Bir öncekilerle hiçbir bağım yoktu yemlerini bile yedirmezdim ama bu aldığımız balıklarla özel bir bağ var aramızda oturup derdimi felan anlatıyorum onlara öyle bişey, mesela aç kaldıklarında üzülüyorum ölseler çok üzülürüm.
Anlamsız.
Küçücük fanusun içinde bir oraya bir buraya gidip geliyo yazık. Bi kere sahibini tanimiyo. Sen besle seni tanimasin ben bozulurum bu duruma.
Atla desen atlamaz.
ses cikarmiyo.
Sadece renkli sevimli şeyler.
O kadar.
çok tatlı bi olay, şimdi sadece iki balığım olsada kücükken çok büyük bi akvaryumumuz ve onlarca çeşit çeşit balığımız vardı, huzur vericidir balık beslemek.
Cocuklugumdan beri evimizde 1 tane 2 tane de olsa oldu. Benim icin dunyanin en guzel canlilari. Kendilerini seveni kesinlikle anliyorlar. Japon candir gerisi heyecandir.
emek ister, bakım ister, her şeyden önce bir canlı beslediğiniz için dikkat ister. suyun sıcaklığına, balığın yemine, gerekirse vitaminine, temizliğine her şeyiyle ilgilenmeniz gerekir. emek verilmemiş akvaryumdan sıkılabilir, ilgilenmeyip balıkları ölüme terk edebilirsiniz. o yüzden her zaman kendiniz yapın, gerçekten isteyerek. forumlarda takılın, inceleyin, öğrenin. bunu bir heves değil bir hobi olarak yapın, işte o zaman zevkine varacaksınız.
2014 senesinde yaptığım 70 litre kribensis akvaryumum. her dekor olarak odamda müthiş bir görüntüsü vardı.
not: akvaryum içindeki kendi yapımım 3 boyutlu fondur. strafor malzemesi ve derz ile yapılmıştır. bitkiler ise dev anubias canlı bitkidir. balıklar ise kribensis cinsi balıklardır. en güzel tarafı tek eşli balıklardır. anlayacağınız karakterli balıklar. * eşi ölünce bir daha eş tutmaz.
2 3 ay öncesine kadar 120 lt lik bir akvaryumum vardı.
mavi led ışık yansımasında bitkiler, kum, kiremit yuvalık, arka fon resmi, içerisinde balıklar (bir koloni sarı prenses, bir çift damızlık mücevher) çok güzel şık ve rahatlatıcı bir durumu vardı inkar edemem.
zaten feng shui felsefesine bir adım atma amaçlı iç huzur vs. bir deneyeyim dedim.
ama her baba yiğidin harcı değilmiş sonradan anladım.
bende de bir huy vardır bir canlının yaşam sorumluluğunu üstüme aldıysam onun yaşam kalitesi ve rahatı için çok uğraşırım.
(mutfakta kuşlarıma mama hazırladığım bir sırada annem sen kuşlara böyle bakıyorsan senden iyi baba da olur diye dalga geçmişti benimle).
doğal ortama yakın bir yaşam için çok fazla detay var.
yem saatleri
ışığın on, off saatleri
suyun ph değeri
tuz değeri
suyun sertliği
(balığın cinsine gere değişiyor )
hafta da bir gün akvaryumun suyunun en az %30 nun en az iki gün dinlendirilmiş su ile değiştirilmesi.
2 haftada bir balık kakalarını dip süpürge ile çekmek.
filtrelerin temizliği akvaryumun iç camının temizliği.
yavruların bakımını ve ayırmanız gereken zamanın süresini dahi yazmıyorum.
bir döllenmede 300 e yakın yavru alıyordum mücevherlerden.
ama gerçekten çok emek isteyen bir hobi.
balıkların en büyük hastalığı ve ölüm sebepleri stresten dolayı olurmuş bu yönden fazla rahatsız etmemeniz gerekiyor.
maddi durumu iyi olmayanlar için de önerebileceğim bir hobi değil.
en azından büyük bir akvaryum önermem.
hava motoru
su filtresi
şelale filtre (mekanik temizlik için)
ısıtıcı
sürekli çalışması gereken araçlar ve buda elektrik faturanıza göz ardı edemeyeceğiniz bir artış sağlıyor.
çocukluğumdan beri çok farklı hayvanlar besledim
hemsterından tutun akrebine kadar.
şuan 7 si kendi yavrum 9 kanaryam var mesela.
ama balığa büyük çaplı bir başlangıçta bulunup hayvanlara eziyet etmeyin.
çok hevesiniz varsa ufak bir fanus alıp japon balığından başlayın derim.
ve hayvanları çocuklarınıza oyuncak amaçlı olarak almayınız unutmayınız ki onların da bir canı var.
Çok çok güzel bir şeydir. Balık sevilmez demeyin öyle de sevilir ki.
Bir tane japon balığım vardı. Tam yedi sene bir başına fanusta yaşadı. Beni görünce hareketlenirdi. Su yüzeyine falan çıkardı. Ama sonra öldü. Bi daha da hayvan bakmadım zaten.
fanusta bakıyorsanız evcil hayvanlar arasında ömrü en kısa olanı. yemini verdikten sonra onu son kez görüyormuş gibi bir daha bakın. dönüşte ölü bulabilirsiniz.
yaz tatili gelince 'kurtulacağım bunlardan, elimizle evin anahtarını millete veriyoruz', tatil bitince, 'hanım bak şu allahın hikmetine, doğar doğmaz yüzüyor keratalar'dır. *
en nankör hayvan kediymiş derler hadi oradan. balıktır efendim balık. bu tatlı renkli hayvanları o kadar bakıyorum açlar mı açıktalar mı diye hep kontrol ediyorum. yeri geldi mi konuşuyorum nafile. eğer unutmuyor balık hafızalı olayı fos ise gerçekten derin depresyonlara girerim. onlara yem verene kadar en değerli insanım. sonra arkasına bakmadan körüklüyor kuyruğuna. ölümüne yüzmeye devam ediyor.. insan bir gulu gulu yapar. bekliyorum bekliyorum nafile..
çok enteresan şekillerde ölen balıklarım var anlam verebilmiş değilim.
birtanesi meraklı bir lepistesti. hayvancık deniz minaresinin içine sokmuş kafayı bidahada çıkamamış. çok küçüktüm çok ağlamıştım.
diğeride maceracı japon balığı fanustan atlamayı başarmış yavrucak yerde ölü bulduk. hep bana mı denk geldi bu değişik balıklar yoksa hepsi böyle mi bilmiyorum. ama küçük çocuklara almayın derim çok üzülüyorlar değer verdikleri evcil hayvanları ölünce.
önceki yaz üç günlüğüne yazlığa gittiğimde karşı komşuya sabah akşam yem vermesi konusunda ricada bulunmuştum. meğerse benden sonra o da yazlığına gitmiş. geldiğimde balıklar, en büyük balığımı parçalamışlar, yem verdiğimde de piranaları andıran hareketlerle yemleri yediler. tırstım valla. o nasıl bir vahşetti. birbirlerine kafa attılar resmen yemleri yerken.
"Kaç tane yem attığını unutup, gereğinden fazla yem atıp
Yarın uyandığında balığının göbeğini sisik ve ters yatarken görünce ağlamak" bana cağrısım yapan bu.
gece mavisi betam var.
fakat betadan çok süs köpeği gibi hissediyor kendini.
odaya her girişimde yattığı yerden kalkıp abidik gubidik hareketler sergiliyor.
dayanamayıp yem veriyorum bende.
hayvan yakında o küçücük yüzgeçlerle o dobi gövdeyi taşıyamayacak, yüzemeyecek diye endişeleniyorum.
benim huyum kurusun; kaplumbağalarım var, hepsi dobi.
hayvanlar tırstıklarında kabuklarına saklanamıyorlar, bulundukları alanda ben odadayken nereye gidersem bana doğru yönelip camı tırmalıyor, taşları cama vurup ses çıkarıyorlar dikkat çekmek için. hiç de doymuyorlar.