gezi olayların tetikçi rolünü üstlenen biri (gazeteci demeye dilim varmıyor!).
dün balçiçek ilter'in yazısının tamamını paylaştım. (bkz: balçiçek ilter/#22859107)
bugün de bu yazının tamamının değerlendirmesi;
- "ismi z.d falan değil.. nedir o öyle, sanki suçluymuş gibi, saklanması gerekiyormuş gibi, damalıymış gibi... ismi zehra... çok güzel bir yüzü var." oofffff girişe bak! yazı daha girişte sarıp sarmalıyor insanı! ince ince mağduriyet veriliyor. bunun üzerinde balçiçek yavrusunu koruyan bir anne gibi yükseliyor!
- kendini "karşı taraf" diye tanıtıyor ama "ala fatih" olayı gösterdi ki karşı da olsa ekmek geliyorsa karşının amacına hizmet ediliyormuş!
- "arada bütün detayları anlatmış!" o detaylar arasında hiç mi tutarsızlık bulmadınız! koyun gibi dinlediniz mi? yoksa sizde 10 yıl koyun koyuna olduğu halde "paralel" olduklarını anlamayan siyasiler gibi "saf" mısınız?
- "ben cesur bir kadın tanıdım o gün... kalabalık bir grup tarafından darp edilen, tacize uğrayan, bebeği ve kendisi için ölümüne korkan, olur da şikayette bulunursa sokakta tekrar başına bir şey gelir mi kabusu gören..." cümlenin başı ile sonu tutarsız balçiçek! kahraman mı yaratacaksın mağdur mu karar ver!
- "morlukları gördün" demek! gezi de polis jopuyla her tarafı mosmor edilen bir kız vardı! ondan daha mı mordu!
- "sütten kesilmesine değinmiyorum bile.." melis şu an ağlıyorum biliyor musun?
- "hemen konuşamadı, neden sonra cesaretini topladı, ağzını açtı..." o ara yalanları toparlıyordur. "deri eldivenli mi desem ellerinde kamçı var mı desem?"
- "karşı mahalle hemen savcı rolüne büründü, hani kayıtlar? hani adamların eşgali? kendini bilmezlerin sonuncusu ise olup bitenleri lohusa sendromuna bağlama hadsizliği bile gösterdi." vay be doğruyu sorgulayan gazetecilere ne güzel de laf geçiriyordunuz! sorgulamamak lazım değil mi? başçalan - başyalancı ne diyorsa biat etmek lazım!
- "1- zehra eli eldivenli adamlar demedi bana, bir adamın elinde deri eldiven vardı dedi.
2- iki ya da üç adamın üstünün çıplak olduğunu söyledi.
3- kameraların bir çoğu tahrip edilmiş sadece bir tanesinden istenilen görüntüye ulaşılabilmiş, eşgaller inceleniyormuş. "
bak balçiçek'çiğim sana abi tavsiyesi! bir kişi ifadesini sürekli değiştiriyor. her sorulduğunda farklı anlatıyor. ifadesiyle ilgili sorular sorulduğunda daha önce anlatmadığı detaylar veriyor ise yalan söylüyordur!
- "bu son cümleyi yazarken, vazgeçtim fikrimden, belki de haklı, belki de çıkıp anlatsa bile birileri ikna olmayacak ve yeni sorularla dikilecek karşısına... sahi ne zaman böyle olduk biz? karşıdakinin acısını bile sorgular olduk?" çok duyarlısın balçiçek! valla bak daşşak geçmiyorum! "ne zaman tutarsızlıkları sorgulamayanlar gazeteci oldu" diye ben sormak istiyorum!
Kabataş görüntüleri ile ilgili yazdıklarını "ayıp bana ait değildir, kadına aittir" diyerek kendini aklamaya çalışan ve kendine gazeteci diyen kadın. Gazeteciysen eğer, doğruluğunu araştırmadığın bir durumu okuyucuya sunmayacak ve insanlara yalan haber vermeyeceksin.
Eğer ki, doğruluğunu kesinleştiremediğin bir haber yapıyorsan ve yaptığın bu haber toplumu ayrıştırıyorsa sen bir gazeteci değil, bir provokatifsindir.
- alo balçiçek
denilmiş olması büyük olasılık olan "haberci" demeye dilim varmayan bir tetikçi işte!
yoksa seni de mi kandırdılar saf balçiçek?
kıyamammmm!
yarın bir gün bunlar silerler netten! en temizi tarihi röportajı kopyalayalım sözlüğe
---- alıntı ----
03/07/2013
Balçiçek ilter, Kabataş'ta darp edilen başörtülü genç kadınla yaptığı görüşmenin detaylarını açıkladı.
Gazeteci Balçiçek ilter, Gezi olayları sırasında Kabataşta bir grup tarafından tacize uğrayıp darp edilen genç anne ile yaptığı söyleşinin detaylarını paylaştı.
Dün gazetelerde bu konuyla ilgili yazılar çıkması üzerine 16 Haziranda yaptığı görüşmeyi zornlu olarak anlatma kararı aldığını belirten ilterin Star gazetesinde yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:
Ben genç bir kadın tanıdım... ismi Z.D falan değil.. Nedir o öyle, sanki suçluymuş gibi, saklanması gerekiyormuş gibi, damalıymış gibi...
ismi Zehra... Çok güzel bir yüzü var. Gülümsese daha güzel olacak ama beraberken o ana sahip olma şansımız olmadı, bir ara belli belirsiz yüzünden bir tebessüm bulutu geçti, o da bebeğine bakarken...
16 Haziranda, bir akşamüstü buluştuk. Öyle kolay olmadı buluşmak, ikna edilmesi zor oldu. Karşı taraftan birileri Nasıl film karesi gibi, inandırıcı değil diyorsa anlattıklarına, işte belki de ben de tam o mahallenin ortasından geliyordum. Başbakanın ötekileştirdiklerindendim. Yaşam tarzımla, giyinişimle...
Uzun uzun sohbet ettik... Öyle kolay olmuyor anlattırmak travma yaşamış birine detayları... Sorguya çeker gibi karşısına oturup Hadi anlat bakalım, neydi o eldivenliler, üstü çıplak adamlar, kim çekti niye çekti başörtünü, üzerine işediler mi? demiyorsunuz...
Ayrıca kimsenin haddine mi bunu sormak?
Ben o gün Zehrayla röportaj yapmadım, zaten yapsam nerede yazacağım? 28 Şubattan beri köşem yok, bilen bilir. Ben o gün yaşadığı tüm travmaya rağmen, yaşadıklarını cesurca anlatan bu genç kadını televizyona çıkması için ikna etmeye gittim. Arada bütün detayları anlattı, ne acayip bazen insan hiç tanımadığına daha çabuk dökülür. O zaman anladım kocasına, kayınpederine yüz yüze hiçbir şeyi anlatmadığını, anlatamadığını.
Ben cesur bir kadın tanıdım o gün...
Kalabalık bir grup tarafından darp edilen, tacize uğrayan, bebeği ve kendisi için ölümüne korkan, olur da şikayette bulunursa sokakta tekrar başına bir şey gelir mi kabusu gören...
Morluklarını da gördüm, ille de meraklıysanız, ama benim tanıklığıma ihtiyaç yok ki, raporu var zaten. Yaşadığı travmaya tanık oldum, konuşmasına, bana bakamayışına, olayı konuşurken bebeğini odada istemeyişine... Ellerini hiç bir yere koyamayışına... Geç gelen ama sonrasında hiç bitmeyen gözyaşlarına...
Kabuslarına, sütten kesilmesine değinmiyorum bile...
Ruhunda telafisi imkansız darbeler yaratmış bir şey yaşadı Zehra!
Hemen konuşamadı, neden sonra cesaretini topladı, ağzını açtı...
Başına gelmeyen kalmadı...
Kendi mahallesinde neden konuştun? baskılarına maruz kalmıştır belki, karşı mahalle hemen savcı rolüne büründü, hani kayıtlar? Hani adamların eşgali? Kendini bilmezlerin sonuncusu ise olup bitenleri lohusa sendromuna bağlama hadsizliği bile gösterdi. Onunla konuşup söylediklerini aktaranlar, yazanlar, üzerine yorum yapanlar aynı mahalleden olunca, zaten güvenilirlik de bitti, niyeyse...
O yüzden benim kefilliğime başvuruldu!
Ne acı...
Kimseye kefil olamam, bu tarz olaylarda biraz psikoloji eğitimi görmüş, biraz da kadın tacizlerinde bizzat çalışmış biri olarak, beyanı esas alırım.
Ama kimse Gezinin tamamına da kefil olamaz ki...
Gezi olaylarında şiddeti gördüm yaşadım, o gençlerin nasıl bir nefrete maruz kaldığına tanık oldum. Ama bu Zehranın yaşadıklarını değiştirmez... Gezi sürecinde çok insanlık suçu işlendi, canlar gitti, uzuvlar kaybedildi, insanların onurlarıyla hoyratça oynandı. Zehranın yaşadıkları bu insanlık ve nefret suçlarından biridir. Nokta!
Kimsenin kimseyi ikna etme durumu da yoktur!
Gelelim, mahallemin, gerçi ben mahallesizim ya, çok merak ettiği detaylara...
1- Zehra eli eldivenli adamlar demedi bana, bir adamın elinde deri eldiven vardı dedi.
2- iki ya da üç adamın üstünün çıplak olduğunu söyledi.
3- Kameraların bir çoğu tahrip edilmiş sadece bir tanesinden istenilen görüntüye ulaşılabilmiş, eşgaller inceleniyormuş.
4- Zehranın darp raporu da var, suç duyurusu da...
Dün bu yazıyı kaleme alacağımı söylemek için tekrar aradım. Tek bir cümleyi eklememi istedi: Gezi için toplananların hepsi bana bunu yapanlar gibidir demedim, demem de, ama birileri de artık başıma gelenleri kınasın lanetlesin!
Zehranın başına gelenler kadar olmasa da başka arkadaşlarım da çeşitli tacizlere uğradılar, köşelerinde ima ettiler, sosyal medyada yazdılar, televizyonda anlattılar. Gerçekten merak etseydiniz, bilirdiniz. Çok iyi bildiğiniz tanıdığınız isimler üstelik ama bana düşmez açıklamak. Zehrayı televizyon konusunda tekrar ikna etmeye çalıştım, olmadı, kameralardan çekiniyor, oysa olup biteni bütün samimiyetiyle bir anlatsa...
Bu son cümleyi yazarken, vazgeçtim fikrimden, belki de haklı, belki de çıkıp anlatsa bile birileri ikna olmayacak ve yeni sorularla dikilecek karşısına... Sahi ne zaman böyle olduk biz? Karşıdakinin acısını bile sorgular olduk?
---- alıntı ---- http://www.radikal.com.tr...gdur_anne_anlatti-1140204
ekranların en düzgün diksiyonlu sunucusu. dinlemekten böylesine keyif aldığım bir ikinci daha yok. en alakasız konularda dahi kendini dinletebilme özelliğine sahip.
kendisi şu sıralar türkiye gaztesinde yazmaya başlamıştır. fikirlerine önem verilmesi gereken bir gazetecidir. diyarbakırda kendisini görmüşlüğüm vardır.
Balçiçek ilter de, Arman'ın bugünkü yazısına twitter sayfasından şu cevabı verdi: "Ayşe Arman'ın sadece bugünkü yazısı bile gazeteciliği nasıl farklı algıladığımızın aynasıdır, meslektaşını arayıp konuşmayı kayda alma Sonrasında bu ayaküstü konuşmayı haber vermeden yayınlamak gazetecilik namusuna sığmaz! Ben bu tür gazeteciliği sevmiyorum! Nokta"
hamiş: sana kalmıştı zaten demi gazetecilik namusu.
gereksiz, patavatsız bir kişilik olduğuna kanaat getirdiğim bayan.
nerden vardın bu kanıya ibiş diye soracak olan dostlara konuyuda özet geçiyim.
efendim konuk ettiği konya büyükşehir belediye başkanı tahir akyürek ailesi ile geçirdiği trafik kazası sonucunda evlanıdını yitirmiş ve kendiside birkaç ay komada yatmış. balçiçek ilter tahir akyürek'e bu kazanın nasıl olduğunu, nasıl başa çıktığını, suçluluk hissettiniz mi şeklinde saçma sapan sorularla adamı canlı yayında saçma sapan bir ruh haline soktu.
sanane be kadın, sanane.
sanane adamın kayıplarından.
üzgünsen bu durumdan, çok merak ediyorsan tahir beyin ruh halini yayından önce yada sonra sorarsın, üzüntülerini yada taziyeni bildirirsin.
konu konya şehri ise adamın özel hayatını, kötü hatıralarını neden deşelersin.
assubaylara fazla arka çıktığı için işinden el çektirilmiş gazeteci. genelkurmar'ı kızdırmış kendi ifadesiyle yoruldun biraz gazeteye gelme, dinlen denilmiştir.
ne sunucudur ne gazeteci sadece babadan torpillidir.ayrıca ekran için de fazla çirkindir. babasının hatırı olmasa stüdyonun yakınından bile geçirmezler o suratla.
Memleketin Hali programıyla 23:15'ten itibaren habertürk erkanında olan. acayip bir konuk profili olan. ki bunlar; yavuz bingöl, ahmet güneştekin, xero abbas, pelin batu, Hayko Cepkin.
hayko önce ayrılıkçıları eze eze pasifize eder. sonra pelin'in saçından sürer.
gülüşü çok yapmacık bağyan. o ne diş öyle .
kadının gözleri gülmüyor .
dişlerimi olabildiğine gösterirsem gülüyor gibi gözükür sevimli olurum diye düşünüyor sanırım.
ahmet hakanın arkadaşıyla bir restoranda muhabbet ederken, konuştuklarını yan masadan çaktırmadan dinleyip basına sızdırmasıyla bi dönem bayağı bi ortalığı karıştırmış kişi. fatih altaylı da arka çıkmıştı. bakışlarından korkuyorum bazen.
akp nin medyaya yansıyan yüzü. Yılın belli dönemlerinde; daha çok şehit sayısının yükseldiği dönemlerde millıyetçi, durgun zamanda olabildiğince özgürlükçü, kürtçü takılan türk basınının neferlerinden.
sadece bizde değil tahmin edıyorum dünyanın her yerinde işler böyle yürüyor ama işte insanın elinde değil, üzülmekten kendini alamıyor.