kıyıdaki teknenin uzatılmış ahşaplı, metal iskelesınden yanındaki halatlara tutunarak bindim. üst kata çıkan daracık merdivenleri çıktım. denize bakan taraftaki güneş gören masaya oturdum.kapıda karşılayan ihtiyarı beklerken bir genç belirdi.
-buyrun ne alırdınız?
-balık ekmek, yanında da bir çatal.
-çatal? hıı salata için tabi.
-evet.
-içecek ne alırdınız?
-şalgam olsun.
uzaklaşırken o iki çift gelip çöktü yan masaya.
genç geldi yine. bıyıklı adam sordu:
-menünüz?
-ee menüyü anladım da yani, ekmek arası mı, ızgara mı olsun?
-höö!
-yani hamsi mi, palamut mu?
-balık ekmek olsun o zaman
-evet anladım. içecek?
-kola olsun.
çekildi huzurdan, söylendi bıyıklı kıza, dediğini söyledi başka yere gitmeleri için.
geldi birazdan ekmek arası.
-başka bi emriniz?
-estafurullah.
ya da kalsın mı deseydim. şalgamın su gibi zaten, suya ihtiyaç hissetmedim. yandaki kayıkta iki kişi. biri sırtı dönük, uzanmış denize. elindeki oltayla oyalanıyor. ayaktaki adam kayığın ortasındaki tahtadan motorun kapağının üstünde hazırladı tahtada bir parça yemlik. tahtayla uzattı adama. koydu adam grileşmiş tahtayı onundekı çıkıntıya. döndü ayaktaki torbadaki karidesleri soyma işine. önce kabukları,sonra kafayı, en son kuyruklarını çekiştirerek soyduğu karidesleri attı tek tek porselen tabağa. neden ayakta durduğunu anlamadı, oturdu sırtını camlı kabine verip. bir adam daha geldi, uzattı ona katlı minderi. adam minderi kayığın kenar köşesine yatırıp çöktü üstüne. oltalı deri ceketli adam yaktı bir sigara, aldı sol eline, bileğini dayadı kalçasına. yatarcasına yaslandı kayığın kıç genişliğine. iki savurdu misinayı havaya.
bir yıldan beri tadı damağımın tam şurasında* duran lezzet. bu yaz tatilde, eminönünde 1 ay boyunca hergün yemeyi düşünüyorum.galata köprüsünün altındaki lokantalardan birinde de yedim ama teknedekinin o nefis tadını vermedi.**
boğaza karşı tıkınırken lezzetine doyum olmaz denilen yiyecektir. yalnız bazı mefhum balık ekmekçiler, en hafif ifadesiyle şerefsizlik yapmaktadırlar. bu balık ekmek yiyeceğini hazırlayanlar öylesine işgüzarlaşıp edepsizleşerek arabesk hayatlarını boğazınıza tıkarlar ki hayrete kapılır, suya tükürür, bir daha istanbul'da balık ekmek yememeğe yemin edersiniz. yılda hiç ya da bir kere geldiğim istanbul'da yanımda üç ya da dört arkadaş var. herkes almış ekmeğini, ısırıyor, öylesine bir iştaha kapılmışlar ki yanakları hep şiş, lokma ısırma hızlarına yetişemiyor öğütgeçleri. neyse, en sona ben kalmıştım. herif, benimkini de uzattı. ama ilk ısırıkta ağzıma kılçık geldi ve sonuna kadar böyle devam etti. o kadar uzun zaman beklemiştik ki ve acıkmıştık ki, bir şey de demedim. kılçıkları kesici dişlerimin önünde biriktire biriktire yedim balık ekmeği. arkadaşlarım gayet hoşnut görünüyorlardı. peki neden ben?
limonun balığa ne kadar yakıştığın kanıtıdır. boğazdaki lüks restoranlara inat, küçücük masalarda bol gülüşlerle yemesi kat be kat zevkli olan yiyecek.
arkasından da bir kış akşamı vakti, arabanın içinde yanan seyyar lambanın ışığında üzerindeki hindistan cevizlerinin parladığı tulumba tatlısından (ki kerhane tatlısı da denir) yemek de güzel olur
denizin her kıyısında kendine bir yer bulur balık ekmek! Allah'ın kullarına dayanma gücü vermek için yarattığı nimetlerdendir. Öyle nezaketli yenmeye gelmez. Ağzın burnun da balık kokacak. Yendiği yerin manzarası tabii ayrı bir önem katar. Bebek'te köprüyü seyrede seyrede yemek en idealidir. Ucuz fiyatıyla da gönülçelendir.
ekmeğin arasına konularak yenilen balıktır. balık ekmek deyince akla istanbul gelir. yaz kış demeden kıyıya yanaştırdıkları tekneden ızgara balık yapıp satarlar. her ne hikmetse bu balık ekmek istanbulla özdeşleşmiştir. çoğu zaman teknelerin önünde kuyruklar oluşur. ekmeğini kapan kendisine bir tabure bulursa şansılıdır, bulamazsa oracıkta bir köşeye çömelir ve iştahla balık ekmeğini yer. büyük tekneler de içerde masalar vardır. bir o yana bir bu yana sallana sallana oturur yersiniz balık ekmeğinizi. yanında genellikle şalgam tercih edilir. balığın kokusu deniz kokusuyla birlikte genizlerden içeri dolar. işte o zaman bir kez daha istanbulda olduğunuzu anlarsınız.
şu sıralar istanbul eminönü de ithal uskumr ile yapıldığından 3 ytl olan yiyecek. yakında palamutların artışıyla düşer fiyatlar. bizlerde hatur hutur yeriz.
istanbulda boğazda yemenin tadını hiç birşey tutmaz fakat ankarada yaşıyorsanız kış günü dışarda lapa lapa kar siz sakaryada can balık veya şatıroğlunda oturmuş ekmek arası hamsinizi büyük bir iştihla ısırıp yanınada şalgam suyunu yudumluyorsanız keyfinize diyecek yoktur.
istanbul valiliğinin s.kindirik gerekçelerle bir dönem teknelerde satışını yasaklamış olduğu ama dün itibariyle* yasağın kaldırıldığı bir istanbul vazgeçilmezi.
eminönünde köprü altındaki dükkanlarda balık ekmek salata 3 ytl diye hevesle atlanılıp salata kısmının ekmek arasındaki marul+soğan olduğunu görünce hayak kırıklığına uğratan yiyecek. seyyardan vazgeçilmemeli.
eminönü'nde ve galata köprüsünün altındaki mekanlarda adım attığınız her yerde satılan ama pek alınması tavsiye edilmeyen ya da çok seçici olunması gereken yiyecek. **