balkonda martı bakmak

entry3 galeri0
    3.
  1. aslında epey faydalı olduğunu sonradan anladığım eylem..

    rüstem gittiğinden beri güvercinle kargadan kurtaramaz olduk balkonu ne kadar çiçek varsa hepsini kırdı adiler.

    rüstem varken gelseydiniz ya o zaman görseydim erkeği..
    1 ...
  2. 2.
  3. kişi dönerci olabilir
    -kamil bak şu ortada ki etine dolgun indir onu
    -tamam abi.
    edit:imla
    1 ...
  4. 1.
  5. kalan son takatiyle karşısındaki kediye karşı yaşam mücadelesi veren yavru martıyı bırakıp gidemeyen insan evladının yaptığı iştir....
    aslında aklıma gelmedi değil "doğa dengesi", "güçlü zayıfı yer" gibi laflar ama olaya birde martının gözünden baktım, biraz da empati yaparak martının yerine koydum susuz kalmış kuvvetten düşmüş gözleri kapanıyor ama yine de hala kendini savunmaya çalışıyordu ölmek istemiyordu kararımı verdim "sikertirim doğa dengesini bir martıyla mı bozulacak" diyerek kediyi de inceden bir tekme göstermek ( sevmem hayvanları vurmayı, vurmadım tekme gösterdim kediler zeki hayvanlardır artık o martının onun olmadığını anlayarak uzadı olay mahallinden) yardımı ile ikna ederek martıyı elinden aldım çok güçsüzdü küçük bir koli buldum koliyi üstüne kapatarak aldım elime eve doğru gidiyoruz kafamda da "ulan bizim hanım bunu eve alırmı", "acaba beni mi ? yoksa martıyı mı daha önce kovar" şeklinde sorular dolaşıyor kimi zaman çarpışıyor hatta sikişiyorlardı..
    eve vardık zile bastım hanım kapıyı açtı şööyle bir baştan aşağı süzdü beni tabi,

    b- ben

    h- hanım

    h- ne o elindeki ?
    b- eee şey..
    h-tuttun pis bir hayvanı getirdin yine değilmi ?
    b-hayır yani evet evet ama bu sefer sebebim var be kuzum yavru zaten ben almasam kedi yiyecekti bırakamadım
    h-aç bakim kutuyu
    açtım hanımın ilk tepkisi "bu ne yahu eşek kadar" oldu
    b- bunların yavruları bu kadar oluyor kuzum baksana ayacığıda sakat çok kuvvetsiz biraz kuvvetlensin salarız..
    ayağının sakatlığı martıyı kurtarmıştı farkında değildi ama bizim evde 10 dakika barınabildiyse arkası da gelecek demekti...
    büyük bir koli buldum martıyı diğer kolinin içinden sallamak yöntemi ile diğerine aktardım itiraf ediyorum biraz şiddetli bir düşüşle nakil oldu ama sonuçta geçici de olsa güvenli bir yuvaya kavuşmuştu bütün gece bir şeyler yesin diye uğraştım ama boynunu eğip yatıyordu su koydum yanına bakmadı bile içimden "galiba ölecek ama en azından kedi tarafından parçalanmadı bari"
    misafirliğe arkadaşlar geldi o akşam sonra öyle muhabbet ederken "kolinin içinde ne var" dedi arkadaşım "martı" dedim istifimi bozmadan güldü "daşak geçme muhterem" dedi "gel bak oğlum inanmaz isen" kutunun başına geçtik ilk tepki klasik "o ne lan eşek kadar" oldu anlattım durumu "doğru yapmışsın muhterem ama ölecek gibi duruyor bu" dedi..
    misafirler gittikten sonra elimdeki maşa ile yiyecek bişeyler verdim yemedi maşayı en son suya daldırıp gagasına tuttum artık annesinin gagasına mı benzetti gayri ihtiyarimi yaptı bilmiyorum maşanın ucunu geveledi ve su tadını aldı gözleri birden faltaşı gibi açıldı içinden "su bu lan su amına koyam suu!!!" şeklinde konuştuğunu duyar gibi oldum son gayretle doğruldu elimden geldiği kadar su içirdim o gece mutlu yattım su içmişti en azından..
    sabah erken kalktım yabani hayvan beslerken çok karşılaşılan o sonla karşılaşmak istemiyordum daha önce de bir çok kere bulup getirdiğim hayvanlar daha ilk gecede ölmüşlerdi sabah beton gibi kaskatı vücutları ile karşılaşmıştım kolinin yanına gittim içine baktım evet yaşıyordu ve dünden iyi durumdaydı azcık daha su biraz da ekmek verdim ama ekmeği geveleyip geveleyip yemedi kendi kendime "e martı bu tabi balık ister" dedim dolapta istavrit vardı bir tane çıkarıp maşayla uzattım kafasını uzatıp bakınca "ananı zikim o ne lan" şeklinde öyle bir korktu ki kolinin diğer köşesine vurup koliyle birlikte devrildi,
    koliyi düzelttim balığı yine uzattım kıpırdayacak mecali olmayan hayvan kendini parçalıyor kaçmak için "ulan martının bile cinsi bize geldi balıktan korkuyor şerefsiz" şeklinde gülerek söylendim..
    işteyken hep huzursuzluk vardı içimden "bu salak kaçtıysa koliden etrafı batırdıysa hanım sokmaz beni eve şerefsizim" diye geçiriyordum eve telefon ettim
    b- hanım ne haber ?
    h- iyidir oturuyorum (sesinde bir kızgınlık yok bu iyi)
    b- ee şey..
    h- şey derken martıyımı soruyorsun ?
    b- aha sıçtık...
    h- karpuz yedirdim o na ben iyi öylece yatıyor kutuda..
    b- dünyalar güzeli karım benim ( altın kalplidir karım bu arada hakkını yemiyeyim) karpuzmu dedin sen bu arada ne alaka yav..
    h- bilmem vallah köpüre köpüre yedi.
    eve döndüm balkona çıkınca ohoo bizimki ayaklanmış beni kesiyor direkt bir tane daha istavrit aldım pür dikkat balığa bakıyor bizimki attım havada kaptı 1 saniye içinde yuttu..
    keyiflendim "ölmez artık bu kuş hanım isim koymak lazım buna" diye seslendim içeri
    h- hah bir ismi eksikti dedi bizimki de
    ama ben çoktan koymuştum ismini,

    ismi rüstem olacaktı...

    2-3 gün sonra ölür tehşisini koyan arkadaşlar yine geldi balkonda sigara içerken "ne oldu senin kuş öldümü ?" diye sorunca "bak bakalım dedim" kolini oraya gittik rüstem cin gibi tabi gagasına doğru elini uzatır gibi oldu rüstem yakalamak için hamle yaptı ama tutamadı "tak" diye sert bir sesle kapandi gagası "ohaa" dedi arkadaş "dikkatli ol oğlum muhabbet kuşumu bu alır parmağı haberin olsun" deyip güldüm

    iki hafta geçirdik rüstemle balkon da hiç ses çıkarmadı, koliden kaçmadı, sağı solu dağıtmadı, üstelik balkona gelip dağıtan güvercinler, kargalar uğramaz oldu korkudan.
    iş eldiveni aldım koliden çıkaracağım zaman onları giyip tutuyordum her seferinde eldivenleri görünce hemen gardını alıyor tam tutarken "tutma lannn" der gibi kısa bir şekilde ötüyordu, bir süre sonra fark ettimki o sarı eldivenlere uyuz oldu gördümü direkt "tutma laaan" diye ötüyor
    koliden dışarı çıkarıp balkona bırakınca sessiz sessiz dolaştı sakat ayağıda toparladı zamanla,
    bütün arkadaşlarım bakmaya geldi kim ne verdiyse direkt yuttu hatta hayvan bir arkadaşımın verdiği kabuklu karpuzu nası yaptığını bilmiyorum ama o şekilde yuttu boynu dikdörtgen şeklini altı yarım saat gezdi o şekilde gülmekten gözümüzden yaş geldi..
    şakayla karışık hanımla da epey de alışmışlar birbirlerine hanım balkonu yıkarken çek çekle ittiği sular dalga yapıyor bu salakta dalgaların peşinde koşturuyor hanım itiyor bu koşturuyor öyle takılıyorlar.

    son günlerde baktım yavaş yavaş olduğu yerde kanat çırpıp havalanmaya başladı hanıma dedimki ;

    b- hanım rüstem'le veda vakti geldi sanırım uçmaya çalışırken tüyleri sağa sola takılıp kopuyor baksana
    h- "yaaa" dedi üzüldü birden
    b- ne oldu alıştın dimi üç kağıtçı dedim gülerek
    h- "yok salalım gitsin bok içinde bırakıyor her yeri zaten" dedi eğdi başını kalktı gitti biliyorumki ağladı içerde

    o akşam bırakacaktım ama hanım üzülünce bir gün sonraya attım ayrılığı..

    ertesi akşamüstü işten geldim rüstem'e baktım öyle bir yemişki çatlayacak zor yürüyor
    b- rüstem'i çıkarmışın koliden ?
    h- son günü dolaşsın biraz dedim
    b- çatlatana kadarda yedirmişsin ne verdin böyle..
    h- dolaptaki çuprayı verdim kesip
    b- neaa ! ulan yarım kiloluk balıktı o yiyecektim ben onu
    h- şöyle kızgın baktı "yeseydin şimdiye kadar o zamansa" dedi mesajı alıp sesimi çıkarmadım bir daha

    koliye koyduk her zamanki gibi "tutma lann" der gibi bir ses çıkardı

    evin arkasında yapay bir gölet var oraya doğru yürüye yürüye geldik banklara oturduk bir sigara yaktım iki fırt sonra koliyi açtım rüstemi saldım itiraf ediyorum iyine biraz şiddetli bir salış oldu koliyi elimden düşürdüm çünkü (evet rüstem içindeyken) durdu yanımızda bir suya baktı bir bize baktım hanımın yanından ayrılmıyor kalktım hızlıca üzerine yürüdüm "gelme lannn ?" sesi çıkarırken ayağı kaydı cumburlop suya

    h- "ay ay boğulmasın dedi
    b- saçmalama len tavuk mu bu martı martı.

    tabiki rüstem suda gezmeye başladı hatta yıkanmaya kanat antremanlarına falan "bak" dedim hanıma "nasıl canavar gibi"
    bizim salata suda oynarken köşeden ördekler çıktı lider ördek direkt rüsteme doğru yardırdı tabi "aha dedim rüstem zurnanın zırt dediği yere geldik, kediden kurtardım ama su da benim de bir hükmüm yok bak kaç kurtar kendini çocuğum"
    bu ördeği görünce yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı ördek tam gaz geliyor tabi 30 cm falan kala rüstem kaçamayacağını anlayınca üzerine gelen ördeği kanatlarını açıp "lann gelme ananı sikerim" şeklinde bağırınca ördek ani bir frenlemeyle durup geldiği hızda sürüsüne geri döndü..

    oturduk biraz daha rüstem yanımıza geldi gene suya kovaladım bunu 1-2 metrelik uçuş denemeleri yapmaya başlayınca "hadi dedim hanım eve kaçalım" hanım biraz dirense de eve gittik ertesi gün rüstem yoktu garsonlara sordum "abi bir ora bir buraya uçuyordu sonra görmedik" dediler
    o günden sonra bende görmedim ama her üzerimden martı geçtiğimde kesiyorum ulan bizim rüstem mi acaba bu diye.....

    umarım tutunursun hayata bizim elimizden gelen bu kadar rüstem

    şimdi diyeceksiniz "ulan salak milyon tane martı var kimbilir kaç martı ölüyor günde birini kurtarsan ne fark eder ?"

    bence rüstem için fark etti...

    http://hizliresimyukle.co...owpic-12853/resim_026.jpg

    http://hizliresimyukle.co...owpic-12854/resim_027.jpg

    http://hizliresimyukle.co...owpic-12855/resim_043.jpg
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük