--spoiler--
sevmenin pek az çeşidi vardır gönül raflarında. birini ya da bir şeyi, seversiniz ya da çok seversiniz.
ama iş sevememeye gelince sonsuz seçenek vardır önünüzde. ister sinir olursunuz, ister gıcık olursunuz, iğrenirsiniz, tiksinirsiniz. hatta sık sık nefret bile edersiniz.
ne yazık..
ne yazık insan sevmeme çeşitlerine harcıyor mesaisinin çoğunu. oysa sevin dedi tanrı. adı sevgili olanlar bile karşılık istiyor kalbinin atış hızına. ben seni seviyorum ama dur bakalım sen de beni benim seni sevdiğim kadar seviyor musun.
oysa sevin dedi tanrı. önce sizi sevmeyenlerden başlayın işe. karşılık istemeden, pazarlıksız sevin. sizi seveni de sevmeyeni de
--spoiler--
-evet hakim bey benim. arz edeyim efendim. öncelikle şu hususu belirtmekte ziyadesiyle şey ediyorum. efendim bendeniz yenişehir muhitinde namusuyla ticaret yapan, beyaz eşya konusunda uzmanlaşmış, gerek elektrikli ev aletlerinde, gerekse elektriksiz tip... ne bileyim gırgır olur...(hakimin sözlerini dinler) estağfurullah efendim, ben sizinle neden gırgır geçeyim. gırgır yok mu, hani süpürge... gırgır, gırgır... hani çöpün yarısını alıyor yarısını almıyor...(dinler) ne bileyim ne yapıyor... dönderiyor, dönderiyor tekrar halıya gömüyor.(dinler) tamam efendim kesiyourum, ben girizgah olsun diye gırgır şey ettimdi ama süpürmeye faydası olmadığı gibi, savunmanında içine etti affedersiniz.
...
herkesin topalladığı sahne de çok düşündürücüydü.. "eğer herkes doğuştan topal doğsaydı normal yürüyen insanlara sakat diyecektik.."
ayrıca hiç bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum.. altan erkekliye kal geldiği sırada yılmaz erdoğanın "gelin bizde kalın diycem ama" espirisi hala aklımda.. *
demet akbağ: efenim hilmi böylece kaldı..
d.a; yok yok bu dondu kaldı..
d.a; hatta bu kilitlendi dondu kaldı efenim..
altan erkekli yılmaz erdoğana tepki vermeyince
y.e; efenim bu şımardı dondu kilitlendi kaldı bu.. demesi çok iyiydi..
Sevmenin çok az çeşidi vardır gönül raflarında
Birini ya da bir şeyi seversiniz ya da çok seversiniz
ama iş sevmemeye gelince sonsuz seçenek vardır önünüzde
ister gıcık olursunuz ister sinir olursunuz iğrenirsiniz tiksinirsiniz
hatta sık sık nefret bile edersiniz ne yazık ne yazık
insan sevmeme çeşitlerine harcıyor mesaisinin çoğunu
oysa sevin dedi tanrı
adı sevgili olanlar bile karşılık istiyor
kalbinin atış hızına ben seni seviyorum
ama dur bakalım
sen de beni benim seni sevdiğim kadar seviyor musun
önce sizi sevmeyenlerden başlayın işe
karşılık istemeden pazarlıksız sevin
sizi seveni de
sevmeyeni de
oysa sevin dedi tanrı.
--spoiler--
Bir yerde artık tartışılmaz bir usül oluşmuşsa yeni bir usül yaratın dedi,
Zira bir şeyi yapmanın şekli yani usulü amacının önüne geçmekte,
Amaçtan çok usulü kutsanır olmakta sonra,
O şeyi sevmek yetmez olmakta, o sevginin herkes gibi gösterilmesi sevmekten daha önemli sanılmakta,
Kardeşlerim usul kavga sebebi yaratmakta,
Usül gelse gelse yol manasına gelir ve eğer gerçeğe gitmekse maksadınız herkes kendi yolunu bulmalıdır,
Siz bir anayol yapar ve gerisini yasak ederseniz eğer dedi
Ya yol yolsuzluk ya da yolsuzluk yol olur dedi.
--spoiler--
nasıl da güzel anlatıyor. halbu ki bu replik bugünkü şekilsel Atatürk sevgisini ve şekilsel Atatürkçülüğü, cehape zihniyetini, hani Atatürk mezarından çıksa elleriyle boğacağı insanların kendilerine atatürkçüyüz demesini hatırlatıyor. halbu ki Atatürkçülük demek Atatürk'ün gösterdiği hedefler için çalışmak demek. atatürk'ün 6 ilkesinin 6sına birden sahip çıkmak demek. bunlardan bir sadece tanesini alıp, bu bir ilkeyi diğer hepsine üstün sayıp, bu ilkeyi de götüyle yorumlayıp, halkın değerlerine karşı çıkmak değildir Atatürkçülük. 2010 senesinde 1939 model politikayla ülke yönetmekle (iktidar olamazlar gerçi ya muhalefetken muktedir olarak yapmaya çalışıyorlar bunu) inkılapçılık olmaz. ordu göreve diyerek devletçilik olmaz. halkın değerlerine karçı çıkarak halkçılık olmaz. halkın kendi yöneticilerini seçmesine izin vermeyerek cumhuriyetçilik olmaz. dış politikasını yurt dışında şikayet etmekle milliyetçilik olmaz. ha diğer yandan atatürkün milliyetçilik kavramı ırk üzerine değildir. milletin tdk tanımındna yola çıkarsak da kürtleri de kapsar. yani çanakkale cephesinde hangi bölgeden kaç kişi şehit olmuş çetelesi tutmak da milliyetçilik değildir.
geriye bir tek laiklik kaldı. onu da götünden din karşıtlığı gibi algılayıp dine ait tüm değerlere salyalar saçarak saldırmakla da atatürkçülük olmaz.
vesselam yol yol değil. usül usül değil. sizin bu yolunuz yolsuzluk. ben demiyorum. bana bir şeyhler oluyor'da altan erkekli diyor. güzel diyor ama.
yazarak aldığım hazzı anlatamayacağım için,hakkında tek kelime yorum dahi yazmak istemediğim, bir yılmaz erdoğan klasiğidir. izlenmelidir, özümsenmelidir.
defalarca izledigim güldüren ancak güldürürken de hayatta olan biten pek cok seyi sorgulamanizi saglayacak repliklere sahip altan erkekli nin oyuncu olarak nirvanaya ulastigi, yilmaz erdoganin yazip-yönettigi simdi alintilari okudugumda oturup tekrar izlemek istedigim tiyatro oyunu.
--spoiler--
demet akbag ve yilmaz erdogan arasinda gecen sahne:
- masanin üstünde ne vardir?
+ ne bileyim ben iste, tuzluk? tabak?
- onlarin altinda ne vardir?
+ iste masa.
- ya iste alttakilerin üstünde üstekilerin altinda olan?
+ ??
- örtü. masa örtüsü..
+ haa..
"özneyi basa al düzgün cümle kur hadi hilmi. bakma bana öyle.."
--spoiler--
altan erkekli, yilmaz erdogan, demet akbag, binnur kaya, tolga cevik, salih kalyon ve diger tüm oyunculari ile muhtesem izlenesi oyun..
--spoiler--
ama yapmayın diyordu kadın o daha bir çocuk... düzgün metallerle kaplanmış ve hiç penceresi olmayan bir cezaevi aracının içindeydi on altı yaşındaki çocuk. yüzü görünmüyordu çocukların sadece bir tanesinin eli.
ama yapmayın diyordu kadın o daha bir çocuk... ama yapmayın diyordu tanrı o daha bir çocuk!
--spoiler--
biraz önce bitirdim izlemeyi çok güzel bir espiri anlayışı var yılmaz erdoğan'ın. bir demet tiyatrodan beri izlerim ama bana bir şeyhler oluyorda zirve yapmıştır.
"işte siz o otobanda giderken bazı mahalleler görürsünüz. çatısız evler diyarı...
binaların üstünde filizler,
hep "seneye üstüne kat çıkarız" umuduyla yaşanan,
belediye'de kaydı olmayan şüpheli hayatlar"
tanımıyla öldüren bir oyun. sıcak yatağından, girdiği havuzdan, içtiği içkiden utandırıyor adamı.
Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı en iyi oyunlardan biri, belki de... ne "belki de"si be, açık ara en iyisi işte!
Altan Erkekli performansıyla tavan yapmış, Yılmaz Erdoğan hızlı konuşan üçkağıtçı karakteriyle yarım yarım yarmıştır. Demet Akbağ ve Binnur Kaya arasında geçen şu diyalog aklıma geldikçe hala gülerim:
b.k: Anne ben çıkıyorum.
d.a: Tamam, geç kalma!
b.k: Yok anne, hemen çıkıyorum!
sen hiç ateş böceği gördünmü ye rakip olabilecek tek oyun.
hatta sen hiç ateş böceği gördün müyü sollayabilir bile.
brechtimsi bir çok öğeyi içinde barındıran bir politik taşlama.
aynı zamanda komik, çok komik...
altann erkekli'nin performansına diyecek yok, git adamın ağzını gözünü öp yani, öyle bi oyunculuk.
eser,şaheser adına ne dersek hakedecek, en güzel repliği hangisiydi diye düşünmenin zaman aldığı bir oyun. bir tanesini seçmek gerekecekse eğer ''zulüm, kimse zalimlik yapmadığı zaman biter mazlumlar dahil'' aklımda en iyi yer eden repliğidir.
tolga çevik'in de rol aldığı tiyatrodur. neden bunu vurguladım açıklıyorum, seven kıskanır
şarkısıyla ünlü olmaya çalışan karakteri canlandırıyor.
tem bir iş yapıyorum başlıyorum " seveeeen gıskanııırr yüreğğiindekiinii kim olsaaaa ggıskaanır kıskanırdı seniiğğ brarararaam gel benim belalım oool" diye, sonra düşünüyorum ben bu şarkıyı nerden biliyorum, niye biliyorum hatta neden söylüyorum diye. ama buldum efendim buldum, çok sevince bu güzelim tiyatro oyununu bilinçaltına yerleşmiş meğer.
bak dinle yarın sende söylersin:
herkesin aklında en son sahne kalır fakat yer yer nokta atışı yapan sözler vardır ki şukela.
aha bak dediğim duygusal son sahne: http://www.youtube.com/watch?v=NcnCQucJdF0
Bir hafta içerisinde birden fazla kez (öneri olarak 2 veya 3) izledikten sonra birde sel yayınlarından çıkan kitabını okuyun.
Ertesi sabah mutlak bir kararma veya mutlak bir aydınlama yaşayacağınız tiyatro eseridir.
keşke yine tiyatrolarda olsa, hep oynansa denilen tiyatro oyunu. muhteşem bir komedidir, ama sadece komedi değildir, aynı zamanda fazlaca felsefiktir. sırf bu yüzden pek çok düşük zekalı arkadaşımı sıkmıştır. evet.
bir zamanlar hemen her bayram gösterilirdi televizyonda, şimdi ise yerini 3. sınıf sitcomlar aldı, yazık...
bu ülkedeki tiyatro seyircisi zaten az, gitmeyenlerinde kendince haklı tarafları var lakin ne demiş ata? sanatsız kalan toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.
nede olsa şehir tiyatrolarına ayrılan 3 kuruşluk bütçe bile fazla geliyor ulu(!) hükümetimize, ne gerek var tiyatroya, çekirdek çitleyip dizi izleyin evinizde...
---spoiler---
o zaman yılmaz erdoğandan gelsin; adam doğru söylüyor da, anlayana...
---spoiler---
tokatlayıp geçmesine rağmen , çok da fazla güldürebilmiş tiyatro oyunudur . bir ölünün arkasından komik anılar anlatan adam gibi*.
anlaşılamamanın ne kadar berbat bir şey olduğunu anlamak içindir bu tiyatro . ve etik dışı her şey için sözümona haklı zemin hazırlamış dönem kanunlarının , niyetinin vaaz vermek değil konuşmak olanlarını ne hale getirdiğini gösterir.