o balıkların dudaklarına yazık, böyle oltaya takılıyor falan. o değil de; küçükken bu durumu özetleyen bir tekerleme vardı. eveleme, geveleme, deve kuşu yakalama, yakalarsan, pişirme, pişirirsen yeme, yersen hepsini ye de boşa gitmesin.
+ ahhh inanılmaz zorluyor sanırım çok büyük bir balık tuttum.
- evet şu oltaya bak! çok çılgın bi balık olmalı dostum.
...
+ dakikalardır bekliyoruz ama yorulmak bilmedi bu balık. gerçekten inanılmaz!
- aman tanrım! şuna bir bakın! kocaman bi balık tuttun.
+ evet gölde yetişen ortalama 50 cm e kadar büyüyen bir balık bu.
- ama senin tuttuğun tamı tamına 1.5 metre. inanılmaz boyutlarda bir balık bu!gerçekten inanılmaz. ama.. ama sen ne yapıyorsun?
+ yeterince inceledik artık doğaya bırakabiliriz.
- ama o kadar övgü, tebrik falan? o kadar gaz verdim, galeyana getirdim lan. herşey bi hiç için miydi? *
balık tutmanın zevki budur. genelde profesyonel balıkçılar böyle yapar. çünkü amaç; balık tutup onu yemek değildir. balık tutma zevkini yaşamaktır. ki zaten balığı tekrar salınca eski yaşamına geri dönmektedir. 15-20 saniye sudan çıkmakla balıklar ölmez.
belgesellerde sıkça karşılaşılan bir durumdur. caniliğin daniskasıdır. balığı tutmaktaki tek amaç zevktir ve başka hiçbir amacı yoktur. olta atılır ve balık yakalanır, ağzına saplanan kancayka dakikalarca işkence yapıldıktan sonra iyi birşey yapılıyormuş gibi tekrar bırakılır ve bunu yapan insanlar hayvan dostu oldukları ve doğanın dengesini bozmamak için uğraştıklarından saygıyla karşılanır, tebrik edilir. ulan hadi açsın buyur yakala, ye! anlarım. hadi bir amaç uğruna çalışıyorsun yakala, verici yerlerştir, takip et falan belki bir şekilde faydalı olabilirsin! anlarım fakat sadece sen balık tutmayı seviyorsun diye yada ne kadar büyük balık yakalayabildiğini göstermek için o kadar balığa işkence yapılmasına akıl erdiremiyorum.