kaç kere gizli gizli geceleri antrenman yapacağıma kendi kendime söz versem de, ya
çekingenliğimden ya üşengeçliğimden ya da "şimdi, yani eğlencenin ortasında bu saatte
insanlardan kopup manyak gibi balıklama atlamayı öğrenmeye çalışmanın ne alemi var ya. hem öğrenemeyeceğim hem de dikkat çekecek ortadan kaybolmam" diye türlü sayıklamalarla sabahki deniz-havuz olayından nasıl daha az zararla kurtarabileceğimi düşünmemden ertelenen eylemin feedback'i. benim huzursuzca elaleme sarma halim.
herkesin ortasında bi kaç kere denedim, olmadı, şakayı vurdum denizden çıkarken,"aaa ulan ne
enteresan ya. böyle atlayan salaklar var. piştim valla. he he" diyip iş geyiğe vurdum. yakın
arkadaşlarım bu eksikliğimi bilir, dahası onların da balıklama atlamasına izin vermem, atlayana da ana bacı söver, esprilerim, zekam, karizmamla grup içinde dışlanmalarına yol açarım, üstlerine
oynarım yani, eee sonuçta hakim güç ben olduğumdan böyle bi riske girmek istemezler. balıklama atlamayı bilmediğimi bi şekilde söyleseler ne olur ki zaten? kazanan gene ben olurum. işi öyle cool bi taşağına vururum ki, zaaf gibi görünen şey, ben yapamadığım için anında bi özellik konumuna taşınır.
iskelelerden denize girmek benim için tam bi işkence. tarz mayom ve flip flop terliğimle en ucuna kadar girer, artist artist bakar, sonra da sanki biraz sonra girerim havasıyla şezlonguma çöküp kalırım. erkek erkeğe olunca sorun olmaz bu. herkes balıklama atlamayı beceremediğimi bilse de bozuntuyu vermez. ben de sanki şakalaşırken ya da birbirimizi denize atmaya çalışırken yanlışlıkla düşmüş izlenimi yaratmak için bir ya da ikisini yanıma çağırır ve bu oyuna bi son veririz.
ama artık sıkıldım. her şey mükemmelken beachlerde içimi saran garip sıkıntının bu olduğunu biliyorum. karı gibi merdivenlere yavaş yavaş basıp denize inmek, -havuzdan nefret ederim. girmem de. ama hasbelkader oldu diyelim-ya da havuzun içinde benzer merdivenlere tutunarak kukuları pörsümüş ucuz parfüm kokan turistler gibi bi sağa bi sola kaykılmak istemiyorum artık.
geçen hafta çok hoş bi hatun yanımda bi deniz kızı gibi süzüldü. gitmeden beni de çağırdı. hadi
cnm ben giriyorum. çabuk gel deyip arkasına bile bakmadan uçtu gitti. ulan başkası olsa ne
yapar, şöyle afili bi şekilde atlar, epey bi derinden gider, en sonunda da kızın yanından klas bi
şekilde çıkar. oysa ben onun iki-üç saniyelik havada olma anında, denizee daha düşmeden yani, tuhaf hesaplar yapıyorum: hemen çivileme atlasam ondan önce düşer miyim, sonuçta bi müddet dipten gidecek beni görmez, eee suyun üzerine çıktığında iskeleye çok yakın olduğumu
görmeyecek mi, siktir et, gittim bi daha geldim, kendimi kaybetmişim yüzdükçe yüzdüm, çok
hızlıyım filan derim". ben tüm bunları düşünene kadar çıktı ama o dipten. hatta denizden.
"yahu niye gelmiyorsun, ne cins adamsın sen ya,
"ya sana bi şey söylemem gerek, çocukluktan kalma bi olay, hala psikolojik olarak etkisindeyim, tüple dalarken ya da tüpsüz bilemiyorum, ufağım sonuçta, tekneden atlarken kafamı iskele sancağa vurup öylece, neyse ya ...sonra konuşuruz bunları"cümlemi tamamlamadım. sustum, gizem adamı, hafif geçmişi sorunlu bi erkek imajı yarattım ki
onu tamir etmeye kalksın, anaçlık damarı kabarsın, hafiften işe yaradı galiba, "ya bi kere de ciddi konuş" deyip gülerek kendisine havuç kremi sürmemi istedi. balıklama atlamayı mutlaka öğrenmeliyim ama. bel hangi açıyla kırılıyor, ne taraf esniyor, eller nasıl tutuluyor, falan fıstık, kaç tane arkadaşım öğretmeye çalıştı ama olmadı işte. kısmet değilmiş demek. bi de çok şekilli yüzsem süper olur valla.