ne kadar bankacı arkadaşım varsa hepsinden duyduğum ortak dertler;
*belirlenen satış kotasını doldurma zorunluluğu
*yoğun iş yükü
*az maaş alıp çok iş yapmak
*küçük bir hesap hatası bile yapma korkusu ve stresi
*özel bankalarda her an işten atılma korkusu
bankacılık uzaktan gözlemleyen birisi olarak bana da çok zor gelen bir meslek. aylık kazancı banka müdürü, şube müdürü yada herhangi bir pozisyonda yönetici sınıfında olmayan sıradan bir bankacı yada bes satıcısı için asgari yaşam koşullarında çalışmak demek. düşünün bankacısınız aldığınız para asgari ücret düzeyinde adamlar size ne kadar çok satış yaparsan karşılığında o kadar prim alırsın diyor. o adamın sözü üzerine var gücünüz ile satış yapmaya çalışıyorsunuz. özetle bankacılık zor zanaat.
insanlar tarafından çok fazla maaşı olduğu sanılan aslında hiç de öyle olmayan devlet bankalarında bile sözleşmeli çalışan meslektir.
En şık giyinilen meslekler sıralansa büyük ihtimal ilk sırayı alır.
bayan çalışanlarını makyaj yapmaya zorlayan ve genelde mini etek giyinmesini isteyen kuruluşlardır.
Aklınızda kalsın gidince bakının bir etrafa ulan fedai diyeceksiniz.
bu meslek kadınlarının giydiği diz üstü etekler oturup bacak bacak üstüne atılınca nasıl oluyorda mini etek oluyor diye düşünmeme sebep olur, ayrıca genel merkezlerde kadınların bibiri ile yarışırcasına giyim kuşam cilveli halleride takdir edilmesi gereklidir.
çoğunluğunu üniversitelerin iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının oluşturduğu meslektir. son zamanlarda bazı pozisyonları için bölüm ayırt edilmemeye başlanmıştır ki iş zaten işte öğrenildiği için çok büyük sorun değildir.
dışarıdan iyi giyimli, bakımlı olarak görülürler. bankada çalışan personel için banka imajına uygun giyinmek esastır.
bankacı nüfusunun %80'i için ; kariyerlerinin ilk 5 senesi çok sıkıntılı geçer.
en çok çalışıp, en az maaşı alan çalışan grubundadırlar. çoğu asgari ücretle çalışır, maaşları ikramiyelerle birlikte en fazla 1,5 x asgari ücret olmaktadır.
5. seneden sonra ünvan kesinleşmiş, maaş artmış yapılan iş ile alınan sorumluluk yer değiştirmiştir. yetkin olanları, 10. yılından sonra hayat standartını yükseltir, 15. senesinde ihya olur.
20 yaşında bankaya giren bir çalışan, 30-35 yaşında en az güzel bir semtte ev sahibi, piyasadaki üst düzey olanlardan bir sıfır araba, güney sahilinde 5 yıldızlı otelde 15 gün tatil imkanına çok rahat sahiptir.
Gün içinde kodamanına da yetimine de hizmet ederekten, oturduğu yerden her türlü yurt insanını görme şansı yakalayan meslek erbabıdır. aşırı güler yüzlü, güzel ya da yakışıklı, kendinizi özel hissetmenize sebep olanları olduğu gibi, devlet temeli olan bankalarda çalışmaktan bezip para yatırmaya gelen müşteriye dahi her an dövecekmiş gibi davranan versiyonları da mevcuttur.
yalanı en kolay söyleten meslektir bir kere. ha birde şubeciyseniz, sidik kokanından şarap kokanına, bankayı saatinde kapatmanıza rağmen, kapatıyorsunuz diye belden aşağı küfür edene, dolandırıcısından, metresiyle gelip karısının kandırarak üstüne geçirdiği mevduatını çekenine,ayrıcaaaa ölmüş olan babasının maaşını hemen ertesi gün çeken evladın anasına rastlayacağınız, hayat okulu benzeri, kölelikten bozma tuhaf bir iş.
dış görünüşleri ile eğitimli , genel kültür sahibi ve zeki insan imajı bırakan bir tür illüzyondur.
Bankacılık sektöründe çalıştığım bir dönem benden hayli kıdemli ve bir o kadar havalı bir arkadaş (ki kendisi Müdür adayı olma konumuna gelmiştir ismi lazım olmayan bankada) ile aramızda şu diyalog geçer.
-sen şimdi Antropoloji mezunuydun değil mi ?
-evet, aslında insan kaynakları departmanı benim ilgi alanım ıhh işte o yüzden hede hüde..
-haaa o zaman sen Bankacılık jargonunu hemen çözersin ne de olsa Filoloji bizim mesleğimizle çok alakalı.
- HI ???
iki cümle arasında 7 saniye falan geçmişti.
o an anladım ne zeki olduklarını. Ben zaman içinde çözdüm o jargonu hatta çözmekle kalmayıp üstümden de söküp attım ama , sen nasıl çözeceksin aldığın her nefesin oksijen israfı olduğunu bilmem.