bizim derede, elle balık tuttuğumuz bir dönemdi... sabah 9 gibi dereye iner, çoraplarımızı elimize geçrir ve derede taşların arasına elimizi atarak balık yakalardık. yaklaşık altı saat bu işle uğraşıncada yorulurduk. şanslıysak elimizde bir kaç kilo balıkla dönerdik eve. babam ile eniştem balıkların büyüklerini yerdi. annem ve teyzem öyle isterdi çünkü. biz ise küçük olanları. sonra sonra bıraktık bu işleri.
çok sonraları ise dereye elektrik verenleri gördük, tüp atanları, şişe içine kireç koyup bir nevi patlayıcı yapanları, serpme atanları, kepçeyle dereyi kesenleri...
biz çocuktuk, ama şunu öğrenmeyi bilmiştik... ''balık tutmak amaç değildi, araçtı.'' ve asıl eğlenceli olan ise bu iş ile uğraşmış olmaktı. büyükler ise bu işi hep yanlış anladılar.
aktivite sırasında yanında 3-4 buz gibi efes biran da varsa, tadından yenilmeyendir.
özellikle ramazanda sahura kadar olta atmak gibisi yoktur. ertesi gün akşama kadar yatılır. baktın zaman geçmiyor iftara kadar 1-2 saat daha takılırsın. mide ne açlık arar ne tokluk. hele ki yanında muhabbette varsa doyumu yoktur.
suyun olduğu bir yerde çeşitli tekniklerle suyun içindeki balığı zimmete geçirme olayıdır. Balık tutmak için iki önemli zaman vardır. Birincisi sabahın erken saatleri ikincisi akşam olmadan hemen önceki andır. Balık yem bulmak için en fazla bu saatlerde yüzerler. Balık tutmanın sırrı sabırdan geçer. Eğer sabırsızsanız bu işi bırakmanız gerekir. Öyleki balık sabırlı insanlara gelir.
ciddi ciddi hayattan soyutlanma eylemidir.
iskele kenarında elinizde oltayla beklediğiniz an aklınızdaki herşey siliniverir sadece misinada hissetmek istediğiniz o küçük vuruntulara konsantre olunur, inanılmaz zevkli bi olay.. tutulabilirse çok daha mutlu olunur.
herkesin hakkıyla yapabileceği bir iş olmadığı gibi, kıyıda dahi olsa(olta ya da kıyı balıkçılığı dediğimiz şey) tehlikeli olabilir.
olta sallamayı bilmeyip arkasından geçen insanlara kanca saplayanını mı istersin, gücünü ayarlayamayıp oltanın peşinden denize uçanını mı istersin... ikisini de gördüm.
ilk tecrübede yakalanan balığa acıyarak tekrar denize atma eğiliminde bulunulan, sonrasında ise her tutulan balıkta ayrı bir heyecanla yazların vazgeçilmez aktivitesi haline gelen eylemdir.
babamın hemen hemen her gün yaptığı en güzel stres atma yöntemi.
ciddi şekilde sabır ister ve sabırsız bir insansanız stres atmak yerine daha çok stres olursunuz.
babam da bu konuda oldukça ustadır. gerek tuttuğu kocaman balıklar; gerekse hangi, mevsim hangi balık, hangi yeme nasıl saldıracağını bildiğinden çok iyi bir balıkçıdır.
kısacası tüm gün çalışıp gece stres atmak istiyorsanız birebirdir balık tutmak.
stres atmanın en güzel yollarından biri. zevklidir, hele bir de oltanızı denize her attığınızda dolu dolu geliyorsa tadından yenmez bir eyleme dönüşür.
Oltanın iğnesinin yosuna,kayalığa takılıp, çekmeye çalıştığınızda gerilip kopması, balık tutma eyleminin vazgeçilmezidir.
Bıktırır, usandırır. Eğer babanız ile gittiyseniz, 3 kere "taktırma" hakkınız vardır, 3. kez takılırsa oltanızı elinizden alır, bütün zevki kaçar.