"Doktor" ; der, hastayim, hayattan zevk
alamiyorum.
Açlar aklima geliyor, yemek yiyemiyorum.
Çiplaklar hatirima geliyor,
Onlarla birlikte üsüyorum.
Her cinayette kendimi suçlu buluyorum.
Her katil biçaginin kabzasini sanki benim ellerim
tutmustur.
Her atilan kursun benim kalbime saplaniyor.
Bütün bu toplumun suçlari benim omuzlarima yüklenmis.
Artik gülmesini unuttum."
Doktor, hastasini omzundan tutar, pencerenin önüne
getirir, perdeyi aralar, parmagiyla karsi duvardaki
afisi gösterir.
Bu afiste, bir sirk palyaçosunun reklami vardir.
"Azizim" ; der,"Su palyaçoyu görüyor
musun? Tavsiye
ederim, her gece bu palyaçonun gösterilerine git.
Bütün kederini, elemini, derdini unutursun. Gülmeyi,
kahkahayi ögrenirsin.
Hayattan yeni bastan zevk almaya baslarsin. ";
Hasta basini eger,
"Doktor" der, "iste o palyaço benim!"
moderatör olmayı beklerken çaylak yapılmış gül güzeli. olmaz böyle bir vefasızlık.
sevip de kavuşamadığım bu yazara candan erçetin'den gamsız hayat'ı gönderiyorum.
şiddetle ihtiyacım var beni öpmene
dudakların dudaklarımı hacize gelsin
dokun! dokun! dokun etime,
etimle süslensin ardıç gözlerin
akşam olup da delikanlılar siyah giydiler mi
(dışavurumcu zifir ve seni seviyorum)
turuncu soyundu mu
bir şelale çalarım en yakın vitrin camını kırıp
ceplerimde bahar şiirleri ve ilkokul öğretmenleri
en güzel sesleri çizip anahtarımın kenarıyla
ağlarım! ağlarım ulan sana ne, sen
soyun - mumları söndür - yatağına uzan!
süte aşkı üfle!
sevda kafiyeleri arasındaki kıvamlı stoplazmik
uzantılar değil miydi saçlarını kızartıp da seni
gövdeni boşaltıp çekip uzaklaşmaya mecbur eden çekiç
uğultusu ve kıl buketleri - ki benim şahmerdanım
senin çocuk karanlığında yaşlı bir alice'di ve harikalar
diyarında iskambil adamlara poker borcum, sen, nasıl,
fakat
yağmur kadardın,
kan emdi
mesut yaşayan meşhur yalnızlar ve meddah kronolojiler.
Ağzında kanarya lekesi.
muradım yanıyor. Sen oyna hayatımı ey Robert De
Niro. Sen söyle şarkımı ey hüzün: Newyork! Newyork!
kalabalıklardan kaçıp,
dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın!
işte o an özleyeceksin, eski sevgilini değil,
pili bitmiş oyuncak ayını..
yanından ayırmadığın saflığını..
sen de birgün anlayacaksın
dizlerini karnına kadar çekip,
çocukluğuna ağlayacaksın..
o küçük kız çocuğu değilsin artık..
tel sarar kızıma tel sarar diyen babana,
benzemeyecek bazı erkeklerin gözleri..
ve özleyeceksin kendini.
o küçük kız çocuğu değilsin artık..
ama birgün sen de anlayacaksın
kenarları dantelli elbisesiyle,
saçlarını özene bezene
yanlara ördüğün bez bebeğini
nereye koyduğunu, hatırlaman gerektiğini...
bir arkadaşının "naber la doğum günü çocuğu hadi yine iyisin vs..." içerikli mesajına muhatap olan yazar.
düşündüm biraz, şimdi bu iyi bir şey miydi diye?
sanırım iyi bir şeydi. adam doğum günümü kutluyordu nihayetinde...iyiyse küfür yemiş gibi neden oldum ben..
sanki "sünnet çocuğu" ya da "orospu çocuğu" diyerek yapılan bir kutlama hissi yarattı..orospu çocuğu diyerek yapılan bir kutlama da olmaz ya..neyse..
doğum günümüz tüm yurtta, dış temsilciliklerde ve kktc'de törenlerle kutlanıyorken adamın birinin çıkıp "doğum günü çocuğu" demesi şık olmadı..sensin lan "doğum günü çocuğu"..babandır hatta..
come all you outlaws and restless riders
and gather round here all you outsiders
come fill your glasses and raise them high
and let us drink and not be dry
no more, no never again, no never again
no more, no never again, no never again
the dark is rising and the day keeps falling
our fire is burning and the wind keeps calling
so fill your glasses and prepare to fight
let's all drink up and ride tonight
no more, no never again, no never again
no more, no never again, no never again
sözlükte oturup iki muhabbet ettiğim ilk adam. O zamanlar ankaradayız ikimizde, gel hacı dedi bir hafta sonu buluşalım. velhasıl-ı kelam, oturduk iki lafın belini kırdık falan. börek almış, yin mi? dedi. Yok abi dedim, ilk defa tanıştığım adamın böreğini yer miyim lan, kol böreği bir de. su böreği de olsa belki ilaç falan atmıştır ne biliyim. hatrı kalmasın diye bir iki parça aldım kıyısından köşesinden. yedi içti bu, evden bir şey yemeden çıkmıştım, içim kıyıldı yanında. Neyse kalktık, "ben ödeyim" dedim, itiraz etmedi. Çıkarken "keşke kıymalı börekten biraz daha yeseymişim lan" dedim kendi içimden. Eski dosttur. yarışmama gelicekti, o gelemeden ben yarıştım.
bunun yaraları bile içten kabuk bağlar, ben diyeyim. biliyorum abicim. ya hemşehrilikten****, ya beş yaşımdan beri okuduklarımdan anladığımdan.. bilmiyorum.. böyle bu adam.. onu biliyorum*. bir güldürmeler, bir düşündürmeler.. okuyalım, okutalım efendim.