kurtlar vadisi'nde tuncay kantarcı'nın adamı abidin'e sorduğu sorudur. buna karşılık abidin, "abi ben sanat okulu mezunuyum, teknik resimden anlarım" diyerek yarmıştır.
Kaleme tuvale gerek yok. Beyin tomografisi yeter.
Mutlu olmayı becerebilen ya da beceremeyen beyinleri ayıracak kadar tıp ilerledi mi o konuda fikrim yok ama işte.
"sen, mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren
melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne
mavi yosunlu akvaryumda yüzen kırmızı balığın
ne de
al çeperli elmanın
1961 yaz ortasındaki küba'nın resmini yapabilir misin?
çok şükür, çok şükür
bugünleri de gördüm
ölsem gam yemem gayrinin
resmini yapabilir misin üstad?"
leman dergisinde ti ye alınmış güzel şiirdir nazım hikmet oturmuş abidin dinoya şimdi de mutluluğun bulaşıklarını da yıkarmısın diyor hakikaten çok komik.
bir de abidin dino mutluluğun resmi diye bi resim internette cahiller tarafından yayılagelmiş fakat abidin dino o şiire resimle değil şiirle karşılık vermiştir.
abidinin cevabı;
kokusu buram buram tüten
limanda simit satan çocuklar
martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
ayağında varnanın tozu
yüreğim de ince bir sızı.
mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
davullar çalsa ,zurnalar söyleseydi
bağrımıza bassaydık seni nazım,
yapardım mutluluğun resmini
başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı ,kavgaya hazır
bahriyeli adımlarla düşüp yola
gidebilseydik meserret kahvesine ,
ilk karşılaştığımız yere
ve bir acı kahvemi içseydin.
anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
ne günler biterdi,
ne geceler
dinerdi tüm acılar seninle
bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
ve dolaşsaydık türkiyeyi
bir baştan bir başa.
yattığımız yerler müze olmuş,
sürgün şehirler cennet.
işte o zaman nazım,
yapardım mutluluğun resmini
buna da ne tuval yeterdi ne boya..