çünkü şehrin ismi "balık" ve "esir" den gelmiyor arkadaşım.
18. yüzyılda buraların arıcılığı meşhurmuş. organik bal üreticilerinin ünü teey portekizli tüccarlarca bilinirmiş. gelen tüccarlara "buranın balı çok tatlıdır. fazla yiyemezsin. keser insanı." demişler. bu şekilde "balı keser" olarak algılanmış. biliyorsunuz yabancıların da ağzı biraz çemçüktür. "kesır" kesır" diyip durmuşlar çemçük ibineler.
bir gün bizim padişahlardan biri portekizin kralını davet etmiş. kral tabi osmanlıyla ilgili çok bilgili değil. portekizliler ticaret adamı en nihayetinde. bir boğazları bilirler gemilerini geçirmek için. bir de akdeniz'i ve ipek yolunu bilirler. işte kral bir de o balı kesır olan o şehirden haberdarmış. neden? çünkü kral kansermiş. malumunuzdur. kanserli insanlar tatlıya çok ihtiyaç duyar. işte bizim kral da bir gün balı kesır olan o şehirden aldığı baldan çok etkilenmiş. şehrin ismini de hiç unutmamış. gelir gelmez de padişaha "beni balı kesır'e götürün." demiş.
işte gel zaman git zaman şehrin adı balıkesir olmuş. biraz okuyun araştırın amk. bu ne cehalet?
ismini alık esir yani düşmanın esir olmasından alan bir şehirde balık görmeyi beklemek değişik olmuş dediğimiz durum.
not : isim konusunda çeşitli rivayetler var.