suyun olduğu bir yerde çeşitli tekniklerle suyun içindeki balığı zimmete geçirme olayıdır. Balık tutmak için iki önemli zaman vardır. Birincisi sabahın erken saatleri ikincisi akşam olmadan hemen önceki andır. Balık yem bulmak için en fazla bu saatlerde yüzerler. Balık tutmanın sırrı sabırdan geçer. Eğer sabırsızsanız bu işi bırakmanız gerekir. Öyleki balık sabırlı insanlara gelir.
aktivite sırasında yanında 3-4 buz gibi efes biran da varsa, tadından yenilmeyendir.
özellikle ramazanda sahura kadar olta atmak gibisi yoktur. ertesi gün akşama kadar yatılır. baktın zaman geçmiyor iftara kadar 1-2 saat daha takılırsın. mide ne açlık arar ne tokluk. hele ki yanında muhabbette varsa doyumu yoktur.
bizim derede, elle balık tuttuğumuz bir dönemdi... sabah 9 gibi dereye iner, çoraplarımızı elimize geçrir ve derede taşların arasına elimizi atarak balık yakalardık. yaklaşık altı saat bu işle uğraşıncada yorulurduk. şanslıysak elimizde bir kaç kilo balıkla dönerdik eve. babam ile eniştem balıkların büyüklerini yerdi. annem ve teyzem öyle isterdi çünkü. biz ise küçük olanları. sonra sonra bıraktık bu işleri.
çok sonraları ise dereye elektrik verenleri gördük, tüp atanları, şişe içine kireç koyup bir nevi patlayıcı yapanları, serpme atanları, kepçeyle dereyi kesenleri...
biz çocuktuk, ama şunu öğrenmeyi bilmiştik... ''balık tutmak amaç değildi, araçtı.'' ve asıl eğlenceli olan ise bu iş ile uğraşmış olmaktı. büyükler ise bu işi hep yanlış anladılar.
boğazda denenmesi boş uğraş olan durumdur. bişey yiyeyim derseniz son çare babanızı denize atıp ,çıkarken kolundan tuttuğunuz gibi mangala yatırmak olacaktır. *
öyle solucanla ekmekle otla çöple uğraşmayın kardeşim. geçin kayığın arkasına dikilin. üç kancalı çengelli oltayı atın 5 6 metre öteye. çekip çekip sarın. ama hızlıca çekin. balığın kafasına kıçına değer mutlaka kanca. sürüdeysen her attığını çekersin. 10 dakkada bi kova garanti.
tutamayınca ecayip sıkıcı gelen tutunca bi okadar güzel gelen eylem. fakat bu işler bir iki tane ile başlar hastası olursunuz. bir bakmışsınız gece takım taklavatı alıp balık tutmaya gidiyorsunuz. hastalıktır.
bu olayın zevki nasıl çıkarılır.
balık hastası birisi olacak yanınızda(misal: peder bey.)( ya allah aşkına bir cumartesini yatağımda geçireyim ne olur ya). gece yola çıkılır 100 küsür km yol alınır. araba kuytu bir yere çekilir uykuya dalınır sabahın 4 ünde uyanılır. kasabadan sıcak sıcak ekmek ve evden getirilen domates peynir afiyet ile yenir açık havada. sonra 10 km daha gidilir koyların olduğu yere. bot şişirilir , takım çantası , oltalar , sülünez (izmir e has olan bir yem çeşididir boru kurdu olarak bilinir). denize açılırsın. boru kurtlarını ince ince doğrarsın oltaya takarsın denizin dibine sallarsın balık gelir tırt diye vurur hemen çekeceksin yoksa oltaya takılmaz hızlı hızlı çekilir misina.. bir bakarsın aa kopezler gelmiş mercan da var saat 9 a kadar at çek yaparsın kova dolmuştur çoktan . sıcak bunaltmaya başlar balıklar azalır kıyıya çıkılır. domates peynir ekmek olayına girersin tekrar takımları oltaları toplarsın botu indirirsin arabaya yüklersin(o sırada peder bey keyif cigarası içer türkü dinler) öğlen sıcağında 100 km tepersin sonra eve gelirsin. yorgunluktan ölmüşsündür arabayı yıkama görevi verilmiştir çoktan. o sırada anneye günün hasılatı verilir kova boşaltılır içine pril döküp aşağı inilir anne balıkları temizler baba uyumuştur bile amele olan yazar arabayı yıkamakla akşamı bulmuştur . akşam yemeğinde tuttuğun balıkları görürsün aa bu iğne yutmuştu , şunun güzünü çıkarmıştım vs. uzar gider. ha birde en güzeli ise yakaladığın kalamar vardır hepsini yemek istersin ama bölüşmek zorundasndır . bütün bu zahmete girip kafa dinlediğin zevk oldığın olayın sonu midede son bulmuştur.
genel olarak insanları rahatlattığı söylenilen eylemdir. mantık şöyleymiş, balık tutarken sadece oltanın ucuna takılacak balığı düşünürmüşsün, kafanı dağıtırmışsın.
insanı yoğun şehir hayatından koparıp bir süreliğine dahi olsa rahatlatan eylemdir. Hele ki tekne ile açılıp balık tutmak yok mudur sormayın gitsin.
Oltayı, misinayı atarsınız sonra beklersiniz balığın vurmasını. Bir bakarsınız bir hareketlenmedir gidiyor misinada büyük bir heyecanla başlarsınız çekmeye ve mutlu son. Balık artık avucunuzun içindedir. Akşam yemeğinizde ne yiyeceğiniz de belli olmuştur artık.*
deniz kıyısından değil de küçük bir tekneyle açılmışsanız, vakit akşamüstüyse, deniz en güzel rengine dönmeye yeltenmişse, 2 biranız varsa hemen sağınızda, eğer bir de sevdiğiniz oturuyorsa hemen yanınızda, balıklar sözleşmiş gibi sizin oltanızı seviyorsa dünyanın en keyifli aktivitesi olmaya adaydır.
uğruna zirveler düzenlenebilecek kadar güzel bir uğraştır.