bankamatik sanatçısı

entry2 galeri0
    3.
  1. küçük bir akektod daha;

    Olaylar şu şekilde gelişir;
    çiçeği burnunda bir tiyatro bölümü mezunu; isteği sadece tiyatro yapmak olduğu için, gitmesi gereken kurumlardan birine gider, katları çıkarken, biri önünden hışımla geçer ve "senin burada işin ne" bakışı atar. bunun ne olduğunu ve kim olduğunu anlayamayan yeni mezun, karşıdan gelen cevapla aydınlanır;

    -ben bu kurumun 24 yıllık sanatçısıyım, çekil bakiim şöyle

    kenara çekilen yeni mezun, oradaki çaycı abisine sorar

    -abi bu kim?
    + o mu? o abcd efgh.
    -peki abi sağol.

    yoluna devam eden yeni mezun, akşam eve gelince internete girer bakar kimmiş bu abcd efgh,
    ama ne görür
    bizim 24 yıllık sanatçımız hayatı boyunca 3 oyunda oynamış en son oynadığı da 19 sene önce! zaten tiyatroya da bir arkadaşını ziyarete gelmiştir. mesleki nedenlerden değil yani!
    1 ...
  2. 3.
  3. türkiyede sahne sanatlarının içine sıçan insanlar topluluğudur.
    çarpık sistemimizden faydalanıp, her şeyi kendi çıkarlarına yontan bu insanlar kağıt üzerinde sanatçı olarak görünür, en iyi performansları da atm'ler önünde izlenebilir!
    bu insanlar türkiyede sahne sanatlarına her alanda zarar vermektedirler. bilenler bilir, türkiyedeki tiyatro sayısı nüfüsla orantılandığı zaman, yetersizdir. bunun yegane sebeplerinin başında kötü oyunlar gelmektedir, çünkü sinema biletinden bile ucuz olan ödenekli tiyatro biletleri, sağduyulu seyirci tarafından hararetle satın alınmamaktadır! bu konununsa baş aktörü bankamatik sanatçılarıdır. bu insanlar konservatuar eğitiminin ardından "kapağı devlet kapısına atmak" mantığıyla gelmişler, ve seneler boyunca hiçbirşey yapmamışlardır.

    şöyleki, farzedelim, a kurumunun 100 sanatçısı var, bu yıl seyirci karşısına dolu dolu çıkmak isteyen a kurumu tasarladığı projeler dahilinde 120 sanatçıya ihityaç duymaktadır. ee ne güzel işte, yeni mezun arkadaşlar iş bulacak diye düşünenler olabilir, ancak kazın ayağı öyle değil. sanat yönetimi oturur düşünür, önce biz elimizdeki 100 sanatçıya görevlerini verelim, arta kalan pozisyonlar için de sanatçı alımı yapalım. giderler sanatçılara, ancak 30 tanesi der ki ben bu projede çalışmam. haydaaaa!!
    ama adam haklı, sonuçta özgür olunmalı yaratıcı olacağın konuda. yani sanatçı kendini özgür hissetmeli ki üretim olsun. (not: aslında bu ret cevaplarının bir çoğu bankamatik sanatçıları tarafından verilir tamamen art niyet yani) eee, ne yapacağız? o zaman
    sanat yönetimi oturur düzenlemeler yapar, onu oraya kaydırır bunu şuraya kaydırır. (not2: bu kaydırmaların en temel sebebi de genellikle bu sanatçıların daha önce birbirleri üzerinde yaptıkları kaydırmalardır.) tekrar giderler sanatçılara bu sefer 35 tanesi hayır der!! haydaaa. ne yapacağını şaşıran zavallı yönetim, sanat aşkıyla dolduğu için der ki "tamam ulen, ben 55 kişilik farkı dışarıdan alımlarla tamamlar halkıma sanat ışığını tutarım" der..
    ee işte ne güzel daha fazla yeni mezun iş bulacak değil mi? ama yooookkk kazın ayağı hiç öyle değil!
    efendim yönetim kurulu derdini anlatmak için gider maliye ve kültür bakanlıklarına. bakanlık der ki bu adamlara "kardeşim sizin çalışmayan adamlarınız var bir de üstüne yenilerini istiyorsunuz, bunu sonu nereye kadar gidecek?"
    eee bakanlık haklı beyler.
    bu sefer kös kös dönlür tiyatroya, eldeki 65 arkadaşla yola çıkmaya karar verilir, ancak bunlardan 7 tanesi de bazı bahanelerle raporlarla falan ortadan tüymüşlerdir çoktan.
    veee derken yeni sezon açılır.
    seyirci ne mi görür? derme çatma oyunlar, saçma sapan oyunculuklar. (kaliteli ustalarım ve iş disiplinine bağlı büyüklerim hariç tabiki)

    çözüm: bankamatik başında alem yapan a tiyatrosunun 42 aktörcüğü yakalanır ve asılır devlette bu dertten kurtulmuş olur!

    mantıklı çözüm:

    ödenekli tiyatrolar; artık daimi kadroya maaşlı eleman alımını durdurmalı. tüm sistem avrupada uygulandığı gibi; oyun başına seçmeler yaparak, ve bu seçmeler sonucu oyunda görev almaya hak kazanan aktörler düzgün bir sözleşme ve dolgun ücretlerle işe alınırak çözüm üretilir. böylece bankamatik sanatçılarından kurtulmuş oluruz. herkes bileğinin hakkıyla girer oyunlara. haaa bunlarda da torpil olamaz mı? olur tabi, ancak denetleme yaparsın, eğer iş düzgünse, ve torpili ispatlayamıyorsan yapacak birşey yok hayırlı olsun, ancak iş kötüyse o yönetmenle bir daha çalışmazsın olur biter. (bkz: avrupa tiyatroları)
    ancak kadrolu aktörlerin yakınacağı bir konu daha vardır ki o da şudur,

    + eee akgoogle güzel söylüyorsun da diyelim ki oyun bitti ve ben işsizim nasıl geçineceğim?
    bunuda cevabı (bkz: avrupa tiyatroları)

    çalışırken işsizlik fonuna para yatırısın ki zaten tiyatroda çalışabilmen için sendikaya da üye olman lazım. neyse işsiz kaldığın dönem herkes işsizlik fonundan 100 lira alırken sen 150 alırsın ama kısa süreliğine, 6 ay sonra kendine yeni bir iş bulmak zorundasın. ya bulamazsan mı? o zaman sana sendika 6 ay dolmadan zaten yeni bir iş önermekle yükümlü olacak, ister para kazanmak ve mesleğini yapmak ve bu 6 ay işsilik fonunu sömürülmemesi uğruna feragatte bulunarak bu işi kabul edersin, ya da ben özgürüm deyip biraz aç dolaşmaya razı olursun. eee ülkenin sanatı için bu kadarına da katlanırsın artık değil mi? bu sayede yeni mezun kardeşim de iş bulur eğer iyiyse, sen de bulursun. hem de özgür olursun. devlet tiyatrolarına girip 10 sene doğuda mecburi hizmet yapıp onu da yüzünü ekşite ekşite yapacağına (not3: bu da ayrıca kıl olduğum bir konudur, ulen oradaki seyirci değil mi neden asılmazsınız işinize !!!)özgürce istediğin şehirde çalışırsın. böylelikle istanbula tayinini çıkarmak için araya milletvekillerini sokan sanatçılarımız da olmaz!

    özetle çiçek pasajında içip sözde sanatçı olacağınıza, sahneye çıkın da adam gibi sanatçı olun!

    en son not: bu işi hakkıyla yapan ustalarım tabikide yukarıdaki cümleler kapsamında değildir. zaten onlar kendini biliyor.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük