Kişiden çok o ışıklardan birinde yaşama olasılığı bulunan akıllı yaşam formlarını düşünüyorum. belki onlar da kendi balkonlarından yıldızlara bakıp bizi düşünüyorlardır, kim bilir?
(bkz: fazla belgeselin zararları)
ara sıra babam, çoğu zaman ise ismini koyamadığım ve beni huşu içerisinde bırakan, bana varlığımı ve içinde yaşadığım gerçekliği sorgulattıran tanımsız şey. şey dedim zira şey hiçbir şey iken aynı zamanda da her şey olabiliyor. böyle iki taraflı bir sonsuzluk arasında sürekli bir devinim içerisinde olan bir gel-git gibi düşünün. ikincisine kelimelerim yetmiyor lakin yetmez de, anlatamıyorum böyle. işte bunlar hep insanoğlunun yalnızlığı ve arafta asılı kalabilişinden olsa gerek. dolaylı tümleci belirsiz bir yere bağlı yahut ait olmayı isteme hissi, hiçbir insanın cevap veremeyeceği ve merakını gidermek için türlü türlü sorular sormak ve net cevaplar almak istediğin birini aramak, kimsenin seni anlamadığı yahut anlamak için çaba sarfetmediği zamanlarda omzuna elini uzatan büyük bir dost, çaresiz kaldığın zamanlarda sığınacağın koca bir liman... yetmiyor işte bu tanımlar, yetmiyor, biraz denedim ama olmadı, anlatamıyorum işte kendimi yine. o yüzden balkondan gökyüzüne bakınca aklıma gelen tek kişi babam olsun, tanımlayamadığım ve daha bir çok şey ise bende kalsın.
Hasreti Göğüs kafesini sıkan kişidir belki bir gün aynı gözüyune bakarız şimdi başını gökyüzüne kaldırıp beni hatırla ama ne düşündüğünü bilemem beni güzel hatırla seni gerçekten sevdim.