geldiklerinde sergilemiş olduğu performasnla tartışmasız dünya sinema tarihine damgasını vurmuş bir sahneyi barındıran film...
-napıyon ulan altına işedin
-sen sıçmadığıma dua et...
"evet yoptim, ama bir sor hele niye yoptim" cümlesinin defalarca tekrar edildiği her seferinde de güldürmeyi başardığı, defalarca izlenebilecek kalitede, şimdi nerede böyle filmler dedirtecek kadar iyi türk filmi.
1980 yapimi, orneklerinin en iyilerinden birisi olan, once sener sen in sonra da ilyas salman in mukemmel oyunculuklariyla surukledigi, ahrika ertem egilmez filmi.
insanin ilginc bir ayrinti olarak gormus oldugu nokta ise, sener sen in, asil babasi ali sen ile karsilikli dokturdugu sahnelerdir. herkes icin mumkun olmasa gerektir, boyle sahnelerde baba ile oynayabilmek. repliklerinden tutun da, oyunculuklarina kadar mukemmel bir filmdir.
zamanin senaryo boslugunu olusturan konusu da, iyilik - kaziklanma, saflik ve de hemsehrilik yonlerinin taslanmasi ile, alamanci tayfasina komik bir ironi gondermesidir. ayrica tefeci ya da banker olundu mu, babanin ya da evladin gozunun yasina bile bakmamak gerektigini de, gostermistir filmin senaryosu; bir de iligimi ceken, ilyas salman in apartmanin kapiciligini yaptigi sirada, diger apartmanlarin avantaci kapicilarinin yaptigi bir diyalog vardir ki,
- it gibi aksama kadar kosturiyi ! ( o arada ilyas salman tup tasimaktadir.) simdi bu herifi goren ev sahaplari ayni seyi bizden de isteycek...
+ öylaa..
- kotu ornek oluyor pezevenk.
kapiciligin filmin senaryosunda tembel insanimiz icin kullanilmis sadece bir sembol meslek oldugunu dusunursek, aslinda daha gunumuzun cok oncelerinde, rahatina uygun meslek pesinde kosan insanlar olduumuzu da, iyinin aslinda, dostu olmadigini, bir sekilde yolunu buldu mu, iyi oldugu zaman, kotu yerine de gecmesi gerektigini gozumuze sokan senaryosu mukemmeldir bu filmin.
ayriyetten, ilyas salman in sigara satmaya basladiktan sonra, maho nun sigara almaya kalkmasi, daha sonradan bilo ya denk gelmesi, ve girdikleri tursucu tarzi bir yerde, bilo yu yine kaziklamaya calisirken, daha dogrusu niye kazikladigini, sol kulagini sag eliyle kasiyarak anlatmaya calisirkenki el kol hareketleri de, sener sen in bir esinin benzerinin daha olmadigini gosterir. kisacasi, defalarca izlenmis olmasina ragmen, bir kere daha izlenesi, replikleri izlenesi mukemmel bir filmdir banker bilo.
Köy kahvesinde Maho'nun "madem ki Münih şehrinde bir kral işçisin, eee ne bok yemeye bu kıçı kırık köye geldin" sözüne Münir Özkul'un "dogru, ne bok yemeye geldin? replikleriye gülmekten osurtan bir film.
Yalnız bir hatası hep kafamı kurcalar. Bilo hapisten çıkınca Münir Özkulun gecekonduya gider. Orda Haso "başına gelenleri duyduk" der. Sonra komisyon karşılığı çalıştığı fabrikaya işe sokmaya götürür. Hatta patronun kapısına kadar götürüp Bilo yu sekretere emanet eder. iyi de içerideki patron Maho. Yani Haso nun köylüsü Maho ve Münir Ozkul da bunu biliyor. E neden Bilo ya bahsetmiyor bizim patron Maho diye. Üstelik Bilonun hapse girme hikayesini de biliyorken. Neyse siktir edin. Mahonun içeride mülakat sahnesi de yardırmaktadır: "Ula ben de Haso'nun köylüsüyüm, sen kimlerdensin? - Adıgüzellerden:)))Müthiş filmdir.